‘Kum’ gibi grup!

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 11, 2021 / 17:57

Diyarbakır çıkışlı ‘Kum’ grubu ‘Aldırma’ şarkısı ve aynı şarkının klibiyle ses getirmeye şimdiden hazır.

Kum’un kuruluşu yakın. Fakat biz kendilerini yeni duymaya başladık. Diyarbakır çıkışlı grup bölgenin tozunu epey attırmış. Umut ediyorlar. Dertleri bu. Hepsi farklı yaş grubundan hepsi de farklı bir meslek sahibi (biliyorsunuz bizim ülkemizde müzisyenlik meslek sayılmıyor). ‘Aldırma’ klibine dikkat! Röportaj kendini anlattığı için girişle sizi yormayalım. Buyurun söz kendilerinde…

Nasıl bir araya geldiniz?

İbrahim Atalay: Aslında grup 2016‘dan önce Avni ve İbrahim hariç çok öncesinde müzik yapmaya başladı. Farklı isim ve farklı vokal ve bas gitaristlere çalıştı. 2016 kendi şarkılarımızı üretme aşamasında bir milat diyebiliriz. İbrahim’in gruba dahil olması ve Avni’nin basa geçmesiyle 2016’dan beri beraberiz. Önceki bas gitaristimiz bizi İbrahim ile tanıştırdı. Stüdyoda küçük bir prova aldık, İbrahim ile devam etmeye karar verdik. Daha önceki bas gitaristimizin ayrılmasıyla Diyarbakır’da başka bir grupta çalan Avni de bize katıldı. Kemik “Kum” tamamdı.

‘Kum’ 2016’da kurulmuş ama biz şarkılarınızı yeni dinleme şansı bulduk. Bu beş yılda neler oldu?

Eray Akıncı: Grubun yarasına dokundunuz şu an. Bu 5 yılda mekanları zengin ettik bunu çok iyi biliyoruz. Biz yıllardır sahne ve cover ekibi olarak çeşitli sahnelerde haftalık programlar yapıyoruz. Bu bizi biraz tembelleştirdi diyebiliriz. Ama aklımızın hep bir yerinde besteleri hayata geçirmek bunları kaydetmek ve yayınlamak vardı. Daha önceki vokal arkadaşlarımızla bunu ne yazık ki başaramadık. Buna bir türlü bir zaman ayıramadık. İbrahim’in gruba katılması, kendi şarkılarımızı yapma fikrini bir nevi hızlandırdı. Çünkü İbo kendi şarkılarıyla bize gelmişti ve üretmeye devam ediyordu. Bunun yanında davulcumuz İbrahim’in de besteleri vardı. Yıllardır bir kenarda duran davulcumuzun bestelerinin de üstündeki tozu şöyle bir üfleme isteği geldi. İlk single olan “Boşver” ve ikinci teklimiz davulcumuz İbrahim ile birlikte yaptığımız “Saklı Durur” için grupça Pür Stüdyolarına kayda gittik ve dedik ki “tamam üzerimizdeki ölü toprağı attık!” Sonrası bütün müzik dünyası için facia olan pandemi süreci. Bilirsiniz işte… Sahne yok, etkinlikler yok. Gündem tamamen gözle görülmeyen bir virüsün bizi daha ne hale getireceği konusunda durmadık ama. Kapanmayla beraber gelen yasaklarda zaten bize maddi anlamda külfet olan “İstanbul’a kayıt için gitme” olayını artık çözmemiz gerekiyordu. Biz artık kendi şehrimizde kayıtlar almak istiyorduk. Davulcu İbrahim’in gazıyla yapar mıyız? Yaparız! dedik ve gerekli ekipmanları öyle böyle bir şekilde aldık. Ben profesyonel bir stüdyo kaydını bu denli ciddi bir projede alma gibi bir tecrübeye sahip değildim. Fakat onu da öğrendim. Zorundaydık. J “Aldırma” ve “Fotoğraf” şarkılarımızı Diyarbakır’da pandemi gölgesinde ve kısıtlı akşam saatlerinde bir araya gelerek aldık. Bu saatten sonra artık arayı dinleyiciyle o kadar açmayacağımıza inanıyorum. Çünkü birçok yeni şarkı elimizde birikiyor.  

‘Aldırma’ melankolik bir parça. Neler etkiledi sizi bu şarkıyı yazarken?

İbrahim Kumlu: Pandemi süreci, bilinmezlik ve doğaya özlem. Tam da bu temalar aklımda dönerken çıktı. Biraz zehir akıtma diyebiliriz buna. Pandemiyle beraber aslında birçok şeyi evlerimizde tıkalı sorguladık. İklim krizi hepimizin aklına gelmiştir. Bir şekilde insan olarak bu dünyada bir canlı kendi gerçeğinden bu kadar hızlı kopuyor. Gelecek hakkında bazen düşününce çok iç açıcı senaryolar gelmiyordu aklıma ve bunları yazmak geldi içimden diyebilirim. Ama tamamiyle bir çöküş psikolojisi teması vermek istemem. Her şey güzel olmasa da elbet bir ara hizaya geleceğini düşünüyorum.

“Sahici sevda düşleriniz” mi sadece sizi ayakta tutuyor?

