KÜRTLERİN İKİNCİ PARTİSİ CHP

Kemal Kılıçdaroğlu daha önce kötü hava koşulları nedeniyle iptal etmek durumunda kaldığı Diyarbakır ziyaretini sonunda 10-11 Mart tarihlerinde gerçekleştirdi.
Son iki yıldır pandemi kısıtlarının yoğunlaştığı dönemler dışında neredeyse her hafta bir şehre giden Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretine medyanın ilgisi diğer tüm il programlarından daha fazla oldu. Çünkü siyaseti yakından takip eden herkes gibi medya da Diyarbakır’ın, siyasetçilerin rutin olarak yaptıkları bir ziyaret olmadığının farkındaydılar. Aynı şekilde bu ziyaretin tek amacının Diyarbakır’da CHP’nin aldığı oyları artırmaya çalışmak olmadığını da görüyorlardı.

Diyarbakır ziyaretinin niye önemli olduğunu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun bir süredir ne yapmaya çalıştığını daha iyi anlayabilmek için filmi biraz geriye sarmak gerekiyor.

27 NİSAN DÖNÜM NOKTASI
Hatırlanacağı gibi 2007 yılının kasım ayında yapılması gereken genel seçimler, Genelkurmay Başkanlığı’nın web sitesinde 27 Nisan gecesi yayınlanan “e-muhtıra”dan sonra öne çekildi ve 22 Temmuz tarihinde gerçekleştirildi. Ülkenin zinde seküler güçleri bu sefer işi ciddiye almıştı. Seçim öncesinde başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere toplam 5 ilde, CHP ve DSP’nin yanı sıra çeşitli STK’ların ve sendikaların iştiraki ve milyonlarca insanın katılımıyla çok büyük mitingler (Cumhuriyet Mitingleri) organize edildi.

Bununla da yetinilmedi ve sosyal demokrat kimliğe sahip iki partinin (CHP-DSP) oluşturulan kamuoyu baskısı neticesinde seçime birlikte girmeleri de sağlandı. Ancak seçim sonuçları bunca eziyete katlananlar açısından tam bir hayal kırıklığıydı. 2002 yılında yüzde 19,4 olan CHP oyları ancak yüzde 20,8’e yükselmişti.

Seçim gecesi sonuçları değerlendiren dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin elde ettiği başarıyı mantıkla açıklamanın güç olduğunu söylüyordu.

AK PARTİ OYLARININ MANTIĞI
Oysaki bu oy oranlarının bir mantığı vardı ve CHP bir süre sonra kısmen de olsa bunu kavramaya başladı. Muhafazakâr seçmenle barışmadan oylarını artırmasının kolay olmadığını artık görüyordu. Bu farkındalık bir süre sonra “Çarşaf Açılımı”nın ve muhafazakâr isimlerin CHP listelerinde yer almasının yolunu açtı.

Bu cesur adımları atan Deniz Baykal bir süre sonra görevini bırakmak durumunda kaldıysa da yerine geçen Kemal Kılıçdaroğlu bu politikaları aynen sürdürdü ve sonunda başörtü meselesini sonsuza kadar çözecek bir adım attı. 31 Ekim 2013’te dört AK Partili milletvekili Meclis Genel Kurulu’na başörtülü olarak katıldı. Merve Kavakçı aynı şeyi yaptığında Türkiye’de kıyametler koparken bu kez CHP ve diğer muhalefet partileri olayı ajite etmedikleri gibi bir de destekleyen konuşmalar yaptılar. Böylece 30 yıl boyunca ülkede büyük sorunlara neden olan başörtü meselesi sona ermişti.

“BEYAZ SAĞCILAR”
Kılıçdaroğlu bununla da yetinmeyerek 28 Şubat süreci ve sonrasında CHP’nin başörtüsü ile ilgili tutumunu eleştirdi; yanlış yapıldığını açıkça dillendirdi.

Tabi ki bu gelişmeler hemen CHP’nin muhafazakârlardan oy alması sonucunu doğurmadı. Bunun için biraz zamana ihtiyaç vardı. Referandum süreci benim “beyaz sağcılar” olarak isimlendirdiğim, metropollerde yaşayan iyi eğitimli, ortalamanın üstünde gelire sahip ve 40 yaşından genç muhafazakârlarla CHP’nin yakınlaşmasını sağladı. Beyaz sağcılar da tıpkı CHP seçmeni gibi ülkenin başkanlık sistemine geçmesine karşıydılar ve bu nedenle referandumda “hayır” oyu kullandılar. Bu grup, yerel seçimlerde bilhassa bazı büyük metropollerde CHP adaylarını destekledi. 2007 yılından sonra başlayan süreç 12 yıl sonra nihayet sonuç vermişti.

FARK EDİLEN GERÇEKLİK VE BAŞARI
2019 yerel seçimleri CHP’nin ikinci bir gerçeği daha fark etmesine vesile oldu: Artık her seçimde oluşmaya başlayan ittifaklar sadece muhafazakârları değil, Kürt oylarını da gerekli kılıyordu. Oysaki CHP geleneğinin Kürt seçmenle ilk iş birliği denemesi olan 1991 genel seçimlerindeki SHP-HEP ittifakı arzu edilen neticeyi vermemiş, o tarihten sonra da CHP ile Kürt seçmen arasında bir yakınlaşma hiçbir zaman söz konusu olmamıştı. Ama 2019 yerel seçimlerinde, MHP ile ortak adayla seçime gitme kararı alan AK Parti’ye karşı belediyeleri kazanmak için HDP’nin desteğine ihtiyaç vardı. İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana ve Hatay gibi büyükşehirlerde bu iş birliği gerçekleşti ve beklenen başarı elde edildi.

Yerel seçimde elde edilen bu kolektif başarı CHP’nin hem Kürt meselesine hem de HDP’ye bakışında değişimler yaşanmasını sağladı. O günden sonra CHP iktidarın ağır propagandasına rağmen HDP ile hem kurumsal muhataplığını hem de belli aktörlerle insani ilişkilerini büyük bir cesaretle sürdürmeye başladı.

AK Parti ve ortağı MHP, HDP’yi uzun zamandır şeytanlaştırmaya çalışırken Selvi Kılıçdaroğlu, Dilek İmamoğlu ile birlikte Başak Demirtaş’la bir yemekte buluşuyor ve Demirtaş’ın doğum gününü birlikte kutluyorlardı. Bu üçlü bir süre sonra da Şişli’deki Yıldız Kenter Tiyatrosu’nda, Selahattin Demirtaş’ın Devran kitabındaki öykülerine yer verilen okuma tiyatrosunu birlikte izlediler.

DEMOKRASİNİN YOLU
Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu’nun önce “HDP meşru muhataptır” daha sonra da “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” açıklamaları geldi. İşte Diyarbakır seyahati tüm bunlardan sonra gerçekleşti.

Bu süreç boyunca CHP’nin önceliği HDP’nin oylarının bir kısmını alabilmek değil, Kürt seçmenle diyaloğa geçebilmek oldu. Bunu da sonunda başardı.

AK Parti’nin kurulduğu 2001 yılından sonra yapılan genel seçimlere HDP geleneği baraj kaygısı nedeniyle bağımsız adaylarla giriyordu. Toplam seçmen içinde oranı yaklaşık yüzde 18 olan Kürt seçmenlerin yaklaşık üçte biri (yani 5-6 puan) bu bağımsız adaylara oy veriyor, geri kalan üçte iki ise (yaklaşık 10-11 puan) AK Parti’ye yöneliyordu. Yani Kürtlerin birinci partisi AK Parti’ydi. CHP ise uzun yıllar önce büyük kentlere gelmiş çok az sayıda Kürt seçmenin (yaklaşık 1 puan) oyu ile yetinmek zorunda kalıyordu.

2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın yüzde 10 civarında oy olmasından sonra bu tablo hızla değişti. 2015’te yapılan 7 Haziran genel seçiminde HDP yüzde 13,1, 1 Kasım’da yinelenen seçimde ise 10,8 almayı başardı. AK Parti bu seçimlerle artık Kürtlerin birinci tercihi olmaktan çıkmıştı. Aynı tablo 2018 genel seçiminde de devam etti. HDP oylarını yüzde 11,7’ye yükseltirken, AK Parti ise Kürtlerin ancak üçte birinin oyunu alabiliyordu.

KÜRTLERİN AK PARTİ’DEN KOPUŞU
Dokuz ay sonra gerçekleşen 2019 yerel seçimlerinde Kürtler AK Parti’den ikinci büyük kopuşu yaşadılar. Cumhur İttifakı’na karşı, kendi adaylarının kazanması ümidi olmayan seçim çevrelerinde muhalefet blokuna açık destek veren HDP’nin tutumu ve iktidarın bu nedenle HDP ve Kürt siyasi hareketine karşı kullandığı sert dil, Kürt seçmenin AK Parti’den daha çok uzaklaşmasına neden oldu.

Bu seçmenlerin bir kısmı AK Parti’den ayrılan kadrolarca kurulan DEVA ve Gelecek Partilerine yönelirken bazıları da CHP’yi tercih etti. Yerel seçim sonrası yapılan kamuoyu araştırmalarında HDP’nin oyu yüzde 11-12 aralığında yatay bir seyir izlerken AK Parti’ye oy veren Kürtlerin oranı düzenli olarak azaldı. Uzun bir süredir kendini Kürt olarak kimliklendiren seçmenlerin yaklaşık yüzde 60’ı HDP’yi tercih ederken, yüzde 20’sinden biraz fazlası CHP’ye oy vereceğini söylüyor. AK Parti ise Kürt seçmenin yaklaşık yüzde 15’inden oy alabiliyor.

“6’LI MASA”NIN BİRLİĞE KATKISI
Dolayısıyla CHP uzun bir süredir Kürt seçmenlerin ikinci tercihi haline geldi. DEVA, Gelecek ve Saadet Partileri de hesaba katıldığında dört Kürt’ten biri 6’lı masa için oy kullanacağını söylüyor. Bu yönüyle değerlendirildiğinde 6’lı masanın varlığı, iktidar bloku tersini iddia etse bile, ülkenin bütünlüğüne büyük katkıda bulunuyor.

TOPLUMSAL BARIŞ UMUDU
Demokrasinin yolu gerçekten Diyarbakır’dan mı geçer bilemiyoruz, ama ülkenin bütünlüğünün yolu kesinlikle Kürt seçmenlerin tek bir partiye yönelmesi yerine, çeşitli partiler arasında dağılmasından geçiyor. Bir dönem bu fonksiyonu ziyadesiyle yerine getiren AK Parti’nin otoriter milliyetçi söylem ve politikalara kaymasından sonra oluşan boşluğun 6’lı masa tarafından doldurulması ise önümüzdeki dönemde toplumsal barış açısından umutların diri kalmasını sağlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Uslu Arşivi