Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

MİLLİ EĞİTİM

“Aç kapıyı, bekle bizi,
Hep beraber gelen biziz…
Kol kolayız, el eleyiz,
Yoldayız biz, gelecek biziz…”
Bu sene okullarda bu çocuk şarkısı sessiz, ders zili mahzun mahzun çalacak; salgın yolları kesti…
Öğretmenler, sınıflar, koridorlar, bahçeler, sokaklar çocuk seslerine hasret; boynu bükük kalacak…
Yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 1 milyonu aşkın öğretmen ve aileleri, hatta tüm toplum, okulların açılış coşkusunu bu yıl Kovid-19 salgını sebebiyle yaşayamayacak…
“2020-2021 Eğitim-Öğretim yılı, 31 Ağustos’ta EBA televizyon kanalları üzerinden uzaktan eğitimle başlamıştı. Dün de (21 Eylül’de) seyreltilmiş şekilde yüz yüze eğitim, birçok bilinmeyeni ile endişe/korku içinde yarım yamalak başladı; göç yolda dizilecekmiş…
Göz bebeğimiz/geleceğimiz yavrularımızı/gençlerimizi ve öğretmenlerimizi Allah korusun.
EĞİTİM, hayatın, toplumun, her insanın, her kurumun en temel/vazgeçilmez “kurucu/yaşatıcı” eylemidir ve kesintisiz bir süreçtir. Sahip olunan yeteneklerin belirlenen amaç doğrultusunda geliştirilmesidir.
Eğitim, çocukluktan başlayarak insanın; özgürleşmesi, sosyalleşmesi ve bir değer ekseni doğrultusunda şahsiyet edinmesidir, bilgi, beceri ve güç kazanma uğraşıdır.
Eğitim, birey ve toplum için gelecek kurma projesidir.
Eğitim, kökleri dünde olan ve zamanın imbiğinden süzülerek günümüze ulaşan değerler bütününün şekillendirdiği bireysel anlamda kişiliğin(şahsiyet), toplumsal anlamda milli kimlik, milliyet, kültür, gibi özellerin(Özne’nin) çağın değerleri ve zamanın ruhu ile mezcedilerek geleceğin inşa edilmesidir.
Eğitim, bu sebeple milli ve çağdaş olmak zorundadır.
Eğitim, milli - mahalli olana evrensellik ve çağdaşlık kazandırma gayretidir.
Eğitim, devletin kontrolünde bir bütünlük içinde ve milli hedefler doğrultusunda tanzim edilmelidir.
Eğitimin mevzuatı, müfredatı, sistemi, felsefesi, ilkeleri, “gelenek/teammül” oluşturacak şekilde sürekli olmalıdır. Bilimin ve teknolojinin gerektirdiği değişikliler hariç siyasete, yöneticiye, devre, şartlara göre değişmemeli; Eğitimin sürekliliği ve milliliği Anayasal koruma altına alınmalıdır.
Eğitim, birey ve toplumun, geleceği belirleyen en önemli yatırımı, emeği ve gayretidir. Her şeyden önce bireye ve topluma fayda temin etmelidir; güç vermeli, yaşam standardını yükseltmelidir.
Buraya kadar söylediklerimiz, olması gerekenlerdir.
Ancak bu gün Türkiye’nin eğitim sistemi geleceğimiz için felaket sinyalleri vermektedir.
Son YKS sınavına 2,3 milyon öğrenci girdi. 1 milyon 745 bin 642 öğrenci (Lisans+ Ön
Lisans) tercih yapma hakkı kazandı. En gözde okullardan mezun olanlar dâhil öğrencilerin ancak yarısının bir üniversiteye girebildiği görülüyor. Dört yıllık Lisans programlarına yerleşme oranı genelde yüzde 50’lere ulaşamazken, meslek liselerinde bu oran en fazla yüzde 5, Fen lisesi mezunlarının yüzde 52’si, Anadolu Liselerinin yüzde 28’i lisans programlarını kazanabilmiş. Yabancı dilde eğitim veren özel liselerde Lisans programlarına yerleşme oranı yüzde 33,8. İmam hatip liselerinden mezun olan öğrencilerin yüzde 16,4’ü bir lisans programına yerleşebilmiş.
Başka sonuçlar da var; Temel Matematik, Fizik, Kimya gibi fen bilimlerinde başarı oranı %10. Uluslararası düzeyde eğitim sonuçlarımız Türkiye’ye yakışmıyor;
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri ölçümleyen PISA 2018 araştırması sonuçlarına göre Türkiye, “okuma, matematik ve fen bilimi” alanlarının tamamında OECD ortalamasının altında kaldı. 37 ülke içinde 31. sırada.
Bu bilgi düzeyi ile nasıl çağ atlayacağız?
Kaldı ki, bütün bu başarısız sonuçlara rağmen en gözde üniversitelerin ve en gözde meslek alanlarının kontenjanları doldurulamıyor. Gazeteci Abbas Güçlü’nün tespitine göre “Mühendislik fakülteleri neredeyse tüm üniversitelerde boş! Hukuk, Diş Hekimliği, Eczacılık fakülteleri ve özellikle de sosyal bilimler de bomboş!”
Bu ne yaman çelişkidir?
Her üç gençten birinin iş bulamadığı ülkemiz gerçeği, eğitim sistemimizin aynasıdır.
İş, ekmek üretemeyen bir eğitim, doğru tanzim edilmiş bir eğitim değildir.
Yazboz tahtasına dönüştürülen eğitim sisteminin deve misali “neresini doğrultacaksın”
Sonuçlar ortada…
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” demiş Zıya paşa…
“AK parti döneminde eğitim yaygınlaştı ama saygınlaşmadı” demiş bir AKP’li muhterem…
BENCE
Cumhuriyetimizin birinci yüzyılı sonunda Milli eğitimde ulaşılan bu sonuçlar, canımızı yakan ve çocuklarımızın okul yollarını kesen Kovid-19 salgınından çok daha can sıkıcıdır.
Milli Eğitim Akademisi Kanun Tasarısı’nın gerekçesinde ifade edildiği gibi “Bilginin baş döndürücü hızı ve zenginliği karşısında çağı yakalama ve medenî milletler arasında yarışı sürdürebilmenin” ön şartı olarak “Toplumsal hayatın her alanı ve evresiyle iç içe olan eğitimin; eğitici, yönetici ve denetleyici kadrosuyla” birlikte tüm sistemin milli hedefler doğrultusunda yeniden tanzim edilmesi gerekmektedir.
Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında her anlamda başarının yolu doğru tanzim edilmiş bir “Milli Eğitim” politikasından geçecektir. 25 yıllık bir perspektifte yeni bir nesil yetiştirmeliyiz.
Kovid-19 Salgını korkusu ve tedbirleri altında eğitim ve okulların açılması meselesinde ölçü, Sayın Bakan’ın ifadesiyle “Risk varsa biz yokuz” kararıdır.
Birçok uzmana göre, “Risk vardır”
Okulların açılışının ertelenmesi yeniden düşünülmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi