Galip Umut Özdil

Galip Umut Özdil

Kimseyi geride bırakma

Bugün Dünya Gıda Günü. Yazının başlığı ise Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bu yıl ki ana teması.
Tüm dünyanın gıda güvencesi (yeterlilik ve adil erişim) ve gıda güvenliğinin (sağlığa zarar vermeyen, kaliteli gıda) sağlandığı bir zamandan söz edemiyoruz çok uzun yıllardır. Teknolojinin gelişmesinin ve var olan endüstriyel sistemin bu iki temel sorunu kalıcı olarak çözemeyeceği de net olarak ortaya çıktı. Kaynakların daha etkin kullanımı ile üretimde verimlilik artışları yaşandı / yaşanıyor ama açlık sorunu insanlığı en çok endişelendiren sorunların başında geliyor hâlâ.
Çok detaylı verilerle zihnimizi yormaya gerek yok ancak dünya nüfusunun %10’unun aç olduğunu bilmemizde yarar var. Her yıl üretilen gıdanın %30’unun çöpe gittiğini de. Gıda güvensizliği sorununa sadece yeterli üretim açısından bakmak hepimizi yanıltır. Çünkü hepimizi besleyecek miktarda gıda üretiliyor.
Ama nasıl? Küresel gıda düzeni hem yeryüzü ve gökyüzünün kapasitesi hem de insan sağlığı açısından sürdürülebilir olmaktan çıktı. Tohumdan başlayarak, üretim, hasat, işleme, paketleme, dağıtım, pazarlama, satış, tüketim ve atıkların ortadan kaldırılmasına kadar giden dev bir sistemin yeni baştan ele alınması çok önemli ve gerekli ama bu yine de yeterli değil.
Sorun; pandeminin ve iklim değişikliğinin sömürülen etkisi, savaşlar, çatışmalar, eşitsizlik, artan girdi ve ürün fiyatları ve uluslararası siyasi gerilimler gibi birçok zorlukla giderek daha fazla engellenen erişim ve bulunabilirliktir. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar neden ve sorumlu olmadıkları sınır tanımayan güçlüklerle mücadele etmeye devam ediyor.
Kırsaldan kentlere göç eğilimi artarak devam ediyor. Pandemi dönemi bu süreci tersine döndürür gibi yaptı ancak uzun vadeli bilimsel projeksiyonlar kente göçün devam edeceğini gösteriyor. Bu durum tarımsal üretim alanlarını monokültür tarım yapan uluslararası şirketlere bırakıyor. Aile işletmeleri bırakınız rekabeti, üretim gücünü kaybediyor.
En başta bir ülkede tarımın payının sanayi ve hizmet sektörlerinden önde olmasının o ülkenin geri kalmışlığının bir göstergesi olduğu yanılgısını düzeltmek gerekiyor. Ardından da kurulu düzenin ‘Daha çok üret, daha çok tükettir ve daha çok kâr et.’ şeklinde özetlenebilecek bakış açısının değişmesini sağlayacak, içinde ciddi yaptırımlar da olan politikaların uluslararası ölçekte uygulanması önemli.
Küresel üretim ve tüketim zincirlerini yöneten uluslararası şirketlerin mevcut politikalarına yine uluslararası kurumlar ve güçlü devletler dur diyebilecek mi?
Gıda ihtiyacının küçük üreticiler tarafından yerelden karşılanabileceği üretim düzeni yeniden sağlanabilecek mi?
Gıda yardımları üretim fazlası olan ülkelerin stok eritme amacına hizmet etmenin bir aracı ve uluslararası siyasetin pazarlık unsuru olmaktan çıkarılabilecek mi?
Sorular tabii ki çoğaltılabilir. Ancak bu üç soruya bile evet diyebilmek ve buna uygun politikalar uygulayabilmek geride kimsenin kalmamasına yeter.
Ayrıca kimse, geride kalacak kimselerin, geri kalmış ülkelerde yaşayan insanlarla sınırlı kalacağını sanmasın.
Sorunun kaynağı küresellikse, olumsuz sonuçları da küresel olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Galip Umut Özdil Arşivi