'Metaverse'lensek mi 'Metaverse'lenmesek mi?

7’den 77’ye neredeyse herkesin gecesi gündüzü dolar TL, kur, kripto, arsa oldu son zamanlarda ülkemizde. Yok Boğazları İngilizler almışmış, yok Saracoğlu’na Galatasaraylılar logo koymuşmuş, Beşiktaş’ta Fenerliler bayrak açmışmış, sanki başka işimiz yokmuş gibi bunları konuşuyoruz. Fırsatçılık, insanımızın, özellikle de sanırım artık çalışarak hayat kazanmaktan umudu kesmiş gençlerimizin kanına işlemiş; bahis, altılı ganyan, şans topu oynar gibi okumadan, araştırmadan herkes kriptocu, metaverse arsacı ve “axie infinity”ci oldu.

Bu alanlarda ortaya çıkan gelişmelerin takip edilmesinde bir sakınca görmüyorum. Aksine keşke web3.0’ın fırsatlar yaratan teknoloji atılımını kucaklasak ve katma değer yaratabilecek işler kurgulayabilsek. Hem neden web3.0’ın ülkemiz için bir atlama taşı olabileceğinden bahsetmek hem de Metaverse’ün ne olduğu konusunda bilgilendirme yapmak istiyorum ki yeni kurduğumuz Metaverse Union’ın amacı da bu.

Metaverse kavramı Facebook’un adını değiştirerek başlattığı bir balon değil, çok daha kapsamlı bir dönüşüm. Ülke olarak dijital dönüşümü tam içselleştirememişken bir de bu sanal evren dönüşümüne yetişebilecek miyiz emin değilim ama fırsatları görmemiz lazım. Ülkemizin yenilikçilik kapasitesinin aşağıdaki katmanlardan hangilerinde kuvvetli bir rekabet avantajı ile konumlanabileceğine bakalım.

Katmanlar
(1) Donanım (2) İletişim Ağları (3) Hızlı İşleme Gücü (4) Platformlar (5) Standartlar (6) Ödeme altyapıları (7) Tasarım, Servisler ve Dijital Varlıklar.

Kötü haberler ile başlayayım: Ülkemiz, iletişim ağları (2) ve hızlı işleme gücü ile altyapıda (3) sınıfta kalıyor. Ne olduğunu anlamadığımız 4.5’tan 5G’ye geçememişken, mevcut sektör oyuncularından 6G atılımı yapmasını beklemek hayalperestlik olur. Daha da acısı, sadece İstanbul’un gayri safi milli hasılası 250 milyar dolar civarında iken ve GSYH’si 50 milyar dolar olan Slovenya’nın bile 2 süper bilgisayarı var iken, Türkiye’nin dünyada ilk 500’e giren tek bir süper bilgisayarı bile olmaması.

Platformlar (4) ve standartlar (5) konusunda ülkemizin üretici ve yönlendirici değil, bürokrasi ve politika seçimleri ile ancak uygulayıcı olabilir. Üzerine inşa edebileceğimiz uygulamalar, işletim sistemleri ve teknik standartlar yaratma ve yayma konusunda rekabet avantajı yaratabileceğimizi düşünmüyorum. Herkesin tersine gitmez isek rekabette dezavantaj yaratmayız umarım. Gelelim yeni gelen 3.0 teknolojilerinde ülkemizin geçmişi, beceri seti ve tecrübesiyle avantaj yaratabileceği alanlara.

Donanım
Ülkemiz girişimcileri, sadece ucuz işgücü nedeniyle değil üniversitelerinin ve iş dünyasının kurulum felsefesinde ağır basan yedek parça, otomotiv, makina ve mühendislik kültürü ve geçmişi nedeniyle halen çok başarılı donanım işleri yapıyor. Ucuza mal ettiğimiz eğitimler almalarına rağmen, özellikle ODTÜ, İTÜ, YTÜ mezunu birçok mühendis alanlarında üst düzey iş çıkartıyorlar. Özellikle savunma sanayi ve otomotivin üzerine inşa edilen bilgi beceri burada. Şimdi bu becerinin bir kısmını sanayi donanımlarına değil bireysel donanımlara yansıtmaya başlamak için doğru zaman. Gözlük yapmamızın mümkün olduğunu düşünmüyorum, ancak haptik (dokunma hissi veren) donanımlar ve onunla eş çalışacak yazılımlar ve görüntü işleme teknolojileri odaklı eklentilerde bir başarı yakalayabiliriz.

Ödeme altyapıları ve sistemleri
Belirli bir müşteri yoğunluğuna sahip oldukları ve krizlerden sallanmaya alışık olduklarından kuvvetlenmiş olan bankacılık sisteminin de etkisi ile belki de en kritik yaygınlaşmayı yapabileceğimiz alan kripto ve blok zincir odaklı ödeme sistemleri olabilir. Sadece finansal endüstriler için değil, kaynak alışverişinin akıllı kontratlarla yapılabilmesine imkân sağlayabileceğimiz enerji, perakende ve lojistik sektörlerinin adaptasyonu bize global olarak bir oyuncu olma imkânı sağlayabilir. Burada sadece regülatörün değil, büyük holding ve kurumların da kafalarını kumdan çıkartmaları lazım. Kendilerine ait olma şartı öne sürerek teknoloji geliştiren erken aşama girişimcilerin büyümelerine ket vurarak değil onlarla ortak geliştirmeler yaparak ve hak ettikleri bedelleri zamanında ödeyerek bu ekosistemi geliştirip, kendilerini de rekabete karşı koruyabilirler.

Tasarım, Servisler ve Dijital Varlıklar
Gelelim en kuvvetli olacağımız ve geliştirme maliyeti de makul düzeyde bulunabilecek içerik ve dijital varlık alanına. Global ölçekte başarılı olmuş, tasarımcılarımız, sanatçılarımız ve yaratıcılarımız, özellikle NFT dünyasında adı geçen öncülerimiz var. Tarık Tolunay, Refik Anadol ve Selçuk Erdem/Alemşah Öztürk gibi bu alanda çok başarılı işler çıkartan insanların rol model olduğu bir ekosistemin ilk adımları atılabilir. İçerik konusunda tüketici konumundan üretici/paylaşıcı konumuna geçebilirsek, ülkenin yaratıcı kesiminin Londra’ya ve Berlin’e göçünü belki bir nebze yavaşlatabiliriz. Bir de en başarılı girişimcileri çıkarttığımız oyun alanında “oyna kazan” modellerini kurgulayıp büyütebilecek iştahta girişimciler ve yatırımcılar çıkmasını destekleyebilirsek, bu sefer dalganın altında değil üstünde kalabiliriz.

Bu dönüşümün daha başındayız, masaüstü bilgisayarlardan laptoplara ve mobil cihazlara geçiş ile patlayan internet ekonomisinde çok tüketici az üretici olabildik, şimdi ise hatalarımızdan ders alabilirsek yaratıcı enerjilerimizi verimli kullanabileceğimiz bir meta döneme giriyor olabiliriz. Oasis’in kurucu James Donovan Halliday’in dediği gibi “Haydi Av Başlasın”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ozan Sönmez Arşivi