“Kutsalımıza saygı göstermiyorlar” gerekçesiyle yapılanları, ne Y kuşağına ne Z kuşağına anlatabilirsiniz

Son Güncellenme Tarihi: Şubat 4, 2021 / 11:31

Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu’nun rektör olarak atanması sonrasındaki protestolarda öğrenciler tarafından hazırlanan bir sergide çeşitli figürlerle donatılmış Kâbe’nin resmi üzerinden tartışmalar devam ediyor.
Bir “üniversite” ortamına yakışmayacak görüntüler yaşanıyor. Polisin, öğrencilere sert müdahalesi kabul edilir değil.
Bu aşamada krizin çözümü için öncelikle Melih Bulu’nun istifa etmesi gerektiğine inanıyorum. Yabancı ülkelere karşı attığımız geri adımları kendi öğrencilerimiz ve öğretim üyelerimiz için atabiliriz. Bu, bizden bir şey eksiltmez. Bunun çözüm olacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Resim olayının bu kadar büyüyüp meydanların adeta savaş alanına dönmesinin nedenleri, nasılları zaman içinde daha net anlaşılacaktır diye düşünüyorum.
Boğaziçi’nde okumadım… Fakat özgür düşünceli bireyler yetiştirmesi ve zamanında başörtü yasağına direnen bir okul olması sebebiyle her zaman öğrencisi olmak istediğim bir okuldu.
Öncelikle tartışmaların odağındaki resimle ilgili düşüncem; Anlatılmak istenen her neyse kutsala saygı gösterilerek yapılabilirdi. Bu, bütün dinlerin kutsalı için geçerli… Söz konusu resim üzerine yapılan eleştiriler, olması gerektiği gibiydi; fakat gözaltılar ve tutuklamalar da yersiz ve gereksizdi. Olayların büyümesindeki en büyük etken bu tutuklamalardı. Kadın tacizlerinde, şiddetinde ya da işkence ile hayvanların öldürülmelerinde yapılmayan tutuklamaların “Kutsalımıza saygı göstermiyorlar” gerekçesiyle yapılmasını ne Y kuşağına ne Z kuşağına ne de tüm insanlığa anlatabilirsiniz. Kutsala saygıya amenna, lâkin yeryüzündeki en büyük kutsalın insan olduğu gerçeğini unutmamamız gerekiyor.
İşin can sıkıcı taraflarından birisi de bana göre, “resim olayı”ndan sonra öğrencilerin bölünmüşlüğü… BİSAK ve AGD grubu; LGBT oluşumunun kendilerini hocalara şikâyet ettiklerini, hedefe koyulduklarını ve resimle ilgili tepki gösterdikleri tweetlerinin hocalara gönderilerek homofobik öğrenci olarak ilân edildiklerini söylüyorlar.
Araştırdığım kadarıyla BİSAK ve AGD dışında kendini Müslüman öğrenci olarak tanımlayan öğrenciler arasında kopukluk var.
Boğaziçi Üniversitesi, her grubuyla Melih Bulu’nun atanmasına itirazda birleşmiş, fakat resim olayı sonrası bölünmüşler. Resim olayının büyümesindeki sorumlunun kim olduğu konusunda ise öğrenci gruplarının düşünceleri farklı; kimine göre resmi sembolleştiren ve “Din bir kimlik değildir” sloganlarıyla dini değerleri hor gördüklerini iddia ettikleri LGBT, kimine göre resim görselini gerekçe göstererek polisi okula soktuğu iddia edilen iktidar.
Kendi deyimleriyle “fişlenen ve hocalara şikâyet edilen”, bu sebeple de kariyer endişesi yaşayan grupla ilgili hocaların tutumunu araştırdım biraz.
Hocaların, bu anlamdaki bölünmüşlüğü tasvip etmedikleri ve söz konusu şikâyetleri dikkate almadıklarını öğrendim. Olması gereken bu zaten, kendilerini tebrik ediyorum. Ayrıca bu şekildeki sosyal medya paylaşımlarının veya beğenilerinin insanların hayatlarını bu kadar etkilemesine izin vermememiz gerekiyor. Bu her alan için geçerli…
Netice olarak; Rektör atanmasına karşı verilen tepkiye “EVET”, resimle ilgili tutuklama itirazına da “EVET” diyebilirim; lâkin LGBT’yi onaylamadığı için öğrencilerin fişlenme ve hocalara şikâyet tehdidine “EVET” demem mümkün değil.
Kişi veya kuruluşların birbirine baskı yapması kabul edilir değil. LGBT’nin, Türkiye’de ülke gündemine İslami değerlere saygısızlık üzerinden girmesini anlayabilmiş değilim.
Eylemlerini, itirazlarını saldırgan bir dil kullanmadan ve hassasiyetlere özen göstererek yapma yolunu tercih etmelerini temenni ederim.
İktidarın, eşcinsel ve translar dâhil her bireyin can ve mal güvenliğinden sorumlu olduğunu da hatırlatmak isterim. Kişisel görüşü ne olursa olsun bunun dışında yapılan veya yapılacak olan herhangi bir açıklama, kişinin göreviyle çatışacaktır.
Taraflara haksızlık yapmamak adına, ulaşamadığım ve düşüncelerine yer veremediğim arkadaşların ([email protected]) adresine yazmalarını rica ederim.
Birbirimizi dinlemekten ve anlamaktan korkmamıza gerek yok. Korkularımız bizi sadece esirleştirir ve uzaklaştırır.

Ayşe Baykal

Ayşe Baykal, İstanbul doğumlu olup aslen Karadenizlidir. Hafızdır… Genç yaşta siyasetle tanışmış, Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nde İlçe Kadın Kolları Başkanlığı ve İl Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Hürriyet gazetesi ile başladığı yazarlık serüvenine OdaTV ve Gazete Pencere ile devam etmiştir. TV5’te “Ayşe’nin Penceresi” adlı programı hazırlayıp sunmuştur. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunudur. İkiz kardeş olarak dünyaya gelen Ayşe’nin iki ağabeyi vardır. Kedisi Bulut’un insanıdır. Yay burcudur… Yazmak en büyük tutkusudur.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top