Kilit huzursuz muhafazakarlar

1 Haziran tarihi itibariyle Türkiye koronavirüsü, en azından algıda, geride bıraktı. Hayatın normale dönemsiyle birlikte siyaset tekrar sıcak gündemine döndü ve bana soracak olursanız çoktan fazla ısındı. Daha önce erken seçim, en azından baskın seçim, olmasını beklemediğimi ifade etmiştim. Bu görüşüm devam ediyor. Bu yazıda son zamanlarda yaptığımız anketlerden yola çıkarak önümüzdeki dönemin dinamiklerinden bahsetmek istiyorum.
Öncelikle 29-30 Haziran tarihleri arasında Türkiye çapında 1524 kişi ile yaptığımız ve TürkiyeRaporu.com adresinden yayınladığımız anketin siyasi parti oy oranlarından bahsetmek isterim. Siyasi partilerin oy oranlarına bakıldığında 3 temel dinamik ön plana çıkıyor. Birinci dinamik Cumhur İttifakı’nın %45,8 ile pandemi öncesi oy oranına dönmeye başlaması. Pandemi öncesi Cumhur İttifakı %43-45 bandındayken pandemi sırasında %47-48 bandına çıkmıştı. Ekonomik göstergeler bu trendin devam edebileceğine işaret ediyor. Cumhur İttifakı %50 sınırından uzaklaştıkça hükümetin daha sert bir siyasi tavır izleyeceğini öngörmek mümkün. Zira AK Parti ve MHP ittifakının taban genişletmek için açılabileceği politika alanları çok sınırlı. Strateji elindekini kaybetmezken ekonomi ve diğer memnuniyetsizlikler nedeniyle ittifak dışına çıkanları, karşı tarafı düşmanlaştırmak üzerinde ittifaka geri çekmek olacaktır. Bir süredir, Cumhur İttifakı içerisinde “huzursuz muhafazakarlar” olarak tabir ettiğim bir kesimden bahsediyorum. Toplam seçmenin %10-15’ini oluşturan bu kesimin kulakları diğer liderlere açık. Cumhur İttifak’ı bu seçmen grubunu kendi çatısı altında tutmak için mücadele veriyor. Yeni kurulan DEVA ve Gelecek partilerinin oy oranları henüz düşük seviyelerde olsa da kendilerini belli etmeye başladılar. Kuşkusuz bu huzursuz muhafazakarlar arasında iki partiyi de dikkatle dinleyen seçmenler var.
İkinci önemli dinamik, İYİ Parti’nin istikrarlı olarak barajı geçiyor olması. Kararsızlar dağıtıldığı zaman İYİ Parti üçüncü ay üst üste barajı geçen bir parti olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum İYİ Parti’yi artık seçim barajı kaygısı üzerinden CHP ile ittifak yapmak durumunda olan bir partiden merkez sağda daha küçük partileri ve belki de yeni kurulan partileri baraj üstüne taşıyabilecek bir ittifakın öncü partisi konumuna getiriyor. Ben muhalefetin şansının CHP ve HDP’nin tek başına ve diğer merkez sağ partilerin bir ittifak içerisinde seçime girmesi durumunda en yüksek olduğuna inanıyorum. Bütün muhalefetin tek bir aday üzerinde birleşerek hareket etmesine dair önerileri romantik bulduğumu ifade etmeliyim. Sonuç itibariyle bir sonraki seçimin kaderini Cumhur İttifakı’ndan kopma ihtimali olan “huzursuz muhafazakarlar” belirleyecek. Muhalefet partilerinin demokrasi ortak paydasında ortaklaşmakla beraber, muhalefet bloğu içerisinde bu seçmen grubunun duygu ve düşünce dünyasına hitap edebileceği nüansları ortaya koyması lazım.
Üçüncü dinamik iste CHP’nin %20’nin altına gerileyen ham oy oranı. Bu durumun kalıcı olmadığını düşünüyorum. İki temel sebebi var. Birincisi CHP’li belediye başkanları başarılı performanslar ortaya koyuyor. Eğer CHP yönetiminin bu başarıyı ulusal seviyede becerikli yönetim algısına dönüştürebilirse bunun karşılığı mutlaka alınır. Öte yandan, CHP’nin belediyeleri aracılığıyla elde ettiği bir önemli avantajı daha var. Özellikle pandemi döneminde artan yardım taleplerine CHP’li belediyeler, engellemelere rağmen, cevap vermeyi başardı. Bu sayede son 30 yıldır CHP ile hiçbir fayda ilişkisi kurmayan toplum kesimleri CHP’nin başka bir yüzünü görmeye başladı. Bu dinamiğin de önümüzdeki dönem etkisinin olacağını düşünüyorum.
Önümüzdeki dönemin en büyük belirleyicisi kuşkusuz ekonomi olacak. 17-18 Haziran tarihli anketimizde katılımcılara Türkiye’nin en önemli problemin sorduk. Katılımcıların %40,4’ü ekonomi derken %16,3’ü işsizlik cevabını verdi. Yani toplumun %60’a yakını için en büyük dert geçim.
Son olarak katılımcılardan 10 yıl öncesine göre geçim rahatlığını değerlendirmelerini istediğimizde %49 kötü veya çok daha kötü cevabını verdi. Bu sonucun siyasi kırılımlarına baktığımızda AK Parti seçmeninin %25’inin ve MHP seçmeninin %18’inin bu cevapları verdiğini görüyoruz. Yani toplam seçmenin yaklaşık %13’ü. İşte yukarıda tarif ettiğim ve bir sonraki seçimin kaderini belirleyecek seçmen grubu tam da bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Selçuki Arşivi