Merkez Bankası’nda tarife aynı...

Tabii ki sürpriz beklemiyorduk. Merkez Bankası içinde bulunduğumuz durum ve şartlar neticesinde yine pas geçti. Bir yandan piyasaların baskısı diğer taraftan rezervlerin erimesi ve enflasyon beklentilerinin hızla bozulması karşısında TCMB’nin “işleri oluruna bırakmış” gibi bir algı yaratması kurların ateşini canlı tutuyor.

Karar sonrası sunulan açıklama metnine bakınca PPK üyelerinin yurt dışında olup bitenleri ya iyi okumadıkları ya da her gelişmeyi kendi lehlerine gördükleri gibi bir intiba bırakıyor. Hâlbuki gelişmiş ülke merkez bankalarının büyümeye destek veren bir para politikası uyguladıkları yok. Açıklama metninde bunu ima eden cümleler vardı.

Açıkçası bu durum beni endişelendirdi.

Bundan birkaç ay önce Merkez Bankası kurmaylarının mevcut para politikasını siyasi mecburiyetler dâhilinde uyguladıklarını düşünüyordum. Faiz kararı sonrasında açıklanan metin, yurt dışındaki gelişmelerin, TCMB’nin kararlarına destek verdiğini düşündüklerini gösteriyor sanki. Bu durumda, iktisat biliminin ve pratiğinin dışında yeni alternatifler arayışına devam edileceğini söyleyebilirim.

TERCİH MESELESİ Mİ?
Uzun zamandır ekonomi yönetiminin aldığı kararlarda destek veren ve Ortodoks reçetelerin karşısında olan meslektaşlarla temastayım. Ben de “Atlantik’in batı tarafı her zaman haklıdır” düşüncesinin karşısındayım. Ancak bu yaklaşım bizi bilimsel rasyonellikten uzaklaştırmamalı. Şu an yaşadığımız meseleyi faizi yükselterek çözecek noktayı çoktan geride bıraktığımız için, “Aksi ispat edilemeyen her argüman doğrudur” yaklaşımına sarılmak kolaycılık olur. Atılması gereken ama atılmayan adımlar yanında, yapılmaması gereken ama yapılan her uygulama sonunda “İyi ki böyle yaptık yoksa daha beter olacaktı” söylemine cevap yetiştirmenin faydası da yok.

Açıkçası 15 TL olmaması için uğraşılan ve büyük emek verilen doların 16 TL altında tutulamadığı, bugün de 17 TL olmaması için çabalandığı aşikâr. Faiz kararı sonrasında katıldığım canlı yayınlarda şunu söyledim:

“Bu kadar maliyet ödemek yerine para politikasını çalıştırmak daha kolay değil miydi?”

Para politikasını çalıştırmak derken, “TL’yi revaçta hale getirmek” için Merkez Bankası’nın patikasını değiştirmesinden bahsediyorum.

Şunu iyice anlamak lazım:
Faizi yükselterek enflasyonu düşürmek garanti olmadığı gibi, para bolluğu ve düşük faizle de büyümeyi garanti altına almak mümkün değil.

“Yavaşlayan ekonomi mi yoksa çok yüksek enflasyon mu” diye sorsalar raydan çıkmış bir enflasyonu aklı başında kimsenin tercih edeceğini sanmıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi