La Cumparsita

Son Güncellenme Tarihi: Ekim 17, 2021 / 12:54

Sözlerinden de anlaşılacağı gibi bu aslında bir kutlama şarkısı değil, tam tersine koyu bir ayrılık acısını anlatıyor ancak nedense bizde bir dönem düğünlerin vazgeçilmez şarkısı olmuş. Bildiğim kadarıyla “La Cumparsita”nın düğün müziği olarak çalındığı bizden başka bir ülke de yok

Si Supieras

Eğer Bilseydin

Si supieras,

Bilseydin ki

que aún dentro de mi alma,

kalbimde hâlâ

conservo aquel cariño

aynı duyguları saklıyorum

que tuve para ti.

sana beslediğim bir zamanlar

¿Quién sabe? Si supieras

Kim bilir, belki de bilseydin

que nunca te he olvidado,

seni hiç unutmadığımı

volviendo a tu pasado,

geçmişe baktığında

¿te acordarás de mí?

hatırlar mıydın beni?

Los amigos ya no vienen

Dostlarım yok ortalıkta

ni siquiera a visitarme:

uğramıyorlar bile artık

¡nadie quiere consolarme

teselli olmuyor

en mi aflicción!

kimse derdime

Desde el día que te fuiste,

Gittiğin günden beri

siento angustias en mi pecho…

göğsümde dinmeyen bir acı

Decí, mi vida: ¿qué has hecho

Söyle bana sevgilim

de mi pobre corazón?

ne yaptın zavallı kalbime?

Al cotorro abandonado,

Aşk yuvamıza

ya ni el sol de la mañana

sabah güneşi bile

asoma por la ventana,

uğramıyor  artık

como cuando estabas vos…

senin yokluğunda

Y aquel perrito compañero

Ve şu küçük köpek, can yoldaşım

que, por tu ausencia no comía,

sen olmayınca yemedi hiç bir şey

al verme sola, el otro día,

yine yalnız görünce beni

también se fue…

o da çekip gitti geçen gün

Sin embargo,

Yine de

¡yo siempre te recuerdo

hep hatırlayacağım seni

con el cariño santo

aziz bir sevgiyle

que tuve para ti!

sana duyduğum

¿Quién sabe? Si supieras

Kim bilir, belki de bilseydin

que nunca te he olvidado,

seni hiç unutmadığımı

volviendo a tu pasado,

geçmişe baktığında

¿te acordarás de mí?

hatırlar mıydın beni?

Terk edip giden bir sevgiliye ağıt yakan bu -İspanyolca- şarkının sözlerini büyük olasılıkla hiç duymadınız ama ezgisini iyi biliyorsunuz. Dahası, yaşınız 40’ı çoktan aştıysa ve nikâh masasına oturmuşluğunuz varsa bu parçayla dansa bile kalktınız, sizin partnerinizle dans edebilmeniz için anne babalar küçük çocuklarını dans pistinden aldılar hatta. İstediğiniz kadar yiyip için, keyfini çıkarın, çünkü bütün hesabı siz ödüyorsunuz. Biraz önce imzanızı attınız ve artık evlisiniz…

Bir zamanlar gelin ve damadın Mendelssohn’un Düğün Marşı’yla salona (ya da alana) girmesi ve imzalar atılır atılmaz “La Cumparsita”yla -artık evli bir çift olarak- ilk danslarını etmeleri neredeyse bir kuraldı(1); ancak bu gelenek bozulalı çok oldu, artık genç çiftler kendi dinledikleri şarkıları çaldırıyorlar düğünlerinde…

Sözlerinden de anlaşılacağı gibi bu aslında bir kutlama şarkısı değil, tam tersine koyu bir ayrılık acısını anlatıyor ancak nedense bizde bir dönem düğünlerin vazgeçilmez şarkısı olmuş. Bildiğim kadarıyla “La Cumparsita”nın düğün müziği olarak çalındığı bizden başka bir ülke de yok.

Tango bize yabancı değil, neredeyse hemen Cumhuriyet’le birlikte Türkçe sözlü tangoları da görmeye daha doğrusu duymaya başlıyoruz. Tango, Cumhuriyet’i kuran kadrolarca, ağdalı ve alçalıp yükselerek akan alaturka Türk müziğinin aksine köşeli ve canlı niteliğiyle, Osmanlı zihin evreninden kopuşun bir simgesi olarak görülmüş olmalı; çünkü tango çokseslidir, batılıdır, kentlidir ve sekülerdir, kadın ve erkek birlikte dinler ya da dans eder.

Orta-üst sınıflar arasında, doğum yeri olan Arjantin’den önce Avrupa’da, özellikle Paris’te popülerlik kazanan tango, Cumhuriyet’ten önce de yurtdışıyla bağlantılı -çoğunluğu gayrimüslim- kentli üst sınıfın dinlediği bir müzik türüdür zaten. 1920’lerin ortalarından başlayarak Türkçe sözlü şarkıların da ortaya çıkmasıyla birlikte tango daha geniş kitlelere ulaşır. “La Cumparsita”nın büyük olasılıkla 1930’ların sonlarından başlayarak düğünlerin tören müziği olması o yüzden çok şaşırtıcı değil, şarkının hareketli, lirik hatta epik yapısı kentli orta-üst sınıfları cezbetmiş olmalı.

Karnaval Alayı

“La Cumparsita”nın ortaya çıkma öyküsü de ilginç. Şarkının doğum yeri Uruguay’ın başkenti Montevideo. O sıralarda Mimarlık Fakültesi’nde okuyan 17 yaşındaki Gerardo Matos Rodriguez’in ilk bestesi “La Cumparsita”…

1916 yılında Rodriguez ve arkadaşları, kirasını ödeyemedikleri öğrenci lokalini boşaltmadan önce bir akşam yemeği düzenler. Rodriguez, eğlence sırasında kenardaki duvar piyanosunun başına oturur  ve aklındaki bir melodiyi çalmaya daha doğrusu çalışmaya başlar; dakikalar geçtikçe ortaya çıkan şarkı herkesin hoşuna gider. Dışarıda süren karnaval(2) alayına katılmadan önce şarkıya Cumparsita adını vermeyi önerir içlerinden biri.

[Bizde adı uzun süre -hatalı olarak- “Komparsita” olarak bilinen Cumparsita, “renkli giysilerle karnaval alayına katılan insan topluluğu” anlamına gelen comparsanın küçültme eki almış halidir. Comparsa asıl olarak, karnavala katılan şarkıcı, müzisyen ve dans toplulukları için kullanılsa da karnaval alayına katılan spor kulüpleri, tiyatrolar ya da yürüyüşte mahallelerini temsil eden topluluklara da comparsa denir; bu topluluklar geçit töreninde bir örnek ya da aynı temaya uygun (korsan, itfaiyeci vb) gösterişli kostümler giyerler. ]

O akşamdan bir süre sonra Matos Rodriguez, ünlü Café La Giralda’da orkestrasıyla müzik yapan Roberto Firpo’ya götürür şarkısının notalarını(3). Firpo başta şarkıyı sıradan bulur ancak girişine ve sonuna bir kaç ekleme yaptıktan sonra ortaya çıkan şeyi sever ve akşamları La Giralda’da çalmaya başlar. Şarkı büyük beğeni toplasa da bir yıl sonra Roberto Firpo Orkestrası’nın çıkardığı plağın B yüzünde yer alan “La Cumparsita” çok az satar (geçen sürede Rodriguez şarkının haklarını 50 pesoya bir plak şirketine satmış ve aldığı tüm parayı bir at yarışında kaybetmiştir).

Aradan yıllar geçer; 1924’te besteci Pascual Contursi -Rodriguez’den habersiz- şarkıya yeni bir söz yazar, parça bu kez “Si Supieras” (Eğer Bilseydin) adıyla tanınır ve çok sevilir, yapılan her plağı yüksek satış rakamlarına ulaşır.

Geçen yıllarda Matos Rodriguez beste yapmaya devam etse de meslek olarak gazeteciliği seçmiştir. Uzun yıllarını Avrupa başkentlerinde çalışarak geçirir, hatta 1930’ların başında  Uruguay adına Almanya’da konsolos olarak görev yapar.

Matos Rodriguez “La Cumparsita”nın, “Si Supieras” adıyla Montevideo ve Buenos Aires’te herkesin dilinde olduğunu Paris’teyken duyar. Şarkının haklarını sattığı için çok pişmandır; o tarihte henüz reşit olmadığını ve attığı imzanın geçerli olmadığını öne sürerek dava açar. Yıllar süren davalar sonunda, 1948’de, telif hakkının %80’i Matos Rodriguez, %20’si Pascual Contursi’nin olmak üzere uzlaşmaya varılsa da Matos Rodriguez aynı yıl yaşamını yitirir.

Özellikle 1924’te Carlos Gardel’in plağa okumasından sonra tüm dünyada tanınır olan “La Cumparsita” bugün dünyanın en bilinen tangosu kabul ediliyor;  neredeyse üç bine yakın farklı kaydı yapılmış bugüne dek ki bu da  onu dünyanın en çok yorumlanan şarkıları arasına sokuyor.

Play It Again Samuél!

Buenos Aires’teki milongalarda(4) canlı müzik yapan orkestralar ya da DJ’ler bir tangoyu bir kereden  fazla çalmazlar, “La Cumparsita” hariç! “La Cumparsita” her zaman iki kez çalınır, biri normal akış içinde diğeriyse kapanışta gecenin son ve çiftlere özel tangosu olarak…

Eğer eski moda bir düğün yapacaksanız ve ilk dansınız “La Cumparsita” olacaksa aklınızda bulunsun, eşinizin ayağına nikâh kıyılırken basmalısınız, dans ederken değil…

  • “La Cumparsita”  bazı düğünlerde salona girişte de çalınırdı.
  • Uruguay Karnavalı, Ocak-Mart arasında yaklaşık 50 gün sürer, en büyük etkinlikleri başkent Montevideo’da yapılır.
  • Kendi nota bilmediği için şarkıyı bir arkadaşı notaya döker.
  • Milonga, tango ailesi içinde yer alan bir müzik türüdür; tango şarkıların söylendiği ve dansının yapıldığı gece kulüpleri de milonga adını alır.
Oğuz Pancar

Resimli Öyküler, Öykülü Resimler’in hikayelerini anlatır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top