Maalesef sıcak çatışma başladı…

Değerli dostlar… Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlik üzerine yorum yapanları izlerken derinliğin kaybolduğunu görünce sosyal medyadan bir uyarı yapmak zorunda kaldım:

“… Falanca ülke doğal gazının büyük çoğunluğunu Rusya’dan alıyor” diye kestirmeci yorumlar yapmadan önce tavsiyem, ilgili ülkenin enerji tüketimi içinde doğal gazın payına bakılmasıdır. Örneğin: Elektrik üretimi…

Ben bu paylaşımı yaptıktan az sonra Kerem Alkin Hoca, OECD verisini de kullanarak şöyle bir cevap yazdı:
“…Tüm Avrupa Birliği’nde doğal gazın elektrik üretimindeki payı % 12,2. Nükleerin 12,6. Rüzgâr ve güneş yüzde 37,7. Evlerdeki ısınma ile birlikte doğalgazın payı yüzde 23’e çıkıyor. Avrupa enerjide yüzde 70 Rusya’ya bağımlı ifadesi doğruyu yansıtmıyor…”

OECD ve AB verisi bize gösteriyor ki, Rus gazına bağımlılık üzerine yapılan yorumlar kartezyen analizler içermiyor. Yani bir ülkenin ithal ettiği doğalgazın önemli bir kısmını Rusya’dan alması bir veri, ancak söz konusu ülkedeki enerji talebinin ne kadarının doğal gaz ile karşılandığı da bir başka veridir. Her iki veriyi yan yana getirmeden yapılan yorumlar havada kalıyor desem yanlış olmaz.

TÜRKİYE DOĞAL GAZ BAĞIMLILIĞINI ÇÖZMELİ
Maalesef Türkiye’nin elektrik üretiminde doğal gaza bağımlılığı % 30’lara düşmüşken tekrar yükselmeye başladı. Rusya ihtiyacımız olan doğal

gazın % 34’ünü veriyor. 2021’de Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacı 60 milyar metreküp oldu. Ancak, 2022’de bu ihtiyacın 63 milyar metreküpü aşabileceği belirtiliyor. Bu durumda doğal gaz fiyatlarının hızla yükselmesi cari açık riskini elle tutulur hale getirecek.

Şöyle bir örnek verelim: Avrupa’da 2020’de 1000 metreküpü 100 dolar civarında olan spot piyasa doğal gaz fiyatları 1300 dolara kadar yükselmişti. Bu oranda bir yükselişin tekrarlanması halinde sanayide çarkların duracağı, önce ithal edenlerin sonradan da doğal gazihraç eden ülkelerin aleyhine gelişmelerin olacağı açık. Büyük ihtimalle enerji çeşitliliğinde doğal gaz en aza indirilirken, mecburen fiyat iskontoları gündeme gelecek.

Ne olursa olsun, bulunduğumuz coğrafyada karışık günler bizi bekliyor diyebilirim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi