Merkez Bankası Şaşırtmadı..

Faiz kararlarını tartışmayı ya da yorumlamayı açıkçası verimli bir uğraş olarak görmekten vazgeçtim. Bu sebeple daha geniş bir analiz yapmaya karar verdim.

Bana kalırsa doların 15 TL'yi aşması ile beraber herkesin ruh hali "doktor bu saatten sonra ne yersen ye dedi" şekline döndü. Aslına bakılırsa Ekonomi Yönetiminin yapılan işle alakalı doğru ifade tarzını bulması gerekiyor.

"Döviz kurunun seviyesi bizim için önemli değil" dedikten sonra Merkez Bankası doğrudan müdahale yapıyorsa inandırıcı olmuyor. Ayrıca tam üç defa "yıl sonuna kadar faiz indirimi için fazla yer kalmadı" deyip faiz indirimi yapmak da itibar açısından sorun yaratıyor. Faiz indirimleri konusunda önce TÜFE, sonra Çekirdek Enflasyon, sonra başka bir endeksleme ve ardından da cari dengeye dikkat edeceğini söyleyen Merkez Bankası'nın, sürekli söylem değiştirmesi de benzer şekilde inandırıcılık açısından soru işaretleri yaratıyor.

Gelinen noktada bizi düşük büyüme-yüksek enflasyon senaryosu beklediği için ekonomi yönetiminin bu durumu ılımlı büyüme-yüksek enflasyon senaryosuna çevirmek istediği görülüyor. Bu yaklaşımın sorunlu olduğunu düşünmüyorum. Sorunlu olan kısım niyet ile söylem arasında fark olması. Bundan sonraki süreçte "enflasyon elbette önemli ama önce iş ve aş" diyerek yola devam edilecekse, buna uygun söylemler geliştirmek gerekiyor.

Gelir ve Hayat Pahalılığı Uçurumu
Türkiye daha önce de yüksek enflasyon yaşadı ancak, bu derecede hızlı bir gelir düşüşü tarihte pek az görüldü. Döviz cinsinden belirlenen maliyetler ve döviz cinsinden küçülen gelirler arasında bağ kurmadan yapılan tüm yorumlar bu yüzden hem kalp kırıcı hem de güven bunalımı yaratan bir hal aldı. Tuvalet kağıdından gıda ürünlerine kadar yurt dışındaki tecrübenin çok üzerinde fiyat artış hızları görülmesi, diğer taraftan gelirlerin bu artışların dörtte biri kadar bile yükselmemesi dolarizasyonu şiddetlendiren bir başka etken oldu.

Merkez Bankası'nın pas geçmesi ya da 100 baz puan indirim yapması vs. gibi gelişmelerin bundan sonra piyasalar üzerinde eskisi kadar büyük etki uyandırmayacağını görebiliyorum. Çünkü politika faizi düşerken piyasa faizleri yükselmeye devam ediyor. Herkes 3-4 ay içinde politika faizlerinin, ya da o sırada TCMB hangi faizi öne çıkarırsa, % 20-25 bandına geri dönüleceğini düşünüyor.

Bu düşünce sebebiyle tasarruf sahipleri çok kısa vadelerle paralarını değerlendirirken, bankalar da kaynak kompozisyonundaki bu sıkışıklık sebebiyle uzun vadeli kredi açmakta tereddüt ediyorlar. Özetle, kararın piyasalara iyi gelen bir tarafı olmadığı gibi, en başta belirttiğim güven verici adımlar atılmazsa, 2022 yılının ilk üç ayında daha büyük zorlukların içine girebiliriz diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi