Merkez Bankası para ve kur politikası metnini nasıl okumalıyız?

Merkez Bankası’nın dün açıkladığı para ve kur politika metni önemliydi. Önemi yeni atanan MB Başkanı’nın gerek basın mensupları, gerekse ekonomistlerin de katılımıyla gerçekleşen ilk basın toplantısı ile bu metni paylaşmasıydı. Ekonomi yönetiminin değişmesinin ardından atılan adımlar göz önüne alındığında bu toplantıda verilecek mesajlara ilişkin beklenti oldukça yüksekti. Açıklamalar uzun süredir doğru para politikası beklentisi içerisinde olan pek çok ekonomik aktörün duymak istediği yönde ve net mesajlar şeklinde gerçekleşti.
Metinde dikkati çeken bariz noktalar fiyat istikrarının sürdürülebilir ve refahın önkoşulu olduğu, enflasyonu düşürme konusundaki parasal sıkı duruşun sürdürüleceği ve gerekirse daha da sıkılaştırılacağı, döviz rezervlerinin artırılacağı ve döviz swapları konusunda şeffaflığın artacağı, kur rejiminin değişmeyeceği ve aşırı dalgalanma halinde döviz piyasasına alış yada satış yönlü müdahale de bulunulacağı bankalara sağlanan swap imkanının kademeli olarak azaltılabileceğine yönelik açıklamalar oldu. Özellikle çoklu faiz politikasının uygulanmayacağı tek faiz üzerinden para politikasının sürdürüleceği ve geç likidite penceresinin fonlama aracı olarak kullanılmayacağının açıklanması hem belirsizliği ortadan kaldırması hem de para politikasının etkinliği açısından önemli bir gelişme. Bundan sonraki süreçte MB toplantılarının sivil toplum kuruluşları ve reel sektörün da katılımıyla gerçekleştirileceğinin açıklanması fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadelede paydaşlarla bütüncül bir yaklaşım sergilenmesi açısından da dikkat çekici. Ayrıca analist, tahmin ve değerlendirmelere daha detaylı yer verileceğinin açıklanması da kur ve faiz açısından agresif hareketlerin oluşumunu engelleyebilir.
Bütün bu olumlu içeriğe rağmen metinde bazı açıklamalar endişe verici. Öncelikle parasal duruşun sıkılığına değinilmesine rağmen bu sıkılığın hangi parametre ile ölçüleceği belirtilmedi. Bu durum haliyle piyasalar açısından bir belirsizlik yaratabilir. Ayrıca enflasyonda yüzde 5 hedefine bağlı kalınacağı yönünde ihtiyatlı bir yaklaşıma rağmen TÜFE’de yüzde 9 oranında bir ara hedefin belirlenmesi kararlılık ifadesiyle çelişmekte. Bu hedefin nasıl gerçekleşeceğine dair bir yol haritasının çizilmemiş olması da başka bir zayıf yönü oluşturmakta. Enflasyondaki katılık ve oynaklığı ortadan kaldıracak yapısal reformların gerekliliği vurgulanmakla birlikte detaylandırılmaması da eleştirilebilecek bir diğer eksiklik.
MB’nın operasyonel bağımsızlığına dair sorular karşısında Başkan’ın MB Kanunu’nu referans göstermesine rağmen Cumhurbaşkanı’nın programa desteğinin de olduğunu vurgulaması MB’nın elindeki araçları kararlı bir şekilde kullanabilecek mi? Ve yeterince bağımsız olabilecek mi? sorularını da içerisinde barındırıyor.
Öte yandan metinde belirtilen piyasa fonlamasının nasıl yapılacağı detaylandırılmadığı gibi parasal aktarım mekanizmasının net bir şekilde çalıştırılabilmesi için maliye politikası ile eş güdümün sağlanacağına ilişkin bir açıklamaya da yer verilmedi.
Ayrıca sadece politika faizinin kullanacağına dair verilen mesaj 24 Aralık’taki faiz kararına ilişkin yukarı yönlü bir aksiyon beklentisini de güçlendirdi. Eğer böyle bir artış olmaz ise bugünkü açıklamalar desteklenmemiş olur ve politikaya ilişkin ciddi bir güven kaybı ile de karşı karşıya kalınır.
Tüm bunlara rağmen 2016’dan beri daha içine kapanan ve iletişim kanalları azalan bir MB’nın yerini iletişim kanalları açık bir Merkez Bankası ’na bırakması ve 2021’de 12 PPK toplantısının yapılacak olmasını duyurması hiç de alışık olmadığımız hesap verebilirlik ve şeffaflık açısından oldukça sevindirici.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serap Durusoy Arşivi