Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

KRİZ VAR DİYORSANIZ ÇARE, SİYASET YAPMAKTIR

Sayın Yavuz Oğhan, ülke gündemine açtığı Pencere’den bakmamı ve gördüklerimi haftada bir yorumlamamı istemişti; 120 hafta geçmiş.

Bugün Gazetemiz 849. sayısını yayınladı; emeği geçen herkesi kutluyorum.

Yazmaya “BENCE, ülkemiz, milletimiz, bölgemiz hatta insanlık için birlikte düşünerek ve konuşarak yeni pencereler açmanın tam zamanı…” diyerek başlamıştım.

Israrla siyaset yazdım. Ülkenin/milletin gündemini kendimce değerlendirdim.

İnsanımızın bir “hak ve sorumluluk” olarak ülke yönetimine katılmasının, bunu özümsemesinin ve bir kültür değeri olarak sahiplenmesinin önemini anlatmaya çalıştım.

Herkesi siyaset yapmaya davet ettim.

Bunu çok önemli ve zorunlu görmekteyim.

Türkiye siyasetle yönetilmektedir. Siyasetçiler ve siyasi partiler, (Siyaset Kurumu) biz insanlardan/vatandaşlardan aldıkları yetki ile ülkeyi yönetmektedir. Yetki verdiklerimizi sınırlamak sorumluluğu bizim üzerimizdedir. Bizden aldıkları yetkiye dayanarak koydukları kurallarla hayatımızı zehir etmelerini seyredemeyiz.

Kötü gidişi, yanlışları işaret etmek/itiraz etmek ve yöneticileri doğruya yönlendirmek vatandaşlar olarak bizlerin görevidir.

Bu görevi siyaset yaparak yerine getirebiliriz.

Vatandaşlar olarak siyasete/ülke yönetimine duyarsız kalırsak, “bana ne” dersek veya her yaptıklarını sorgulamadan kabullenir hatta alkış tutarsak yönetenler, bizim kendilerine verdiğimiz yetkiden daha fazlasına sahip olduklarını zannederler. O zaman karşımıza çıkan olumsuzlukların hiç birinden şikayet etmeye hakkımız olmaz.

Siyaset boşluk kabul etmez; biz bir boşluk bırakıyorsak elinde iktidarı bulunduranlar o boşluğu mutlaka dolduracaktır. Birilerinin eline teslim ettiğimiz gücün tek sınırı, bizim koyduğumuz sınırdır. Güç, engelle karşılaşmadığı sürece sınır tanımaz, gidebileceği yere kadar alanını genişletmeye çalışır. Seçilmişlerin/siyasetçilerin yetkilerini ve gücünü bize zarar verecek şekilde keyiflerince kullanmalarına fırsat vermemeliyiz. Güvenliğimizi sağlamak için eline silah verdiklerimizin, bu silahlarla bize karşı zorbalığa kalkışmalarına göz yummamalıyız. Hukuk önünde eşit olduğumuzu unutmamalıyız, unutturmamalıyız.

Türkiye, her anlamda; riskler/fırsatlar, imkan/ihtiyaçlar ile çok büyük bir ülkedir; tek adamın veya bir siyasi ekibin aklı ile yönetilemeyecek kadar büyüktür. Ortak aklı üretmek veya taşın altına elimizi koymak; geleceğimize birlikte sahip çıkmak çok değerli ve zorunlu bir görev haline gelmiştir.

Siyaset bilimi hocalarının ifadesi ile söyleyelim:
“Bizler, yani yönetilenler, siyasetin nesnesi değil özneleriyiz. Bizden kaynaklanmayan bir hakka kimse sahip olamaz, bizden alınmayan bir yetkiyi kimse kullanamaz. Siyasetin aktörü bizleriz. O zaman, kendi hayatımız üzerindeki sorumluluğumuzun gereği, bütün araçları ve imkanları kullanarak siyasete katılmak, siyaseti etkilemek ve siyaseti belirlemek zorundayız. Bu zorunluluk, insan olmamızın, özgür, adil ve barışçı bir toplumda yaşama arzumuzun, başkalarınınkine değil kendi irademize boyun eğmek istememizin sonucudur.”

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmak mücadelesine başlarken “geleceği milletin kararı” belirleyecektir” derken işte bu ilmi gerçeği ifade etmektedir. Milli mücadele işte bu sahiplenme şuuru ile kazanıldı.

Demokrasi ve demokratik yönetim, bunun için çok değerlidir.

Milletin iradesinin tecelli ettiği güçlü Meclis/parlamento, muhalefet ve muhalefet partileri bunun için özellikle önemlidir.

Sivil toplum örgütlenmesi ve insiyatifi, sosyal medya mecraları, düşünce ve ifade özgürlüğü bunun için çok gerekli ve önemlidir.

“Bağımsızlık benim karakterimdir” boşa söylenmiş bir söz değildir. “mutluluk düzeyi” araştırmasına göre, “İnandığım şeyleri özgürce söyleyebilmek beni mutlu eder” diyenlerin ortalaması dünyada yüzde 76…Türkiye ortalaması ise yüzde 82…

Muhalefet partilerinin ittifak kurarak iktidar olmak iradelerini bu kapsamda önemsiyorum.

6 muhalefet partisinin, “Önemli olan, tüm farklılıklarımızla beraber ‘biz’ düşüncesini, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı, herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş olarak gördüğü, düşüncelerini özgürce ifade edebildiği, inandığı gibi yaşayabildiği demokratik bir Türkiye’yi inşa etmektir” taahhüdünü çok değerli buluyorum.

BENCE
Mensubu olmakla onur duyduğum GazetePencere, siyaset ve muhalefet konusunda sorumlu ve onurlu bir yayın yapmaktadır. Ayrıca Pazar gazetesi bir kültür ve siyaset dergisi kalitesinde farkındalık yaratmakta; Pazar günlerine renk katmaktadır.

Siyasi faaliyetlere ve bir siyasi mensubiyete lise eğitimi sıralarında başladım. 68 kuşağı olarak üniversite yıllarımda siyasetin her türlü olayında, kavgasında, yönetiminde ve örgütlenmesinde yer aldım.1980 askeri darbesinin “idamlıklar” listesinde bulundum. Kısacası yaklaşık 60 yıldan bu yana siyasetin her kademesinde ve her alanında emek verdim. Siyasette muhalefette de iktidarda da oldum, görevlerim oldu.

Tüm birikimimle ifade ediyorum ki ülkemizin geleceğini milletimizin/insanımızın sahipleneceği siyaset belirleyecektir.

Bu sebeple herkesi siyaset yapmaya davet ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi