Milli bayramlar

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milletini tarif ederken de kabul ettiği ve dayandığı ‘sübjektif millet’ anlayışına göre, bir insan topluluğunun millet haline gelebilmesi için illaki ırk, dil, din gibi objektif değerlerin birliği gerekmez. İnsan topluluklarına ‘millet’ vasfını kazandıran sahip olunan sübjektif değerlerdir. Yani ortak bir tarihe sahip olmak ve ileride ortak bir tarih yazmak hususunda ortak bir bilince sahip olmaktır. Geçmişte birlikte ağlamak, birlikte gülmek, birlikte zaferler kazanıp kutlamak ve sevinmek ya da birlikte savaşlar kaybedip ortak acıları çekmektir. En önemlisi ise geçmişte olduğu gibi gelecekte de ortak bir tarih yazmak hususunda kararlı olmaktır. Özetle insanları millet yapan değerler birlikte ortak değerlere sevinip, üzülebilmektir. (Bahadır Erdem, Türk Vatandaşlık Hukuku, Beta, 7.Bası, İstanbul, 44 vd.)
Milli Bayramlar ise milleti bir araya getiren ve ortak sevinç ve zafer coşkusuyla millet olma vasfını pekiştiren en önemli değerlerin başında gelmektedir.
Vatanımızın Kurtuluş Savaşı ile düşman işgalinden kurtarılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte milletçe kutladığımız, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 30 Ağustos Zafer Bayramı, milletçe kutladığımız en önemli milli bayramlarımızdır.
Bu ülkenin X kuşağının çocukluklarından beri büyük bir coşkuyla kutlamaya alışkın olduğu milli bayramlarımız ne yazıktır ki özellikle son on yıl içinde her geçen yıl adeta değersizleştirilmiş, kutlamalar sönükleşmiş ve son yıllarda çeşitli bahaneler ile devlet erkanının kutlamaları en alt seviyede gerçekleşerek, milletin bayramını coşkuyla kutlaması adeta engellenmiştir.
15 Temmuz 2016’da kalkışılan, milletin ortak iradesi ve mücadelesi ile engellenen hain darbe öncesinde, FETÖ terör örgütünün devleti ele geçirmeye çalıştığı dönemlerde, Milli Bayramların olduğu tarihlerde alternatif kutlamalar yapılamaya başlandı.
Peygamberimizin doğumunu kutladığımız Mevlid Kandili bir yıl 23 Nisan tarihine denk gelince, Kutlu Doğum Haftası yaratıldı. Her yıl, bütün tarihlerin değiştiği gibi Mevlid Kandili de tarih olarak değiştiği halde FETÖ aklı, Kutlu Doğum Haftasını 23 Nisan tarihinde kutlamaya devam etti. Devlet coşkuyla Kutlu Doğum Haftasını kutlarken, 23 Nisan Kutlamaları her yıl daha sönükleşti.
29 EKİM Cumhuriyet Bayramı haftasında ise bu defa FETÖ aklı, Kut’ül Amare Kuşatmasını kutlamaya başladı. Osmanlının son zaferi diye Kut’ül Amare devletçe coşkuyla kutlanırken bu sefer de 29 Ekim sönükleşti.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra ise ne Kutlu Doğum Haftası ne de Kut’ül Amare kutlanmaz oldu.
30 Ağustos Zafer Bayramı haftasına denk gelen ve Devletimizin çoşku ile kutladığı Malazgirt Zaferi ise 30 Ağustos kutlamalarını devletin gözünde geriye itmiş görünüyor.
Hazırlanan Malazgirt Zaferi videosunda ise Malazgirt kahramanı Alparslan, İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet Han ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan var ama Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yok.
Unutulmasın ki milletimizi millet yapan, tarihimizin tümüne sahip çıkmaktır. Tarihimizin Osmanlı bölümünü kutsayıp, Cumhuriyete ve büyük kurucusu Atatürk’e hak ettiği büyük saygıyı göstermez isek bunun anlamı, devletin kendine göre yeni bir tarih yazmaya çalıştığıdır.
30 Ağustos kutlamaları, Covit nedeniyle alınan kararlar ile minimum seviyeye çekilerek halk tarafından coşkuyla kutlanması engellendi. Maalesef ki Covit vakalarının sayısı had safhaya ulaşmış durumda. Bilim Kurulu üyeleri, salgının kontrolden çıktığını açıklıyorlar. Ekonominin bozukluğu nedeniyle, yazın başlamasıyla birlikte sağlık, ekonomiye feda edilmiş durumda. Hiç şüphesiz ki Devletin en sıkı önlemleri alması gerekiyor. Ancak devletin aklına Ayasofya, cami olarak açılırken gelmeyen Covit ve pandemi, 30 Ağustos Bayramı halk tarafından fener alayı ile kutlanmak istendiğinde gelir ise olmaz. Malazgirt Zaferi kutlanırken, 30 Ağustos kutlanmaz ise gene olmaz.
Bütün ecdadımız milletimizin ortak değerleri. Alparslan da Fatih de, Kanuni de, Mustafa Kemal Atatürk de. Milletçe bütün ecdadımıza, bütün başarılarımıza, hatta başarısızlıklarımıza da sahip çıkmak zorundayız. Ama bölünmeden, ayrışmadan hep birlikte.
Milli bayramlarımızı da dini bayramlarımızı da birbirinden ayırmadan coşku ile kutlamak zorundayız. Milletçe bir bayramı bile ortak sevinç ile kutlayamaz isek nasıl olup da millet vasfımızı koruruz. Devlet, milletin bayramlarını kutlamasını teşvik etmek zorunda. Hele de etrafımız ateş çemberi ile çevriliyken. Milletçe ortak değerlerini kutlamayı beceremeyen bir millet nasıl olup da dış politikada ortak bir milli duruş sergileyecek. Milletçe bu vatanı esir alan Serv Antlaşmasını reddedip, ülkemizin adeta tapusu, düşmanın ülkeden atılmasının belgesi olan Lozan’ı kucaklamayacak isek nasıl olup da millet olarak yolumuza devam edeceğiz.
Onun için devlet büyüklerine tavsiyem oy için bayramları ayırmamaları. Hele de ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve bu ülkenin kurucu kadrosunun yaptıklarını gençlere unutturmayı akıllarından bile geçirmemeleri. Özetle yeni bir tarih yazmaya çalışmamaları. Daha doğrusu vatanımız için ileriye dönük ortak, şanlı şerefli bir tarihi milletçe yazmamızı sağlamaları ama geçmişteki tarihimizi bir takım oyunlarla değiştirmeye çalışmamaları. Zira gençler çok akıllı. Z kuşağı bu tip oyunlara kanmıyor. Benden söylemesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahadır Erdem Arşivi