Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

KÜLTÜRCÜLÜK OYUNU

Basından bir başlık: “Hilal Kaplan yılın kitabı ödülü aldı, ödülünü Erdoğan verdi.”
“Kültürcülük”ten arınmanın yollarını bulmaya çalışırken kafamı gelip çarptığım köşe: Bir kitabı yılın kitabı olarak seçmek… Aklımda bir cümle var, kimin dediğini hatırlayamadığım; “Zamanımız kültür savaşlarının kıyasıya biçtiği uzamlar zamanıdır.”

Geçtiğimiz yirmi yılda iktidarın kendi kültür dünyasında yaşamasına ya da kendi yaşam tarzını bir kültür dünyasına dönüştürme savaşının haklılaştırımına kadar vardırdım, işi. Adorno zaten adını koymuştu; “kültürel hegemonya”. Bir yaşam tarzını kültür dünyasına dönüştürme çabası iktidar organizmasını mitsel değerler üretmeye ve ardından bunların adeta birer militan savunucusu haline getiriyor. Her şeyin yeniden üretildiği bir dünyada mitlerin saygınlık düzeyinin düşmesi de söz konusudur, ancak bu yazımın kapsamaya çalıştığı alan dışında kalır. Ama şunu ekleyerek devam edeyim: Elias Canetti der ki; “Gerek başarı umudu gerek başarının kendisi insanın ufkunun daralmasına yol açar. Bir hedefe varma bilinciyle hareket eden, yol boyunca bu amaca hizmet etmeyen çok şeye safra gözüyle bakar. Yükünü hafifletmek için kendini onlardan kurtarır; attıklarının belki de kendisinin en iyi yanları olduğu ile ilgilenemez.”
Kültürü besleyen, ona hizmet eden unsurların açılımına hiç girmeden kültürcülük sözcüğünün iki farklı anlamına değinmeli; 1.) Geçmiş eserlerin bilgisi (ki geçmişin okunmasında seçilen eserlerin neye istinaden seçildiği tartışmaya açıktır; ben zamanın modasına uyulduğunu düşünüyorum), 2.) Düşünsel etkinlikler ve sanatsal yaratı olgusu.
Fransız ressam ve yazar Jean Dubuffet, kültür sözcüğünün (belirtmek gerekir ki; onun kültürü tarifi daha ziyade bir kültürcülük açıklamasıdır) bu çifte anlamlılığından yararlanıldığını öne sürüyor. Yani insanlar eski eserlerin bilgisiyle, düşüncenin yaratıcı etkinliğinin bir ve aynı şey olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır. Oysa aynı yolu her gün arşınlayan bizlerin bile yolda karşılaştıkları farklıdır, özeldir, biriciktir. Bu özelliği korumadığımız ya da anlamakta ayak sürüdüğümüz sürece kültürün ve dinin birbirini tıka basa doldurarak yürüdüğünü görebiliriz. Tıpkı din gibi şimdi onun da hacıları, hocaları, yetkililerden oluşan organları var (örneğin iletişim başkanlığı kültür şeysi, onun jürileri vesaire) İcazet almak isteyen önce kırmızı halıda yürümeye hak kazanacak kültür hareketleri yapacak…

Sonuçta içimizin kurumasına neden, kültür polislerinin hizmetinde bir aygıttan başka bir şey olmadığı açıkça belli olan iletişim başkanlığıdır. İktidar organizması tüm bu yaptıklarının daha da kısırlaştırıcı, sokaktaki insanı kendi hesabına düşünmekten caydırıcı, halkın kendi yeteneklerine olan güvenini yitirici adımlar olduğunu bilerek yapıyor.
Biz, yaratıcı düşüncenin sonsuzca ve özgürce çeşitlenmiş bir kaynaşma ortamında çoğalacağını düşünenlerdeniz. Kafası uyuşturulan halkın önüne ödül vererek büyük yetkili/etkili rütbesiyle çıkarılan görev adamlarının, görev kadınlarının yararlanmak istediği saygının önündeki en büyük engel biziz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi