MERKEZ’İN İŞİ ARTIK DAHA DA ZOR…

Son Güncellenme Tarihi: Haziran 18, 2021 / 11:03

Piyasalar bu hafta üç önemli gündem maddesini takip ettiler. Bunlardan birincisi ve en önemlisi 14 Haziran Pazartesi günü NATO Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında yapılan görüşme idi. Toplantının birkaç gün öncesinden görüşmeye abartılı bir iyimserlik yükleyen bazı piyasa oyuncularının zirve sonrasında beklentileri pek de karşılanmamış görünüyor. En azından şu aşamada…
Diğer iki gündem maddesi ise 16 Haziran Çarşamba günü yapılan ABD Merkez Bankası FED toplantısı ile bir gün sonrasında yapılan TCMB PPK toplantısı idi.
Biden-Erdoğan görüşmesi ile ilgili Gazete Pencere’nin çok sayıda kıymetli yazarı görüşlerini yazdılar. Ben işin ekonomi tarafını değerlendirmeye çalışayım.
Pandemi sürecinde uygulanan ekonomi politikaları, alınan kapanma tedbirleri, tedarik zincirinde yaşanan sorunlar ve emtia fiyatlarında yaşanan yükselişler, dünyada bir enflasyon baskısını beraberinde getirdi. FED geçtiğimiz aylarda 2023 yılına kadar faiz artırmayacağını piyasalar ile paylaşmıştı. ABD’de yüzde 5’e yükselen enflasyon sonrasında acaba faiz artışı daha önce başlar mı sorusu akıllara gelmeye başlamıştı. Burada öncelikli olarak FED’den beklenen adım, bir faiz artışından önce aylık 120 milyar USD tutarındaki varlık alım programında azaltıma gidebileceği yönünde idi. Önceki gü yapılan FED toplantısının ardından çarşı biraz karıştı.
2023 yıl sonuna kadar iki faiz artışının konuşulmaya başlanması doğal olarak belki beklenenden önce varlık alım programında azaltıma gidilebileceği sinyali, uluslararası alanda doların değer kazanmasına neden oldu.
Bir süredir 90 seviyesinin altında seyreden Dolar Endeksi (DXY) FED sonrası 91,5 seviyesine yükseldi, Euro/USD paritesi 1,20 seviyesinin altına sarktı. İlk fiyatlamaların sert olması normal ve piyasalar açısından alışılmış bir durum. Ancak aralarında Türkiye’nin de yer aldığı gelişmekte olan ülkeler için tehlike çanları çalmaya başladı. Emtia ihraç eden ülkeler bu süreçte biraz daha korunaklı limanda yer alabilirler ama ne yazık ki Türkiye’nin öyle bir lüksü yok.
Çarşamba günü yapılan FED toplantısı sonrasında gözler dün yapılan TCMB PPK toplantısına çevrilmişti. TCMB PPK toplantısında alınan karar sürpriz değil. Piyasa beklentisi TCMB’nin faiz konusunda bir adım atmayarak yüzde19’da sabit tutması yönünde idi. Karar da öyle oldu.
İki hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bir televizyon programında Temmuz-Ağustos aylarında faiz indirimlerine başlanması konusunda TCMB Başkanı ile görüştüğünü ve bu konuda görüş birliğine vardıkları ifadesi bundan sonraki toplantıları ilginç bir hale getirecek. Uzun süredir ifade etmeye çalışıyorum, TCMB fırsat bulduğu ilk anda faiz indirimlerine başlama isteğinde. Ama Türkiye’nin ekonomik gerçekleri faiz indirimi için temmuz ve ağustos aylarının erken olduğunu net biçimde ortaya koyarken üstüne bir de dış konjonktürden gelen baskı işi daha zorlaştıracaktır.
Toplantı sonrası yapılan yazılı açıklamada, TCMB hala “Sıkı para politikası duruşu” vurgusu yapsa da piyasa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği faiz indirim sürecinin ne zaman başlayacağını merak ediyor. Faizlerin düşmesini elbette hepimiz istiyoruz ancak erken atılacak bir adımın, faydadan çok zarar verebileceği de unutulmamalı. Sembolik olarak atılacak bir faiz indirim adımı, ekonomiyi canlandırmaz ama döviz tarafının bir tur daha hareketlenmesine neden olabilir ki, o da hiç istemeyeceğimiz durumlardan biri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından bir gün sonra yatırımcılar ile bir araya gelen TCMB Başkanı Kavcıoğlu, piyasanın erken gevşeme beklentisine neden girdiğini anlamadığını, piyasa tarafından TCMB’ye haksızlık yapıldığını söyledi ve hatta piyasaya biraz da sitem etti.
İyi de piyasa bu beklentiye kendi kendine girmedi ki!!! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları piyasada bu beklentiyi yarattı. Hatta bu cümlenin ardından doların TL karşısında 8,80 ile yeni zirve yaptığını gördük. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında Sayın Kavcıoğlu’nun da adı geçiyor ve faiz indirimi konusunda görüş birliğine varıldığından söz ediliyorsa piyasaya niye sitem ediliyor ben de onu anlamadım.

Mert Yılmaz

1973 yılında İstanbul’da doğan ve 1995 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü’nden mezun olduktan sonra sermaye piyasalarında çalışmaya başlayan Mert Yılmaz, çeşitli aracı kurumlarda farklı görevlerde bulunmuştur. Kariyerinin yaklaşık yarısını araştırma bölümlerinde, geri kalan yarısını ise pazarlama-satış alanında geçirmiştir. 2016 Ocak ayından beri NoorCM Menkul Değerler A.Ş.’de Yurt İçi Piyasalar Satış Müdürü olarak görev yapmaktadır. Görsel ve yazılı medyada piyasalar üzerine düzenli yorumlar yapan Mert Yılmaz, aynı zamanda şirketlere danışmanlık hizmeti de vermektedir. 2016-2017 eğitim yılında Nişantaşı Üniversitesi’nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi bünyesindeki Ekonomi ve Finans bölümünde öğretim görevlisi olarak da görev yapmuıştır. Şu an İnfo Yatırım Genel Müdürü olarak çalışmaktadır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top