KULA KULLUK EDENE YAZIKLAR OLSUN!

“Yazıklar olsun, yazıklar olsun
Kaderin böylesine, yazıklar olsun
Her şey karanlık, nerde insanlık
Kula kulluk edene yazıklar olsun.

Ben ne yaptım, kader sana
Mahkum etti, beni bana
Her nefeste, bin sitem var
Şikayetim yaradana, şikayetim yaradana.”
(Orhan Gencebay - Batsın Bu Dünya)

Kendisinin de Twitter hesabı bulunan ve daha önce Atatürk’e lanet okuyan Diyanet İşleri Ali Erbaş önce sosyal medya düzenlemesi yapmak gerektiğini ardından da sosyal medya nedeniyle geçlerin kul olduklarını unuttuğunu söyledi.

Oysa asıl Ali Erbaş gençlerin yıllardır neleri unuttuğunu unutmuş olmalı.

Türkiye’de üniversitelerin içinin boşaltılmasıyla ve arpalık haline getirilmesiyle doğru düzgün bir eğitimin nasıl olduğunu unuttu gençler.

Bir tweet atmak isterken gözaltına alınır mıyım korkusuyla vazgeçtiği için özgürlüğün ne olduğunu unuttu gençler.

Liyakat olmadığı için uzmanlığını ve becerilerini hiçbir yerde gösteremedikleri için kendi mesleklerini unuttu gençler.

İş bulamadıkları için insani koşullarda bir yemek yemeyi, bir elbise almayı ve seyahat etmeyi parasızlıktan unuttu gençler.

Avrupa’da akranı bir telefonu 1 haftalık maaşıyla alırken kendisi aynı telefonu almak için 4 ay çalışmak zorunda olduğu için teknolojiyi unuttu gençler.

Birilerinin gençleri milyonluk arabalarda pudra şekeri partileri yaparken kendisinin bir kafede çay bile içecek parası olmadığından liyakati unuttu bu gençler.

Bazı torpilli üniversite sonuncularının dayısı olduğundan dört tane yönetim kurulu üyeliğine atanırken, kendisi birinci olarak mezun olmasına rağmen işe giremediği için adaleti unuttu bu gençler.

Demokratik hakkını kullandı diye terörist ilan edilmekten yurttaş olduğunu unuttu bu gençler.

Televizyonlarda havuzcuların ve yandaşların durmadan aydınları ve gazetecileri hedef göstermesinden medya özgürlüğünün ne olduğunu unuttu gençler.

Kendi hayatını yaşamak istediğinde hayırsız ve isyankar ilan edilmekten hayatını unuttu bu gençler.

Kendi bedeni hakkında karar vermek istediğinde hakarete uğramaktan, kendi bedeninin güzelliğini unuttu gençler.

Ülkede yetişen kaliteli meyve ve sebze hep ihraç edilip, kalan çürüklerin iç piyasada satılmasından domatesin bile tadını unuttu bu gençler.

Amerika’daki yaşıtı 2 aylık maaşıyla araba alabilirken kendisinin aynı arabayı almak için Özel Tüketim Vergisi nedeniyle 20 yıl çalışmak zorunda olmasından araba sürmeyi bile unuttu bu gençler.

Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına rağmen dört tarafının da rezidans ve lüks otellerle kaplanmasından denize girmeyi unuttu bu gençler.

Rant için yağmalanan ormanlarda ağaçların kesilmesi ve suyun kurutulması nedeniyle temiz bir hava almayı unuttu bu gençler.

Eve kapatıldıklarından bir nefes bir Netflix izleyeyim dediklerine ona bile el attığınızdan doğru dürüst bir dizi izlemeyi unuttu bu gençler.

Sokakta bir yobaz ya da gerici, sevgilisinin elini tuttu diye saldırır mı korkusuyla yürümekten, aşkı unuttu bu gençler.

Avrupa’nın en yavaş ama en pahalı internetini kullanmaktan hızı unuttu bu gençler.

Vasatın övülmesinden ve paçozun sevilmesinden kaliteyi unuttu bu gençler.

Nezaketin zafiyet algılanmasından zarafeti unuttu bu gençler.

Her gittiği yerde dolandırılmaya çalışılmaktan dürüstlüğü unuttu bu gençler.

Muhaliflerin durmadan baskı altına alınmasından, yargı; yasama ve yürütme erklerinin tek elde toplanmasından demokrasiyi unuttu bu gençler.

Üfürükçüler, soytarılar ve sahtekarlar piyasada rağbet görürken bilim insanlarının tu kaka edilmesinden çağdaşlığı unuttu bu gençler.

Kul hakkı yiyenlerle kula kul olanların el üstünde tutulup; kimseye kul olmayanların ezilmesinden, hak ve hukuku unuttu bu gençler.

Kendisi İş-Kur sırasında günlerce beklerken, yağmacı kodaman çocuklarının yanlarından milyonluk spor arabayla hızla geçmesinden, güzel günleri unuttu gençler.

Milyar dolar kazanan müteahhit vergi vermezken, iş arayan 7 milyon 95 bin gençten bile her adımda vergi alınmasından, eşitliği unuttu gençler.

İyi insanların enayi görülmesinden ve onurlu insanların yok sayılmasından, umut etmeyi unuttu bu gençler.

Her yerde suratından, aklından ve kalbinden nefret akanlar yüzünden doya doya kahkaha atmayı unuttu gençler.

Yaşadıkları eski çağı kendilerine dayatan dinozorlar yüzünden, kendi bilgi çağlarını unuttu bu gençler.

Ev tutmaya kalkınca öğrenci olduğunu öğrenen fırsatçının fahiş para istekleri yüzünden insn gibi bir evde yaşamayı unuttu bu gençler.

Ailesinin yoksulluğunun getirdiği çaresizlik ve stres yüzünden evde huzur ne demek unuttu bu gençler.

Millete şükretmeyi, bir lokma bir hırka yaşamayı telkin edenlerin kamu kaynağıyla 5 yıldızlı otellere gidip lüks Mercedes’lerle gezmesinden dolayı şükretmeyi unuttu bu gençler!

Atanamadığı, işsiz kaldığı ve çaresiz bırakıldığı için kendini öldürerek canını bile unuttu bu gençler!

Amerika’daki genç uzaya gitmeyi, Almanya’daki genç kanser aşısı bulmayı, İngiltere’deki genç medya sahibi olmayı, Fransa’daki genç ülkesini yönetmeyi, İtalya’daki genç dünyayı dolaşmayı hayal ederken bizim gençlerimize kalan ise sadece bu ülkelere gitme hayali kurmak oldu.

Velhasıl ÖZ’et olarak; Türkiye’de yaşayan gençlerin, Allah’a kul olanlarla bir sorunu yok. Olsa olsa kula kul olanlarla bir problemi olabilir sayın Ali Erbaş…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyit Tosun Arşivi