Kerem Kırçuval

Kerem Kırçuval

KİM, KİMİ, KİMDEN KORUYACAK?

Korunması gereken bizzat Afganistan coğrafyasında yaşayanlar aslında. Sesi en az çıkan, derdini duyuramayan, yıllarca kendisini bombalayanlardan medet uman, hayatta kalmaya çalışırken bile aşağılanan Afgan halkı.

Güneşin batmaması için de kan akıttılar, kendi devrimlerini taşıyıp eşitlik getirmek isteyenler de… Sonuncusu medeniyet getirmek derdindeydi. Ötekiler gibi kan, gözyaşı ve acı bırakıp gitti.

Güneş batmaya devam ediyor. Ne devrim geldi ne eşitlik, medeniyet ise bütün barbarlığıyla kaçmış görünüyor bu coğrafyadan.

Şimdi bin bir plan konuşuluyor, onlarca senaryo her gün yeniden gözden geçiriliyor. Komplo teorilerine bayılanlar uzmanların birbirini yalanlayan sözlerini dikkatle dinliyor. Sokakta Amerika’nın oradan ayrılmadığını hatta Coni’lerin yeni bir plan içinde olduğu konuşuluyor. Diğer sokakta ülkeyi yeniden ele geçiren Taliban’ın Afganistan’da özgürlük savaşı verdiğini söyleyip kendince gururlanıyor.

İngiltere’ye bir bakmak lazım, Alman’ın oyunu sonra çıkar diyenler… Çin ve Rusya’yı kenara koymamak lazım diyerek diplomasiyi çözenler, İran’a dikkat çekip son sözü Pakistan’ın söyleyeceğine inananlar. Bu sayede unutulan Tacikler hatıra geliyor, Özbekler sonra. Hazara Türkleri hiç bu kadar gündem olmamıştı. 

Peştunlar, Molla Mesut, Hikmetyar, uyuşturucu trafiği, yeni rotalar, altın hilaller ve hatta ülke içinde IŞİD’in, DAEŞ’in nerede yuvalandığı biliniyor artık. Avrasya aydınlanması gibi.

Her türünü büyük bir sabırla dinlediği senaryolarda bu coğrafyaya harcanan trilyon dolarları, yığılan sayısız ve sınırsız silahları çözemiyor. Neden sorusunu dahi sormuyor kendine, o kadar kanıksanmış ki.

Düşünsenize kurulduğu günden beri hiç bitmeyen savaşlar, hiç bitmeyen ölümler. Yarıda kalmış hayatlar. Ölü doğmuş hayaller, aynalara bile yansımamış gülücükler…

Egemenler pek kıymetli hayatlarına yeni bir macera eklemek adına şimdilik buradan ayrılırken dünyanın öteki kalanı endişeli. Üzülmeyin canım, sadece endişeli. “Bu medeniyetsizler, bu dünyadan bihaber insanlar oradan çıkmayı başarır ve kendi konforlarını bozar mı” duydukları endişe.

Yahut, “Göç ile birlikte yeni bir terör dalgası da kapılarını çalar mı?” Burada endişeden birazcık korkuya geçiyorlar ama bankalarına sığmayan dolarlarına, eurolarına, sterlinlerine güveniyorlar yine. “Dur bakalım” diyorlar, “Güçlü devletimiz bu hamamböceklerini elbette bir yerde durdurur” zihnindeler. Onları imha edecek bir ilacın varlığını biliyorlar, yıllarca bu ilaca yapılan yatırımın onda biri ile aslında bir bütün dünyaya huzurun, özgürlüğün, barışın ve paylaşımın geleceğini çoktan unutmuşlar. Medeniyet almış götürmüş bunları akıllarından, unutulmuş gerçekler artık sayıp sıraladıklarım.

Bir de üst perdeden konuşuyorlar. “Taliban’ın ortaya koyacağı eylemleri dikkatle izleyeceğiz ve kalbimiz hep Afgan halkının yanında olacak” diyorlar.

Utanmıyorlar.

Daha da utanmazları var aralarında.

Misal, “Afganistan’ın yeniden inşası konusunda ülke olarak hazırız” diyenler.

Kovboy filmlerindeki düello öncesi ölçü alan cenaze levazımatçıları gibiler. “Afganistan ile dünyanın ortak değerlerini paylaşmak konusunda heyecanlıyız” diyen çıktı şu süreçte.

Akbabalar bunlar, engerekler ve çıyanlar…

Bir ülkeyi bu hale getirenler tümüyle çekip gitmeden onların uçağına atlamaya çalışanlar, diğer yanda evlerinde korku ve yokluk içinde ölümün kimlerin eliyle nasıl geleceğini bekleyenler.

İkinci Dünya Harbi’ni radyodan takip eder gibiler. Onlar radyolarına pil ararken, telekonferanslı toplantılarda hassasiyet yüklü konuşmalar yapılıyor. Ve radyo başındakiler yeni pazarın, pazarlığın, paylaşımın konusu olduklarından bihaberler. Çünkü radyolar da doğru söylemiyor.

Hayatın kendilerine ne zaman güleceğinden umudunu çoktan yitirmiş bu insanlar ne yapsınlar? Kendilerini kim korumak istemişse, kim onlara sahip çıkmaya çalışmış ise başlarına gelmeyen kalmamış.

Ve sorulmamış, sorgulanmamış. “Kim, kimi, kimden koruyor?” denmiyor, denilmiyor, denilemiyor.

Şimdi onları koruyamayın, bırakın onların hayatını, düşün yakasından demeye de dilim varmıyor ama şunu diyorum:

Tarih sizin yarattığınız utançlarla sayfaları doldurmaya devam ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem Kırçuval Arşivi