Mustafa Suphi Atalay: Evet. Biz umut ediyoruz. Bu tamlamanın altında aslında birçok şey var. Çocukluk, salçalı ekmek, taştan kaleler ve tozluklar ilk gençlik yıllarımız fakülte yılları ve kendimizi bulma çabası içindeki her bir his bizim başımızın üstünde yeri olan şeyler. Geçmişin gerçeğini gelecekte yaşamak biraz. Don Kişot gibi gelebilir fakat bizim gerçeğimiz bu.

‘Aldırma’nın klibinde, kolundaki zincirlerden sizin deyiminizle “kendini rüzgarın önünde savrulan yaprak gibi” bırakan birini görüyoruz. Sonra toprağa, öze dönüyor. Bu bir çıkış ya da kurtuluş yolu mu yoksa ‘kaçınılmaz son’la mı ancak zincirlerimizden kurtulabiliyoruz?

Her ikisi de! Sevgili klip yönetmenimiz Mustafa Doğan’a tekrar teşekkür ediyoruz! Aktarmak istediğimizi sanki kendi anlamlandırmış gibi çizdiği için.  “Aldırma” bir çöküş şarkısı değil aslında. Onun için sorduğunuz her iki soru cümlesinin birleşimi bunun cevabı : Tekrardan özümüz olan doğaya dönüşün kaçınılmaz zorunlu bir kurtuluş olduğudur. Biraz geç kaldık ve halen anlamamakta ısrarcıyız. İçinde yaşadığımız ve uzaydan görünen bu mavi yeşil ufak gezegenin nasıl insana karşı acımasız olacağı gerçeğini hep gözden kaçırıyoruz. Sevdalarımız algılarımız eylemlerimiz onu kızdırıyor. Bize bir seçenek bırakmayacak bu gidişle. Kemerleri bağlayalım ve sıkı tutunalım.

‘Fotoğraf’ şarkınızın ‘Aldırma’ ile farklı bir sound’a sahip. Sadece hüzünden beslenmiyorsunuz sanırım…

İbrahim Kumlu: Denemeye devam ediyoruz. Bize yakışan özgün kulağa dolan yeni soundlar arıyoruz. Aynı zamanda eskileri dinliyoruz, bize oradan neler düşer? Güzel sentezler elde edebilir miyiz? Bunlar her zaman bizim gündemimizde olacak. Ne kadar farklı soundlar olsa da biz bizim kendimize özgü olduğumuzu düşünüyoruz. Gelecekte nasıl bir sound yakalarız belki köklü değişikler olur, farklı enstrümanları daha sık şarkılarımıza katma gibi fikirlerde arada bir grubun diline düşmüyor değil tabii. İyi bir sentez için etnik geleneksel enstrümanları soundumuza entegre edebilir miyiz acaba?  Bunların hepsi müzikte defalarca deneyerek kaydederek dinleyerek ortaya çıkacak tabi.

Sizin gibi müzik yapan gruplara, sanatçılara her gün yeni bir isim daha ekleniyor. Çeşit iyidir elbette ama bu kalabalıkta nasıl ayakta durmayı planlıyorsunuz? Dinleyici sizde neyi fark etmeli?

Eray Akıncı: Aslında cevap hem çok kolay hem çok zor. İyi şarkı her halükârda kendini sıyırır, aralardan geçer ve kendini dinletir. Bu uzun ve karmaşık müzik kariyerinde bir müzisyenin başına gelebilecek bir ihtimal midir?  Evet. Örneklerini hem yerli hem yabancı müzisyenlerden gruplardan görüyoruz. O dünyayı ayağa kaldıran çıkış parçaları! Mesela “Rag’n’Bone Man” ve çıkış parçası “Human” beğenerek takip ettiğimiz bir isim. İyi şarkı iyi his güçlü vokal iyi bir aranje düzenleme, sağlam sahne tecrübesi ve iyi enstrumansitler … vs. diye bir şarkının altında ne kadar da değişken var. Şunu çok iyi öğrendik bu süreçte, denemek kaydetmek ve yayınlamak, durmadan ve hız kesmeden devam etmek. Bizi bu pişirecek bizi bu daha derinden hislerini sounduna aktaran bir grup yapacak.

Burak Soyer

Burak Soyer 9 Ocak 1986’da Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Radikal Kitap’ta stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2006-2008 yılları arasında Akşam gazetesi Ekler servisinde muhabir olarak çalıştı. 2008’in sonunda “memleketim” dediği Çanakkale’ye geri döndü. Burada çeşitli yerel gazetelerde görev yaptı. 2010 yılında internethaber.com’da editör olarak işe başladı. 2012 yılında Reklam Store şirketine bağlı 12 sektörel internet sitesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Buradan ayrılıp sözcü.com.tr’de editör olarak işe başladı. Bu dönemde İstanbul Oyuncu Tayfası’ndan oyunculuk eğitimi aldı ve tekrar Çanakkale’ye dönerek Çanakkale’nin ilk özel tiyatrosu Tiyatro Troya’da oyunculuk eğitimine devam etti. Bu eğitimler neticesinde Son Mektup filminde George karakterini canlandırdı. 2009 yılında girdiği Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldu.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top