MAÇIN GALİBİ DİREKLER…

İki türlü bakabilirsin bu maça. Hoca’nın hatası dersin, kalecinin günahı dersin, penaltıyı kaçıranın suçu dersin, dersin de dersin. Ya da “üç gün önce Avrupa’dan zaferle dönen takımın bugün de biri penaltı dört topu direğe takılıyorsa var bunda bir şanssızlık” dersin. Hayata nasıl baktığınla ilgili…

Maç öncesi gönüllerde bahar havası vardı. Deplasmanda alınan 3-0’lık Antwerp galibiyeti ve oynanan güzel futbolun estirdiği iyimser rüzgarlar pastırma yazıyla birleşince herkes Kayseri maçına pek bir umutlu bakıyordu.

Üstelik puan sıralamasında yeniden yukarılara tırmanmak ve Trabzon’un arayı açmasını önlemek için iyi bir fırsattı Kayseri maçı. Önündekilerden Beşiktaş, Alanya ve Hatay yenilmiş, Galatasaray takılmış. Daha ne olsun…

Kadro beklentisi Antwerp maçı 11’nde fazla bir değişiklik olmayacağı yolundaydı. Nitekim sayısal olarak çok farklılık da yoktu. Cezalı Osayi’nin yerini Nazım almıştı, Pereira Sosa’yı kulübeye çekmiş, yerini Zajc’a vermişti. Ama bu çok kritik bir değişiklikti. Çünkü Antwerp maçında Sosa gerideki üçlünün önünde libero gibi yer almış, İrfan Can da çoğu zaman orta sahada Mert Hakan’ın yanına gelmişti. Yani bir çeşit 3-1-4-2 gibi oynamıştı Fenerbahçe. Zajc’ın hangi pozisyonda ve nasıl oynayacağı merak konusuydu.

Maç başladığında Zajc’ın, zaman zaman Sosa’ya benzer şekilde geri üçlünün önüne sarkarak oynadığını gördük. Ancak bu pozisyonda Sosa kadar başarılı olduğunu söylemek güç.

İrfan Can da ilerde serbest oynuyor, sık sık orta sahaya geliyordu.

Kayseri teknik direktörü Hikmet Karaman belli ki Antwerp maçını iyi izlemiş ve Fenerbahçe’nin pas trafiğini baskıyla durdurmayı planlamıştı. Thiam gibi hızlı adamlarla gol bulmayı umuyordu.

İlk yarım saat her iki hocanın da planlarına uygun gelişti. Fenerbahçe topa sahip oldu, oyunu daha çok Kayseri’nin yarı sahasına taşıdı. Özellikle İrfan Can, Ferdi ve Berisha’nın çabalarıyla pozisyonlar da bulmayı başardılar.

İrfan Can Kahveci güzel oyununu 32. dakikada bulunan penaltı ile süsleyebilirdi ama yine direğe takıldı.

Fenerbahçe’nin kaçırdığı gol fırsatını 5 dakika sonra Kayseri bir korner vuruşuyla buldu.Berke’nin hatalı çıktığı topa Thiam kafa vurdu, Kolovetsios tamamladı.

Ve böylece Fenerbahçe yine iyi oynadığı bir ilk yarıyı 1-0 geride kapayarak girdi soyunma odasına.

İkinci yarıya Serdar Dursun, Pelkas ve Novak’ı oyuna alarak başladı Pereira ama Sosa’yı ne hikmetse almamıştı. Daha sonra Muhammet ve Mesut Özil’i oyuna alırken Sosa’yı yine yanında oturttu. Eğer Sosa sakat değilse enteresan bir tercih.

İkinci yarıda önce Tisserand sonra Mert Hakan sonra da Berisha direğe takıldı. Bu şansızlığın sonu gelmeyecek gibi. Oysa Kayseri 61. Dakikada ikinci kez geldiği atakta 2. Golü buldu. Berke yine pozisyonda etkisiz elemandı.

Fenerbahçe maçın son bölümünde taktiği, dizilişi bir kenara bırakıp herşeyi göze alıp yüklendi. Önce Zajc’la golü buldu, sonra uzatmalarda VAR’la gelen penaltıdan Mesut Özil’le beraberliği yakaladı.

Eğer İrfan Can penaltıyı kaçırmasa bir zafer öyküsü yaşanacakken, hemen sonrasında yenen saçma bir golle ızdırap öyküsüne dönüştü yazılan. Pereira artık nasıl gol atacağına değil nasıl gol yenmeyeceğine odaklansa iyi olur gibi geliyor.

Tribünün Muhalefet şerhi: İTİNAYLA SABIR DERSLERİ ALINIR / İBRAHİM CAN

“Ben dahil bütün taraftarların hem oyuncuları hem de teknik direktörü bir maçta göklere çıkarıp bir maçta yerin dibine sokmaktan vazgeçmesi lazım. Yani dün MHY mükemmele yakın oynadı ama haftaya kötü oynayabilir, ya da Pereira’nın dün akşam kazanması onu çok iyi bir hoca yapmaz”. Antwerp maçında sonra bu satırları yazmıştım. Takımda bireysel performanslar düşüyorsa, sistematik bir oyun problemi varsa bu ne yazık ki hocanın suçudur. Gerçi 4 (gerçek bir Fenerbahçe şansı) topu direkten döndü Fenerbahçe'nin, kalecisi sakat, forveti sakat diyebilirsiniz ama rakibiniz de Kayserispor. Hatta bu bahanelerle bir maç kaybederseniz kimse sizi eleştirmez ama dürüst olalım Fenerbahçe ligde maç kazanamaz hale geldi. Bunu direklerle falan açıklayamayız. Hatta bireysel performanslarla da açıklayamayız. Temel 3 problem var takımda. 1- Hala oturmuş bir oyun sistemi yok, maçların yüzde 95’inde takım ne oynuyor kimse anlamıyor. Hele Fenerbahçe geriye düşmüşse Allah biliyor ne oynadığını. Pereira’nın da bildiğini sanmıyorum 2- Duran top kullanımı bir felaket, penaltılar kornerler birbirinden kötü kullanılıyor. En son 5 yıl önce penaltı kullanmış ve onu da kaçırmış oyuncuya penaltı kullandırılır mı? Bu takımın penaltıcısı belli değil mi? Aynı hata Frankfurt maçında da Pelkas'a kullandırılarak yapılmıştı. Dahası Fenerbahçe sürekli duran toplardan gol yiyor 3- Takımın oturmuş bir 11’i yok.

Bunlara kadro mühendisliğindeki hatayı da ekleyelim. Amorf bir kadro yapısı var takımın, kimi bölümleri obez kimi bölümleri anoreksi…

Hanımlar Beyler işin özü Ali Koç başaramadı. Ne yani şimdi Pereira gönderilecek yerine yeni bir hoca gelecek, bu mu çözüm? Kaçıncı hoca olacak? Sürekli teknik direktör değiştirilerek başarı gelmiyor. Doğru teknik direktörü bulup, başlangıçta başarısız olsa bile hocaya sabredilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu kişi Vitor Pereira mı işte orası büyük bir muamma. Ama şu aşamada ne onu göndermek doğru ne de yönetimden istifa beklemek. Kısacası, durum pek iç karartıcı ama şimdilik sabretmekten başka çare yok. Zaten her maç sabır dersi gibi. İtinayla sabır dersleri alıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi