MEDEA SOKAKTA

Son Güncellenme Tarihi: Eylül 25, 2022 / 01:52

Medea’nın bugün yeniden ve yeniden anlatılmasının bir sebebi de iki bin küsur yıldır ataerkil bakış açısının boyun eğmeyen bir kadını çocuk katili olarak sunmaya çalışmasındaki derin manipülasyondur. Medea’nın ilk kez kaleme alındığı Antik dönemde birey olarak görünmeyen kadının, ataerkil kurallara uymazsa, eril düşünceye itaat etmezse başına neler geleceği örtük biçimde anlatılır.

Medea çocuklarını öldürmüş bir anne mi ya da farklı bir seçeneği olmadığı için -çocukları ve kendi kutsallığı dahil- her şeyden vazgeçen bir kurban mıdır?

Yunan mitolojisinin en belirgin kadınlarından biri Medea; Kolkhis (Gürcistan) kralının kızı, Tanrı Helios’un (Güneş Tanrısı) torunu, Tanrıça Hekate’nin yeğeni ve kendi çocuklarının katili -en azından Euripides tarafından çocuk katili olarak edebiyata taşınmış. Halbuki Medea mana olarak da karakter olarak da müspet yanlar taşır. Medea, “akıllı, çare bulan” anlamına gelir; Güneş soyundandır ve doğaüstü güçleri vardır. Zekâsı, sadakati, fedakarlığı, simyacı ve otacı yeteneği kabul gören olumlu yanlar olarak aktarılırken öfkeli, dik başlı, tehlikeli ve zalim görüntüsüyle menfi gösterilir. Zira Euripides’in Medea’sı ataerkil düzene boyun eğmek istemeyen bir kadının tüm kötülüklerin müsebbibi olarak halka arzıdır:

“Başka bir şekilde çocuk sahibi olmalıydı insanlar,

var olmamalıydı hiç kadın cinsi.

Hiçbir kötülük kalmazdı dünyada o zaman.”

Euripides’in metninde, sevdiği adam tarafından ihanete uğrayan Medea, anneliğin kutsallığını yerle bir ederek intikam uğruna kendi çocuklarını öldürür. -Döneminin koşullarında bir kadının saygınlık kazanabilmesi ve evin dışındaki sosyal hayatta yer alabilmesi için “birinin annesi” olması gerekliliği göz önüne alındığında, Euripides Medea’ya çocuklarını öldürterek onun kutsallığını elinden alır.-  

Seneca’nın Medea’sı

Medea’yı anlatma sırası Romalı yazar Lucius Anneaus Seneca’ya geldiğindeyse aşk ve tutku dolu sözcükler Medea’nın intikam yeminine dönüşür. Seneca’nın Medea’sı daha kötücül bir his verir; büyücüdür ve kara büyülerini yeraltı dünyasının habis tanrılarından destek alarak yapar. Seneca’ysa kıskançlık ve intikam arzusuyla dolan bir kadının aklın yolunu bırakıp, duygularının esaretinde tanrılara isyanını şiirsel bir dille anlatır. Onun anlatımının da sonucu aynıdır: Medea sevdiği adamı, İason’u çocuklarını öldürerek cezalandırır.

Ataerkil bakış açısının Medea’sı

Bu eserlerin ortak noktası, pederşahi düzene boyun eğmeyen, nesne konumundan özne konumuna dönmeye çalışan ve adalet arayan güçlü kadının, toplumsal rollerini reddettiğinde şeytanlaşması, cadılaşması ve kutsallığını kaybetmesi olarak görünse de esas benzerlik ataerkil bakış açısının egemen olduğu dönemde erkek yazarlar tarafından yazılmış olduğudur. Antik Yunan’da eğitimi erkekler alır, tiyatro oyunlarını erkekler yazar. Sadece erkeklerin eğitim alabilme, yazabilme ve aktarma geleneği -istisnalar dışında- yirminci yüzyıla kadar aktif sürer. Tarihte kayda değer (!) kadınların sayısı azmış gibi görünür, zira tarih yazıcıları da erkeklerdir. Tarih ataerkil bakış açısıyla yazılmış; geçmiş geleceğe Adem’in oğlu tarafından aktarılmıştır. İstisnai olarak hak elde etmiş, eğitim almış ve yetenekleriyle öne çıkmış bir kadın varsa; bir babanın özenle yetiştiği kızı, kocanın eğitim verdiği karısı ya da cinsiyetinin zayıflıklarını yenmiş biri olarak tarih kayıtlarına alınır. Zira kadın hep itibar kaybedebilir, itibar kazanmak için “erkek gibi” olmak yaraşır! Medea da ataerkil düşünce yapısının hâkim olduğu Euripines ve Seneca’nın eserlerinde sadece itibar kaybeder.

Wolf’un Medea’sı

Yaklaşık 2500 yıl sonra Christa Wolf, Medea’yı farklı bir bakış açısıyla yeniden ele alır. Medea’nın pederşahi toplumun gözünde nasıl şekillendiğini, ima edilen kötücül ve şeytani kadının aksine toplumun koşullarında nasıl günah keçisi ilan edildiğini ve kurban olarak konumlandığını anlatır. Esasında ataerkil kurallara itaat etmediği için yargılanmadan infaza götürülen bir karakterin istintakı yapılır: Medea çocuklarını öldürmüş bir anne mi ya da farklı bir seçeneği olmadığı için -çocukları ve kendi kutsallığı dahil- her şeyden vazgeçen bir kurban mıdır?

Wolf’un anlatımında, sevdiği adam uğruna anaerkil soyuna ihanet edip, kardeşini öldürerek doğduğu toprakları terk eden Medea’nın aşk uğruna değil, sözünün hiçbir etkisi olamadığı babasının kötü yönetiminden kaçar. İleride seveceği adam olan İason’nun altın postu ele geçirmesine destek olması kötü yönetilen bir ülkeden çıkmak istediği içindir, kalbine aşk okları fırlatıldığı için değil. Birbirlerine âşık olup, evlenen ve ikiz erkek çocukları olan Medea ve İason’un ilişkisi, İason’un evlenmek istediği diğer kadın Glauke’ye karşı kıskançlık yüzünden sonlanmaz. Aksine bitmiş ilşkilerinin ardından Medea’nın da Oistros adında bir sevgilisi vardır. Ancak kocasının müstakbel yeni eşi prenses Glauke’nin sarayda yaşananlardan dolayı dengesizleşen ruh sağlığı sebebiyle kendini öldürmesi, Korinthos toplumu tarafından Medea’nın kara büyülerine atfedilir. Zira bilgili, otacı, şifacı, ikna edici, kendine güvenen, bağımsız, kocasının gölgesi dışında bir hayatı olan, toplumsal cinsiyet kurallarına ve otoriteye boyun eğlemeyen Medea’nın, kadının adına erkeğin konuştuğu bir toplumda susturulması gerekir. Dolayısıyla Medea, iktidar tarafından kara büyücü, yabani, şeytani, kibirli ve zalim gösterilerek hem kendi vatanından hem yabancı olduğu topraklardan sürgün edilir. Medea’nın çocukları ise Medea’nın sürgününün ardından Korinthos halkı tarafından intikam için öldürülür. Pederşahi toplum, masum olanı günah keçisi olarak ilan ederek, -döneminde- kadını görünür kılan tek özelliği “anneliği” yok eder ve tüm suçu kadına atarak Medea’nın kadın olarak ataerkil iktidarı ve eril gücünü tehdit etmesinin intikamını alır.

Mitolojinin dikkat çekici karakterlerinden prenses Medea, Euripides ve Seneca’nın anlatımında intikam ihtirasıyla acımazsız ve yabani bir yaratığa dönüşen bir kadındır. Görmezden gelinen kadının/ötekinin görünür olması, onun çocuk katili olarak sunulmasına neden olur. Wolf’un anlatımında ise Medea hataları ortaya çıkarttığı ve kendine dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini kabul etmediği için iktidarı tehlike altında hissettiren bir kadın olarak eril ve mutlak kabul edilen tarafından öteki olarak adlandırılmış, topluma yabancılaştırılmış ve kimlik çatışmasına sürüklenerek günah keçisine dönüşmüştür.

Medea niçin yeniden anlatılıyor?

Medea’nın bugün yeniden ve yeniden anlatılmasının bir sebebi de iki bin küsur yıldır ataerkil bakış açısının boyun eğmeyen bir kadını çocuk katili olarak sunmaya çalışmasındaki derin manipülasyondur. Medea’nın ilk kez kaleme alındığı Antik dönemde birey olarak görünmeyen kadının, ataerkil kurallara uymazsa, eril düşünceye itaat etmezse başına neler geleceği örtük biçimde anlatılır. Medea zaman zaman döneme has kadınların diliyle konuşturulsa da isyankarlığı, büyücülüğünü ve kötücüllüğü ön plana çıkarılmak istendiğinde gelecekte kadınlar için en az erkekler kadar başarılı olacakları başka bir dünyayı arzuladığını; erkeklere yüklenen müspet, kadınlara yüklenen menfi değerlere rağmen bu geleneğin sonlanacağını söyler. Ataerkil bakış açısıyla bu söyleme sahip bir kadının yazılmasındaki niyet, kadının nasıl davranmaması gerektiğinin göstermektir. Fakat bu bakış açısı, farkında olmadan en korktuğu şeyi çağırır; hakkını arayan, eşitliğini geri isteyen kadınları.

Medea, “kadın doğası gereği (!)” hapsedildiği ikinci rollere, haksızlığa, cinsiyet ayrımcılığına, ötekileştirilme ve çocuklarının kaybına rağmen eril kuralları yıkan bir kadındı. Tarih onu çocuk katili olarak damgalamak istedi, ta ki eril anlatılar yeniden dişil söylemle buluşuna kadar. Halihazırda birçok eril metin yeniden dişil söylemle yorumlanıyor: mitolojide, edebiyatta, hukukta… ve sokakta…

Ayşe Naz Hazal Sezen

Uzm. Psk. Ayşe Naz Hazal Sezen, lisans eğitimini Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü ve İletişim Fakültesi Reklam Tasarımı ve İletişimi bölümünde çift anadal ile tamamlamıştır. Lisans eğitimi döneminde bir yıl Universidade Beira Interior’da eğitimine devam ettikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde bir yıl özel öğrenci olarak ders almıştır. Mezun olduğu üniversitesinin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde saha araştırmasının ardından “Sosyal Medya Kullanımının Psı̇kopatolojı̇k ve Psı̇kososyal Değı̇şkenler Açısından Değerlendı̇rı̇lmesı̇: Marmara Bölgesi” tezini tamamlayarak klinik psikoloji alanında Uzman Psikolog unvanını almaya hak kazanmıştır. Klinik stajlarını Türkiye’nin ilk Nöropsikiyatri Hastanesi olan NPİstanbul Beyin Hastanesi’nde ve Almanya Evangelische Kliniken Gelsenkirchen’de tamamlamış; evrimsel psikoloji araştırmalarını University of Pécs -EPRGP (Evolutionary Psychology Research Group of Pécs) grubunun içinde sürdürmüştür. Yüksek öğrenim, uzmanlık ve çalışma yılları sürecinde muhtelif kongre ve seminerlere katılmış; ulusal ve uluslararası bildiri ve makaleler sunmuştur.

Klinik uzmanlığı eğitimini Psikodinamik/Psikanalitik ve Bilişsel-Davranışçı ekolleri ekseninde almasının ardından süpervizyonunu ağırlıklı olarak Psikodinamik Yönelimli Terapiler ve Psikodrama ekseninde tamamlamıştır. Avrupa Psikoterapi Derneği tarafından akredite İstanbul Psikodrama Enstitüsü’nde Psikodrama Grup Psikoterapisi Eğitimini (2018-2022) tamamlayarak Co-Psikodramatist ünvanını almıştır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top