Lâ-ikrahe fi’d-dîn

Bu sözlerle başlıyor Bakara suresinin 256. ayeti. “Lâ-ikrahe fi’d-dîn”.

Yani “Dinde zorlama yoktur”.

Allah’ın emridir bu söz inananlar için. Eğip bükemezsiniz. Dinde zorlama yoktur diyor.

Ama ayetin hemen hemen bütün tefsirleri bunun “İnsanları ne İslam’a girmeye zorlayabilirsiniz ne de ibadete” anlamıyla sınırlı olduğunu söylüyor. Ardından gelen cümlede, “İyi ile kötü öylesine netleşmiştir ki, insanları iyiyi seçmeye zorlamaya gerek kalmamıştır” anlamına gelebilecek ifadeler var.

Her neyse…

Zaten günlük yaşama ilişkin bal gibi de zorlama var İslam’da.

Şeriatın hüküm sürdüğü İran’da da zorlama var. Taliban Afganistan’ında da, Suudi Arabistan’da da, Körfez ülkelerinde de. Diğer İslam ülkelerinde de. Hatta laik Türkiye Cumhuriyeti’nde de.

Afganistan’da kızların okula gitmesini yasaklıyorlar. Yanında erkek akrabası olmadan sokağa çıkmasını. Şarkı söylemesini. Gülmesini yasaklıyorlar. Erkekler sakal bırakmak zorunda. Namaz, oruç mecburi.

Suudi Arabistan’da kadınların banka hesabı açması, pasaport alması, yurtdışına çıkması erkeğin iznine tabi. 2014 yılında getirilen bir kanunla ateistler “terörist” kabul edilmeye ve 20 yıla kadar hapisle cezalandırılmaya başladı. Hani zorlama yoktu?

Mahsa Amini’yi otomobilin içindeyken saçının bir perçemi açıldığı için öldürdüler İran’da iki hafta önce… İslam’ın örtünme şartına uymadığı için kafasına yediği darbeler sonucu öldü. 22 yaşındaydı.

Adalet Bakanlığı koltuğunu işgal eden, hani şu “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir (yoksa kıymetli bir değerdir miydi?) incisinin telif hakkını elinde bulunduran zat da “20 yıldır biz iktidardayız, kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik, başkalarına da müdahale ettirmedik” buyurmuş.

Yapma ya!

Bu ülkenin Cumhurbaşkanı “Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz” demedi mi?

“İslam, hayatımızın tüm alanlarını kuşatan, kucaklayan, kurallar, yasaklar manzumesidir. Yaşantımızın her safhasını düzenleyen bir dine inanıyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar Müslümanca yaşamakla emrolunduk” dediydi aynı konuşmasında.

Yasaklar, emirler… Zorlama değil mi bu?

“Faiz sebep enflasyon netice” diye ekonomi biliminin reddettiği bir safsatayı ortaya atmak ve bunu da nass ile yani İslam’ın emriyle savunmak neyin nesidir? 85 milyonu toplu intihara zorlamak değil mi?

Zaten ekonomiyi nass’a teslim edeceksek ekonomist olmaya ne hacet?

Ya baldız fetvalarıyla temayüz eden Cüppeli Erbaş Hocanın yakınmalarına ne demeli?

“İnanç insan ile Allah arasında olsun, siyasetine, ticaretine yansımasın diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar” diye feveran ediyor hazret. Laikliğin tanımı tam da bu oysa.

Devletin başının da, Şahsım diyanetinin reisinin de bu duruşları birtakım yobazların önüne alan açıyor ve onlar da kendi çaplarında yaşantımıza nizam vermeye soyunuyorlar.

Bir tarikat lideri cenazesine kadınların katılmamasını vasiyet ediyor ve bu vasiyete uyuluyor.

Diğer bir sarıklı hokkabaz “Ege’de yaşanan depremlerin nedeni kürtaj ve kadınların giydiği kıyafetler” diyor.

Bir başka sefil İstanbul Sözleşmesini “Toplu halde fuhuş yapmayı meşrulaştıran metin” diye tarif ediyor.

Cüppe giymiş bir soytarı “Bak sokaklar ne hale geldi! Kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık” diyor.

Koskoca bir üniversite rektörü “Kadınla tokalaşmak ateş tutmaktan daha korkunç” buyuruyor.

Sapığın bir başkası “Çocuğun kolu, göğsü, her tarafı açık, atlet gibi elbiseler, mini etek bacak açık, ondan sonra ‘pedofili suçtur’… Pedofiliyi sen körüklüyorsun” diye çemkiriyor.

En son bir hoca bozuntusu “Sokaklarda şortlu erkeklerden geçemiyoruz ya, ne hale geldik. Koca koca adamlar şortlarla sokaklarda dolaşıyorlar. Ya arkadaşlar azıcık ar…” diyebildi.

Gerçi bu erkekleri kadınlara empati yapmaya çağıran bir işaret fişeği gibi oldu. Kadınların her Allah’ın günü ne gibi sapıklıklara maruz kaldıklarını hatırlattı.

Adam giydiğim şortla bozmuş. Bir diğeri de sakal bırakmayan erkeklere takmıştı. “Sakal bırakmayan erkeği kadın zannedersin, Allah muhafaza bir sürü düşünceye girersin” dediydi.

Maazallah.

Bunların hepsi sapık.

Tıpkı Mahsa Amini’yi öldüren “İrşat (Doğru yolu gösterme) polisi” gibi.

Meral Akşener, “İran’da özgürlükleri için sokaklara dökülen ve baskıya başkaldıran kadınları tüm kalbimle selamlıyor; İran yönetimini, kadınların onurlu bir hayat için yükselttikleri haklı sese kulak vermeye ve insan haysiyetine yakışan reformları acilen yapmaya davet ediyorum” dedi.

CHP’den de İran’daki kadın hareketiyle dayanışma ifade eden bir mesaj beklerdim. Büyük Atatürk’ün partisi reflekslerini kaybetmemeli.

İranlı kadınlar Siyasal İslam’a ve İslam adına yapılan baskı ve zorlamalara isyan ediyorlar. Seslerini duymalı ve yalnız olmadıklarını göstermeliyiz.

İran’da zgürlükleri için sokaklara dökülen ve baskıya başkaldıran kadınları tüm kalbimle selamlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kaya Türkmen Arşivi