Kılıçdaroğlu: Asla umutsuz olmayacağız, kendi geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz

Kılıçdaroğlu: Asla umutsuz olmayacağız, kendi geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz
Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da Balkan-Rumeli-Mübadil Buluşması'na katıldı. Programda...

Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da Balkan-Rumeli-Mübadil Buluşması'na katıldı. Programda sırayla İmamoğlu, Akşener ve Kılıçdaroğlu konuştu. Kılıçdaroğlu, "Asla umutsuz olmayacağız. Kendi geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz" dedi.

İmamoğlu şöyle konuştu:

"Balkan Şehirleri Ağı’nı kurduk"

İstanbul bir yanıyla da çok özel bir Balkan şehridir. İstanbul’un mayasında Balkanların, Rumeli’nin güzel insanı, onların değerleri ve kültürleri vardır. İstanbul, evladı fatihanların yurt özleminin dindiği yerdir. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatının her döneminde bunu görebilir ve hissedebilirsiniz. Balkan kökenli yurttaşlarımızla güçlü dostluk bağlarına sahip olduğumu ve onları iyi tanıdığıma inanıyorum. Kendi kimliklerine, kültürlerine özenle sahip çıktığını, vatanseverlik duyguları çok yüksek, milli ve dünya hassasiyetleri çok güçlü insanlardır. Acılarla dolu geçmişlerini hiç unutmadan hayata sıkı sıkı bağlanmışlardır. Barışın ve hoşgörünün hakim olduğu kardeşçe bir hayatın her zaman özlemi içerisindedirler. O özlemi gerçekleştirebilmek için iki yıl önce bizim girişimimizle 11 ülkeden 23 Balkan şehir belediyesiyle bir araya geldik. Çok özel bir birlikteliği oluşturduk. Balkan Şehirleri Ağı’nı kurduk. B40 diye adlandırdığımız bu ağ, iki yıl içerisinde çok büyüdü. Bölgede barış ve istikrarı sağlamak ve ekonomik girişiminin önünü açmak için toplumlar arasındaki kardeşliği güçlendirmek için bu şehirler arasındaki çalışmaları yoğun bir şekilde yürütüyoruz.

Bizler Balkan Şehirleri Ağı’nı oluşturan belediye başkanları, bu acılı coğrafyanın ve bütün dünyanın kötülüklerden arınıp iyilikte, sevgide buluşması için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Kurucu şehri oldu İstanbul, kurucu genel sekreterliğini ve daimini ofisini yürütüyor. B40 Ağı, 23 Balkan şehriyle başladı. 70 şehri aşmış durumda. İnşallah daha da büyüteceğiz ve her konuda Balkanları çok özenli bir şekilde şehirler üzerinden güçlü bir ağa kavuşturacağız. Sizler de çok iyi bilirsiniz ki, çekilen acılar ve verilen mücadeleler hiçbir zaman boşa gitmedi ve gitmeyecek. Tabii Balkan Şehirleri Ağı kurulduktan sonra başlayan Rusya-Ukrayna savaşı da barış ve istikrara sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu bizlere bir kere daha gösterdi. Bizler onun için bu verdiğimiz mücadeleyi özenle sürdüreceğiz. İnsanların isimlerini değiştirmeye kalkmanın, din ya da yaşam tarzı dayatmanın siyaset değil, bir insanlık suçu olduğunu herkes artık çok daha iyi görüyor. Türkan bebeğin ve onun simgelediği onurlu direnişin anlamını herkes çok daha iyi biliyor. Kimler hangi karanlığı dayatmaya kalkarsa kalksın, biz o bir çift mavi gözün ışığında her zaman doğru yolu buluruz. Bizim yolumuz ‘Yurtta barış, dünyada barış’ diyen Balkanlar'ın çocuğu Atatürk’ün yoludur.

"İlk yurt dışı ziyaretini Balkanlar'a yap" öğüdü

Çok önemli bir seçim öncesinde gerçekleşen bu güzel buluşmanın çok özel bir değeri olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde Balkan kökenli yurttaşlarımızın, mübadillerimizin, soydaşlarımızın sorunlarını çözmek için geliştirdiğimiz pek çok proje ve politika bulunuyor. 13’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Balkanlar'a özenli tutumunu ve davranışını çok yakından biliyorum. Benim yerel seçimlerimde yaptığı İstanbul çalışmalarından sonra bana ilk söylediği, ‘Mutlaka seçimi kazandıktan sonra ilk yurt dışı ziyaretini Balkanlar'a yap’ demişti. Ben de bu sözü tutarak ilk yurt dışı ziyaretimi Saraybosna’daki kardeşlerimizi, dostlarımızı ziyarete gitmiştim. Bölgesel ekonomik ilişkileri geliştirmekten, Balkanlardan gelen ve hâlen orada yaşayan soydaşlarımızın koşullarını iyileştirmeye, Balkan derneklerini ve sivil toplum kuruluşlarının gücünü ve etkisini arttırmaktan, çifte vatandaşlık sorununu çözmeye, Osmanlı mirasının ve soydaşlarımızın kültürel, dini mirasının korunmasından, Türk devlet bankalarının Balkanlar’daki varlığını güçlendirmeye, Balkan ülkeleri arasında Türkiye’den başlayacak hızlı tren hattı inşa etmekten vize serbestliğine kadar her konuda çok iyi çalışılmış projelerimizin hazır olduğunu buradan duymak isterim. Bütün bunları hayata geçirebilmek için çok önemli bir adımı hep birlikte atmak zorundayız. Maalesef bugün Türkiye kritik bir eşiğe gelmiş durumdadır.

"İktidar aklı, devletimizin temel yapısını bozdu"

Ekonomimizi hızla doğru bir rotaya oturtamazsak, toplumsal huzurumuzu, birlik ve kardeşliğimizi hep birlikte yeniden tesis edemezsek hiçbir alanda ilerleme kaydedemeyeceğiz. Her gün daha kötüye gidecek, her gün daha ağır bedeller ödemek zorunda kalacağız. Unutmayalım ki Türkiye’yi bu hâle getiren, bugünkü iktidardır. O akıl, devletimizin ne yazık ki temel yapısını bozmuştur. Bu ülkeyi büyük bir ekonomik çöküşün ve tehlikeli bir toplumsal gerilimin eşiğine getirmiştir. Sahip oldukları gücü o kadar çok istismar ettiler ki, vatandaşın gerçeklerinden o kadar çok uzaklaştılar ki, her uygulamalarıyla, her sözleriyle ne yazık ki milletimize tarihimizdeki en kötülüğün yapıldığı dönemi yaşattıklarını buradan ifade etmek isterim. Tam bir sorumsuzluk örneği olan ve bu ülkenin başına büyük belalar açan sığınmacı politikalarını savunmak adına neler söylediklerini sizler de çok iyi biliyorsunuz.

"28 Mayıs’ta oyumuzu, birliğimizi ve kardeşliğimizi en güçlü şekilde sağlamak için mutlaka kullanalım"

Bu devletin kurucu unsuru, bu milletin ayrılmaz parçası olan Balkan kökenli yurttaşlarımızı, soydaşlarımızı, evladı fatihanları kimlerle, nasıl bir tuttuklarını, bunları utanmadan sözlerine nasıl taşıdıklarını sizler çok iyi biliyorsunuz. Ne yazık ki ayrıştırmaları, bölmeye ve düşmanlaştırmaya çalışmadıkları hiçbir kesim kalmamıştır. Bunun adı siyaset değildir. Bunun adı milliyetçilik ya da muhafazakarlık değildir. Bunun adı insanlık değildir. Türkiye, topluma zehir saçan bu siyaset anlayışından bir gün bile geç kalmadan kurtulmaya mecburdur. Aksi hâlde bir adım bile ileri gidemeyiz. 28 Mayıs’ta oyumuzu, birliğimizi ve kardeşliğimizi en güçlü şekilde sağlamak için mutlaka kullanalım. Türkiye’nin birleştirici gücü olma sorumluluğu ve özeniyle hareket eden, ömrü boyunca hak, hukuk, adalet için mücadele etmiş saygıdeğer Kemal Kılıçdaroğlu’nun etrafında bütün Türkiye’nin kesimleri olarak buluşalım. Bu buluşma, bu ittifak çok önemlidir. Bu buluşmanın ilk başarısını, en önemli başarısını hep birlikte, özellikle saygıdeğer 13’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in oluşturduğu o güçlü birlikteliği, İstanbul kazanımını hiç unutmayalım.

"Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasına yakışan bir tercihle girelim"

İşte tam da bugün yaptığımız bu buluşma gibi hep birlikte bu gerçekleşen buluşmayı bir çift mavi gözün ve bir ay yıldızın ışığında bir buluşma olduğunu da her zaman hatırlayalım. Hep birlikte Atatürk’ümüze sevgi ve saygı duymaya, onun ilke ve değerlerine sahip çıkmaya dayalı bir buluşmadır bu. Ne demişti büyük önder Atatürk, ‘Muhacir diye küçümsenenler, kaybedilmiş topraklarımızın aziz hatıralarıdır’. Bu ülkede tek bir karış bile toprak kaybetmeden, birbirimizi küçümsemeyi aklımızdan bile geçirmediğimiz, eşit, adil ve kardeşçe bir hayat için gelin, hep birlikte Atatürk’ün yolundan yürüyelim. Gelin, hep birlikte Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasına yakışan bir tercihle girelim. Bu tercihin adı, saygıdeğer Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Her şey çok güzel olacak, diyorum.”

