KORONA GÜNLERİNDE RANT AŞKI

Vural Öger, Almanya’da hem iş aleminde hem de siyasette başarılı olmuş bir Anadolu çocuğu. Dünyada sayılı turizm şirketlerinden birini sahibiydi. Alman Sosyal Demokrat Partisi’nden milletvekili seçildi. Öger ile neredeyse 12 yıl önce hazırladığım turizm konulu haber dosyası dolayısıyla röportaj yapmıştım.
Hiç unutmuyorum, Öger, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada betonlaşmaya dayalı turizm olayının artık bittiğini yıllar önce söylemişti ve şöyle çarpıcı bir örnek vermişti; “Kuşadası bir katliamdır. Bu katliamı hep birlikte yaptık. Burada bir odayı 10 Euro’dan bile satamıyoruz. Avrupalı turist betondan bıktı, doğayla iç içe olmak istiyor, daha basit bir tatil ortamı istiyor, bu yüzden küçük oteller, pansiyonlar ve de lüks butik oteller revaçta. Türkiye turizm anlayışını baştan aşağı değiştirmelidir. Doğaya, çevreye saygıyı ön planda tutmalıdır.”
Öger bu sözleri yıllar önce sarf etmişti. Geçen yıllarda Türkiye sahilleri daha çok betona gömüldü, güzelim kumsal, koy ve orman alanları ucube otellerle doldu. Türkiye yabancı turistler için dünyanın ucuz tatil köşelerinden biri oluverdi. Ucuz diyorum, çünkü ben hiçbir işletmecinin sezonu çok mutlu kapattığını duymadım.
KORONA BİLE ENGELLEMEDİ
Ülkemiz Mart ayından buyana Korona belasıyla uğraşıyor, ama arazi, toprak, rant, beton ne derseniz deyin; bunlardan en ufak bir sapma yok maşallah.
Covid 19 virüsünün Umre turizmi dolayısıyla hızlı bir giriş yaptığı ülkemizde daha bir hafta geçmeden 16 Mart’ta Doğa Koruma Alanları ‘entegre tesisler kurulabilir’ denilerek jet hızıyla planlamaya açıldı. Bu daha çok madencilik sektörünün beklediği bir karardı. Yani göze kestirilen, gizlice sondaj yapılan araziler, ormanlar ve tarihi alanlarda madencilikten tutun da turizm yatırımlarına kadar her şey entegre(!) olmak şartıyla iş makinalarına açılabilirdi.
Kentlerde berberlere yasak geldi ama doğanın saçları ağaçları biçen dev dozerlere yasak yoktu.
RANT VAR, HADİ PLAN YAPALIM…
Ve Olimpos… Akdeniz’de bir doğa cenneti olan Antalya sahillerindeki bu tarihi mekan, ekonomide planlama kavramını hiç sevmeyen iktidar tarafından ‘planlama’ kapsamına alınıverdi.
Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı olan Olimpos artık Üçüncü dereceden sit alanıydı ve güya doğayla turizm yatırımlarına açık olacaktı. Zaten derme çatma ağaç yapılarla gecekondu kasabasına dönüşen Çıralı köyü ve çevresi kurtarılmayı beklerken, rant ejderhasına kurban edilmek için plan kataloğunda yerini aldı.
SALDA GÖLÜ, FATSA, KAZDAĞLARI
Oysa Olmpos kıyıları CARETTA Caretta türü deniz kaplumbağalarının da üreme alanlarından. Bölge yoğun bir kumsal turizmine açılamaz. Uluslararası kurallar böyle, ama takan kim?
Ve Salda Gölü. Halk salgın derdiyken, dünyada eşi benzeri olmayan salda kumlarını kamyonlara doldurup taşıdılar, binlerce yıllık kum, tepkiler üzerine yerine taşındı, güya soruşturma açıldı. Salda kumlarının kısa süren yolculuğu nereye yaptığı bir türlü öğrenilemedi. Ortaya çıkan peyzaj planı buranın yapılaşmaya açılacağını net bir şekilde gösteriyor. Salda Gönüllüleri ne kadar haklıymış, Salda kaplıca turizmi ayağına otellerle dolacak.
Ordu Fatsa’da Kestane ormanı Altın Madeni yatırımı için kesilip biçildi. 2 bin dönüm alan kel kaldı. Yüzlerde dönüm fındık bahçesi yok edildi.
Kaz Dağlarını altın madeni için delik deşik eden şirketin ruhsatı iptal edildi ama hala oradalar. Korona tehlikesi var diyerek burada yaşam nöbeti tutan çevrecileri kovaladılar.
Artvin ve Rize’de yol ayağına yapılan HES’ler, yakılan ormanlara kurulan TOKİ konakları, doğanın içine kurulan plansız çöp alanları… Bursa’nın dağ eteklerinde maden aramalar… Daha neler neler,.. Virüsü başka yerde arama, yıllardır içimizde. Kontrolsüz güç olarak doğanın tahribinde hep ilk sırada.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi