KORONANIN 100 GÜNÜ

Çin’deki yeni yıl kutlamalarının ardından Şangay Borsası’nın salgın nedeniyle gecikmeli açılmasıyla; küresel çapta korona virüsün ismi duyulmaya başlamıştı. O günlerden bugüne yaklaşık 100 gün geride kaldı; olağanüstü önlemlerin ardından piyasalardaki büyük çöküşler geride kaldı. Şimdi bu 100 günü hatırlayalım, yazının sonunda Türkiye’ye bağlayalım.
Krizin ilk aşamasında salgın; başta Hubei olmak üzere Çin’de ve bölgedeki diğer ülkelerde yayılmıştı. Endişe edilen durum; Çin’in dünya imalat sanayindeki merkezi rolünden ötürü, küresel tedarik zincirinin bozulması ve dış ticarette aksamalar yaşanmasıydı.
Ardından kriz İtalya üzerinden Avrupa kıtasına ulaştı ve çok daha ölümcül bir şekilde çevre ülkelere sıçradı. Şubat sonuna doğru durumun ciddiyetinin anlaşılmasıyla birlikte, küresel piyasalarda çok keskin düşüşler yaşandı. Mart ayıyla birlikte lider merkez bankaları piyasaya verdikleri likiditeyi artırdılar; hatta Fed. olağanüstü toplantıyla faiz indirimine bile gitti.
Ancak alınan önlemler hem tıbben hem de finansal açıdan yetersizdi. Salgının ABD’de de hızlı bir şekilde yayılmasının ardından 3. dalga başlamış oldu; sembolik önemdeki NBA maçlarına ara verilmiş, Avrupa’dan ABD’ye uçuşlar durdurulmuştu.

4. dalga ise hiç beklenmedik bir yerden; Suudi Arabistan ve Rusya’nın petrol arzını kısma anlaşmasında uzlaşamaması sonrasında geldi. Suudiler, petrol arzını kısmak yerine; Rusya ve ABD’li petrol üreticilerini cezalandırmak için petrol arzını zirveye çekmişler, üstüne fiyat indirimi uygulamaya başlamışlardı. Salgının başlamasıyla 71 dolarlık zirvesinden 50 dolara inmiş olan Brent petrolü; bu beklenmedik anlaşmazlığın üstüne Mart sonunda 23 dolara kadar düşmüştü. 10 Nisan’da tarafların gecikmeli de olsa 10 milyon varillik kısıntıya gitmesi piyasayı bir derece sakinleştirdi. Fakat 20 Nisan’da ABD’de petrol depolama tesislerinde aşırı alımdan ötürü yer kalmadığının ortaya çıkmasıyla, Brent petrolü 18 dolarla yeni bir dip gördü. Ötesi, Batı Teksas petrolü spot fiyatı 0’a, vadeli fiyatı ise -43 dolara kadar indi.
Nisan sonuyla birlikte, salgının Avrupa’da zirveyi gördüğünün anlaşılması ve Mayıs ortalarında ABD için de benzer öngörünün oluşması neticesinde; finansal piyasalar petrol de dahil olmak üzere sakinleştiler. Elbette 15 Mart tarihli Fed’in 2. olağanüstü toplantısında yapılan 100 baz puan faiz indirimi; parasal genişleme ile bilanço büyüklüğünün 3,35 trilyon dolardan 6,65 trilyon dolara çekilmesinin etkisini de belirtmek lazım. Ötesi ABD’deki Mart ayında 2,1 trilyon dolarlık, Nisan ayında ise 500 milyar dolarlık mali paketleri de hatırlatmak şart.
Tüm bu gelişmeler ve beklentiler neticesinde, finansal piyasalar ilk perdenin geride kaldığını söylüyor. Elbette ABD’de işsizlik başvurularının 30 milyon kişi kadar arttığını ve iş gücü piyasasında henüz iyileşme görülmediğini ekleyelim.
Ve Türkiye? Faiz indirimlerinin sonuna gelindi ve ödünç alınanlar hesaba katıldığında rezervler 0’landı. Hükumet parasal genişlemeyle hem kendini finanse ediyor hem de kamu bankalarıyla kredileri ittirmeye çalışıyor. Tüm bunların yan etkisi, 7 seviyesini aşmış dolar kuru. ABD ile swap anlaşması pek olası gözükmüyor ve IMF anlaşması gündemde dahi değil. Diplomatik tavizlerle bir kapının açılması bekleniyor. Peki, iyi olan ne var? Küresel piyasalardaki sakinleşmenin Türkiye’ye de yansıması. Bu mümkün ama Nisan verileri çıkışın devam ettiğini gösteriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Murat Kubilay Arşivi