Akşener, şöyle konuştu:

"Misafir değiliz, ev sahibiyiz"

“Muhacir, mahcur, göçmen, mübadil isimleri ile anıldık ama bütün büyük çoğunluğumuz, Anadolu’dan gitme yörüktür, Türkmen’dir. Dolayısıyla Anadolu’nun sahipleri olarak, Rumeli’ye, Rumeli’yi Türkleştirmek, Müslümanlaştırmak için gönderildik. Misafir değiliz, ev sahibiyiz. Bizi buradan, devlet ebed müddet olsun diye gönderdiler.

Annemin ailesi Avşar, babamın ailesi Savcılı Türkmen’i. Gittiler Yunanistan’a, gittiler Bulgaristan’a, isimleri oldu Tanrı Dağı Türkmenleri. Şimdi bir yanlış yapılıyor; misafir muamelesi. 21 yıldır artarak giden bir misafir muamelesi. Hayır, biz misafir değiliz. Biz, Rumeli ve Balkanları Müslümanlaştırmak, Türkleştirmek için gönderilmiş, o görev ile gönderilmiş evladı fatihanız. Fethedenlerin evlatları, hoş geldiniz. Balkanların her bir köşesinde en fazla eziyet gören ama of demeyen, şikayet etmeyen ve çektiği bütün acıları sineye çeken, sonra mecburen gönderilip ‘Orayı fethet, orayı Müslümanlaştır, orayı Türkleştir’ denilenler büyük eziyetler, büyük vahşetler, büyük kırımlar yaşadıktan sonra Osmanlı çekilir, ‘Türkiye’ye dön’ derler. Benim ailem onlardan birisi. Buradakiler gider, oradakiler gelir.

"Yazıklar olsun, yuh olsun bize ki bunları anlatmadık biz"

Enteresandır Sayın Cumhurbaşkanım, Rumeli’nin büyük ailelerinden, zengin ailelerinden birçoğu burada. Bilir misiniz, tamamımızın aileleri Osmanlı’ya borç vermiştir, almamıştır. Malını mülkünü bırakmıştır, konuşmamıştır. Bin 242 dönümün yerine adam başına sekizer dönüm verilmiştir, ‘Sağ ol’ denmiştir. Özel bir durumumuz vardır; kadınlar, çok güçlüdür. Hafızadır ve asla unutmazlar. Asla hiçbir şeyi unutmazlar. İyiliği de unutmazlar, kötülüğü de unutmazlar. Çünkü üç tane iç göçü kadınlar yapmıştır. Erkeklerimiz askerdir. Annemin amcası şehittir Yemen’de. Hepiniz aynısınız. Hepimizin ailesinde bir şehit mevcuttur ve küçücük çocukları ile önce Balkanların içinde, sonra Balkanlardan Türkiye’ye göç edilmiştir, ayak çıplak, başı kabak. Şimdi hayal etmenizi istiyorum. Biz, bundan hep mahrum kaldık. Gözünüzü kapatın ve bir aile düşünün; koca yok başta, baba yok başta, yaşlı dede var. Anneanne, babaanne var. Kucakta küçük bir çocuk. Sırtta bir çocuk, elde bir çocuk. Yürüyorsunuz; kadınsınız, yürüyorsunuz. Birini feda edeceksiniz, bir çocuğunuzu feda edeceksiniz. Yazıklar olsun bize ki bunların filmi yapılmadı. Yazıklar olsun, yuh olsun bize ki bunları anlatmadık biz. Onun için, Suriyeliler ile bir tutuluyoruz, böyle bir şey olamaz. Bir çocuğunuzu gönüllü olarak bırakıyorsunuz, ikisini kurtarmak için. Biz, onun için anavatanımıza döndüğümüzde hiç şikayet etmeden, önce çalışırız. Kadın, erkek, çocuk çalışır, şikayet etmez. Erkeklerimiz; kanuna, tüzüğe, genelgeye her şeye uyar. Kirasını zamanında öder. Borç takmaz. Mafya çıkmaz, baron çıkmaz, uyuşturucu baronu çıkmaz aramızdan ve en önemli özelliğimiz, bizim köylerimizdeki mezarlığımızda sadece dedelerimizin, anneannemizin ve babaannemizin mezarı vardır.

"Orta Asya’dan gelen ailelerin çocuklarıyız biz"

Biraz evvel Büyükşehir Belediye Başkanı’mız dedi; ‘Suriyeliler ile bir tutuluyor, kaçaklarla bir tutuluyor’. Bu coğrafyanın, Anadolu’nun, Orta Asya’dan gelen ailelerin çocuklarıyız biz. Kızık Türkmeni’yiz, Oğuz Boyu’yuz ve bütün o bölgede Tanrı Dağı Türkmen’i adını almışız. Bütün şeriye sicillerinde, tapu defterlerinde ailelerimizin isimleri yazılıdır. Şimdi eğer pergelin ucunu bu mavi bozkurtun hemşerileri üzerine koyarsanız ve misafir muamelesi yapmazsanız ve bu ülkenin en fedakâr, en verici, en saygılı insanları olan bu Türkmenlerin ne kadar acı çektiğini bilirsiniz.

"Sayın Kılıçdaroğlu, PKK ile masaya oturmaz, kefilim"

Şimdi, 21 yıldır hakaret yiyoruz. Biz, Başbuğ kabul ederiz, mavi gözlü Bozkurt’umuzun annesine yapılan her türlü hakaret gittikçe arttı. En son Rumeli Türklerinin tamamı Suriyeliler ile bir tutuldu. Bunun için bir karar vereceksiniz. Gördüğüm kadarıyla burada çoğunluk kararını vermiş görünüyor. Bir karar vereceksiniz. Bu 21 yıldır bizleri küçümseye küçümseye giden, bizleri birilerine tercih ede ede giden, bizlere parmak sallayan ve devamlı Türklüğümüzü sorgulayan bu nobran, bu abes, bu tarih bilmez, bu coğrafya bilmez, bu edebiyat bilmez, bu felsefe bilmez, bu mantık bilmez zihniyeti bu pazar günü helal oylarınız ile devireceksiniz ve 13. Cumhurbaşkanı olarak Sayın Kılıçdaroğlu’nu seçeceksiniz. Ben, Meral Akşener. Hasan Tahsin Argun’un yeğeni, iki Batı Trakya cumhuriyeti kurmuş, Atatürk’ün arkadaşı Hasan Tahsin Argun’un yeğeni. Ve diyorum ki, onun adına diyorum ki Sayın Kılıçdaroğlu, PKK ile masaya oturmaz, kefilim. FETÖ ile masaya oturmaz, kefilim. Hizbullah ile masaya oturmaz, kefilim. Harama el uzatmaz, kefilim. Çünkü Allah’a bin şükür, babamın amcasının bize bıraktığı en önemli miras, dürüstlüğüdür. Dolayısıyla o dürüstlüğü arkama alarak, ona layık olmaya gayret eden bir yeğen olarak, bütün müktesebatım üzerine kefilim, bana ihtiyacı yoktur ama benim hemşerilerim arasında kefilim ki kul hakkına el uzatmayacak.”

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Asla umutsuz olmayacağız"

“Ülkemizin içinde bulunduğu durum parlak değil. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Bunun için beraber ve birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz koşullar, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bir karamsar atmosfer yaratmış durumda. Ama bizler, Gazi Mustafa Kemal’in öngördüğü çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak için hep mücadele ettik, hiç umutsuz olmadık. Asla umutsuz olmayacağız. Kendi geleceğimizi kendimiz inşa edeceğiz. ‘Balkanlardan gelen yiğitler’ olarak, zaman zaman tanımlanırsınız. Kendi ailemden de söz edeyim; İran’ın Horosan’ından gelip önce Gaziantep’e, daha sonra da Akşehir’e yerleşen, uzun süre orada kalan ve hâlâ bir türbesi olan Seyid Mahmudi Hayrani’nin soyundan geliriz. Siz, Akşehir’e, yani Konya’ya yerleşmişler. Siz batıya gitmişsiniz, biz de doğuya gitmişiz. Sonuçta aynı kökten, felsefeden geliyoruz. Bunu da gittiğim her yerde rahatlıkla ifade ediyorum.

Büyük dramlar yaşandığını biliyorum. Anadolu coğrafyasında yaşanan dramların bir benzerinin Balkanlar’da yaşandığını da biliyoruz. Sayın Akşener ne kadar güzel söyledi. Keşke o acılar, sadece öykülerde, sadece annelerin hafızalarında kuşaktan kuşağa intikal eden acılar değil de o acıları bugünkü kuşaklara da hemen hemen her ortamda anlatabilsek. Bunlar yapılmadı ama inşallah bir gün yapılır. Çünkü bu acılar, unutulacak türden acılar değildir. Bu dramlar, sıradan dramlar değildir. En büyük acıları çeken, elbette ki o coğrafyanın, bu coğrafyanın kadınlarıdır. Bugün hâlâ kadınlar, büyük acılar çekiyorlar. Hepimizin ortak görevi, annelerimizi ve kadınları en azından yüceltmek ve onların sorunlarına çözüm üretmek.

"22 yıldır yaşanan dram"

Acılardan, dertlerden söz ettik. Son 22 yıldır yaşanan dramdan söz ettik. Sayın Akşener; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi ve babasına yönelik yapılan, bizim çok da kabul etmediğimiz, hatta telaffuz dahi etmekten çekindiğimiz bazı sözcüklerin kullanıldığını da biliyoruz. Bir insan, tarihine saygılı olur, bu ülkenin kurucu aktörü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygılı olur. Bu saygının temelinde bir bağımsızlık ateşi yanar. Bu saygının temelinde kadın ve erkek eşitliği yatar. Bu saygının temelinde bağımsızlık yatar. Bu saygının temelinde özgürlük yatar. Bu saygının temelinde güçlü ve kalkınmış bir Türkiye yatar. Eğer bunları görmezden gelip, doğrudan bir kişiyi hedef alıp, ‘bu ülkenin kurucusuna ne yapar, nasıl yapar da her türlü hakareti yapabilirim’ diye arayış içine girerseniz, kendi ülkenize de tarihine de ihanet etmiş olursunuz. Biz, buna asla ve asla izin vermeyeceğiz. Her ortam ve her yerde Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu ülke için yaptıklarını hep anlatacağız.”

"Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bir videosunu izletti"

Acılar çekildiğini biliyorum. Bu acılar, tarihin bir döneminde değil. Balkanlar’dan gelenlerin hâlâ günümüze kadar yansıyan acıları var. Acaba 22 yıldır iktidarda olan, 20 yılı aşkındır iktidarda olan bir kişi, Balkanlar’dan gelen kardeşlerimiz için acaba ne söylemiş” diyen Kılıçdaroğlu, Recep Tayyip Erdoğan’ın bir videosunu izletti.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Bulgaristan’dan gelen Türklerle ilgili sözlerine ilişkin, “Bu, bir montaj videosu değil. Zulme boyun eğmeyen, zorla Türkiye’ye gönderilen, bu topraklara gelen ve bizimle kucaklaşan kardeşlerimiz için edilen sözlerdir. Balkanlar’dan gelen ve bugün kucaklaştığımız soydaşlarımız ile beraber, hatta Sayın Akşener’in ifade ettiği ve gayet açık ve net şekilde, bu toprakların asli sahipleri ile ilgili kullanılan bu sözleri hiç kimsenin unutmasını istemem. Hiç kimsenin unutmaya hakkı yoktur. Hiç kimse, sandığa gittiğinde de bu sözleri asla ve asla unutma hakkına sahip değildir” diye konuştu.

"Bu ülkede yumurta satılarak şeker fabrikaları kuruldu"

Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün siyasi ve ekonomik iki temel kuralı olduğunu anımsatarak, “Özgürlük, benim karakterimdir’ der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak isterim; hiç kimsenin müdahale etmeyeceği, bağımsızlığıma bir şey söylemeyeceği temel bir kuraldır. İkinci bir kuralı daha var; ‘Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa ekonomik bağımsızlığınızı kaybedebilirsiniz’. İki temel kural. Ekonomik bağımsızlığınız olmadığı sürece siyasal bağımsızlığınızın bir anlamı olmadığını görürsünüz. O nedenle Gazi Mustafa Kemal, ekonomik bağımsızlığı başlatmak için olağanüstü çabalar harcadı ve bu ülkede yumurta satılarak şeker fabrikaları kuruldu” dedi.

"Demokratik yollarla otoriter bir yönetimi değiştireceğiz"

Kılıçdaroğlu, pazar günü yapılacak cumhurbaşkanı seçimine ilişkin, “Oylarımızı kullanacağız ve demokratik yollarla otoriter bir yönetimi değiştireceğiz. Bunu yaptığımız zaman, dünya siyaset tarihine çok güzel bir armağan bırakmış olacağız. Bu armağanı bırakmaya hazır mısınız? Bu armağanı elbirliği ile birlikte bizim tarihimize de bir miras olarak bırakacağız. Kuşaktan kuşağa büyüyen, gelişen, saygınlığı artan bir Türkiye’yi hep beraber yeniden inşa edeceğiz” diye konuştu.