KİMİN NE BORCU VAR BU ADAMLARA?

KİMİN NE BORCU VAR BU ADAMLARA?
Suç var ise ortakları da vardır.Hırsızlık var ise erketesi, alıcısı da vardır.Cinayet varsa silah vardır.Organize ise birliktelik vardır.Memleketimizin yıllardan beri çetelerle, organize suç şebekeleriyle mücadelesi konuşulur,...

Suç var ise ortakları da vardır.
Hırsızlık var ise erketesi, alıcısı da vardır.
Cinayet varsa silah vardır.
Organize ise birliktelik vardır.
Memleketimizin yıllardan beri çetelerle, organize suç şebekeleriyle mücadelesi konuşulur, yazılır, çizilir. Üç maymunun oynanmadığı, yani ‘görmedim, duymadım, söylemedim’ durumları iradeye bağlıdır. Cesur ve haktan yana bir iradeye. Milletten yana devletten yana bir iradeye.
Türkiye’nin gündemini belirleyenler ayan beyan ortada.
“Eski Türkiye’ dedikleri dönemde, bu rezilliklerin biri ortaya çıksa, medyasıyla, yargısıyla, polisiyle üzerine gidilir, bu işlere karışan siyasetçiler yerinde oturamazdı. İlgisi olanlar, adı geçenler insan içine çıkamaz hale gelirdi.
Soru sorulabilirdi. Sorular, her gün yılmadan gazete manşetlerinde, televizyon haberlerinin ilk sıralarında hatta mizah dergilerinin kapaklarında yayınlanırdı.
Millet adına sorulurdu sorular.
Meslek değişeli hayli zaman geçti.
Kuşkusuz namusluca mesleğini yapmakta ısrar edenler var, diğer taraftaysa, büyük çoğunluk burada, tek bir kişinin tavrını gözleyip ondan daha ‘kralcı’ olmak için aportta duruyorlar.
O bir kişinin tavrı, sazının akordu, sözü olmadan ortada ne bir olay var ne de bir soru. Mesaj gelmeden ağızlarını açamıyorlar, postacıların yolunu bekliyorlar.
Eskiden hem cesur hem de Cumhuriyet Savcısı’nın ne anlama geldiği bilen, kendini cumhuriyeti korumaya adamış hukukçular vardı.
Korkunç olan, eski Türkiye’de üzerine gidilen rezilliklerin, bir sarmaşık gibi yeniden ortaya çıkması, devleti, bürokrasiyi, ülkenin zenginliklerini hedef alması. Sanki o mücadeleler hiç verilmemiş, hiç ders çıkarılmamış gibi.
Korkunç olan yine uyuşturucu, yine tecavüz, yine cinayet. Korkunç olan, devlet, mafya, siyaset üçlemesi yine.
Ve korkunç olan sayıları bir elin parmağını geçmeyecek kadar aynı isimler başrolde.
ÜLKENİN KADERİ Mİ KEDERİ Mİ?
Devletin, milletin, yargının, polisin, askerin, yurttaşın bu insanlara ne borcu var?
Partiler değişiyor, iktidarlar, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları değişiyor, seçimler oluyor, referandumlar yapılıyor ama bu korkunç yapı birden geri geliyor.
Devlet-mafya-siyaset başlığını yazdıktan sonra bırakın haberleri sadece görsellere tıklayın. Göreceksiniz, sayıları 10’u bulmayan ‘sözde kahramanlar’ oyuncağa çeviriyor reyle gelip “milleti hakkını savunacağım” diyenleri. Bakın görün.
İnsanların mallarına çökülüyor, bazıları kayboluyor, gemiler uyuşturucu taşıyor limanlara, kara paralar VIP uçaklarla değişik memleketlere gidip geliyor, altın ticareti yapılıyor gizli saklı.
Unutulan bir film yine yeniden gösterime giriyor. Senaryosu, oyuncuları, iyi adamı, kötü adamı aynı film oynatılıyor.
Film sonunda, yine aynı cümle duyuluyor, “Bu bayrağı indiremezler, bu ezanı susturamazlar…”
Bayrağı, ezanı hedef alanları bu millete direk gösterseler, faili meçhul bırakmasalar ahali diyecek ki, “Sonunda bulduk düşmanı…” Ama o yok.
Kim, hangi milli ve yerli değerlere saldırıyor?
Uyuşturucu ticareti mi, tecavüz mü, cinayet mi, hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük mü, görevi kötüye kullanma mı, suistimal mi, suç örgütleriyle iş tutmak mı yerli ve milli değerlerimiz?
Ve yine bu ‘derin adamların’ “Devletin arşivlerinde vardır…” gibi kendince sofistike sözleri işitiliyor.
Elbette devletin arşivlerinde vardır bütün suçlar. O yüzden yineleyeyim, suç var ise ortakları da vardır. Hırsızlık var ise erketesi, alıcısı da vardır. Cinayet varsa silah vardır. Organize ise birliktelik vardır…
Cinayetinde yine malum isimlerin geçtiği Türkiye’nin en önemli aydınlarından, gazeteci Uğur Mumcu’nun sözlerini de unutmayalım. Uğur Mumcu, öldürülmeden önce "İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez. Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene Anayasa düzeni denilemez. Bu katiller demokrasisidir. Bu hırsızlar düzenidir." diyordu. Gani rahmet olsun.