MİLLİ EĞİTİMDE BAKANLIK-KURUL ÇATIŞMASI VAR

“Türkiye parti devleti haline geldi. Eğitimde hiyerarşiye bir basamak daha eklendi. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu. Bu kurulun Milli Eğitim Bakanlığı’yla arasında çatışmalar var. Bu süreçte hakkı en az savunulanlar eğitimciler ve çocuklar.”

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca pazartesi günü yaptığı basın toplantısında Bilim Kurulu’nun salgının başladığı günden bu yana ilk açılan ve en son kapanması gereken yerlerin okullar olması gerektiğini kendilerine ifade ettiğini açıkladı. Ancak Türkiye’de okulların açılmasının gerekliliği bir senenin sonunda tartışılmaya başlandı. Dün yapılan kabine toplantısının ardından okullar vakaların artması gerekçe gösterilerek yeniden kapatıldı. Okul öncesi eğitim devam edecek, sınava girecek 8. ve 12. sınıflar dışında seyreltilmiş düzende okula giden ilkokul öğrencileri için okullar kapalı.
Eğitim-Sen Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul’la Bakan Selçuk’un sağlığın öncelik olarak görülmesi nedeniyle okulların kapalı kaldığı açıklamasını, öğretmenlerin aşılanmasını, yeni tamamladığı Batman, Diyarbakır, Mardin gezilerindeki izlenimlerini ve öğretmenlerin neden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırma yasa teklifinin kapsamına alındığını konuştuk.
Öğretmenler ‘Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırma Yasa Teklifi’nin’ kapsamına neden alındı. Bu ne anlama geliyor?
Giderek artan biçimde güvencesizlik bir norm haline geldi. Kamusal alan giderek iktidar konumundakilerin resmi alanı haline getiriliyor. Bunun adı parti-devlet oluşumu. Cumhurbaşkanının partili olması, MHP ve AKP iktidar bloğunda olmayan hemen hemen herkesi hedefine alan bir sürecin işletiliyor olması bu savı güçlendiriyor. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla dışarıdakilerin de kamusal alana girişi engellenmek isteniyor. Hakkınızda herhangi bir sosyal medya üzerinden paylaşım veya temas ettiğiniz kişiler üzerinizden kimi zaman akrabalarınız üzerinden bile bir şikâyet geldiğinde, “iltisak” kavramı gündeme gelecek ve kamusal alana girişiniz mümkün olmayacak. KHK ile ihraç edilenler için suçun şahsiliği, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı vb. gibi ilkelerin göz ardı edildiğini biliyorum, güvenlik soruşturmalarıyla pek çok haksızlık yargıya bile taşınamayacak. İktidar bugüne dek nasıl davranmışsa şimdi onu yasal bir zemine kavuşturmak istiyor, ancak kuşkusuz meşru bir uygulama olmayacak bu!
KÖY ÖĞRETMENLERİNİN YARISININ AŞISI EKSİK
Bakan okulların uzun süre kapalı kalmasını sağlığa öncelik tanınması olarak açıkladı. Sağlığın öncelik olmadığını görüyoruz. Eğitim de değil. Sizce iktidarın önceliği nedir?
Yeryüzünde kapitalizmin yarattığı rekabetçi ve mülkiyetçi anlayışla birlikte bakacak olursak insanlar ölmeyecekken ölüyor. Yüzde 80, yüzde 90 koruyan bir aşı var ama aşıdaki patent hakları, mülkiyet hakları nedeniyle aşının formülü her ülkede her devletin üretebileceği bir şekilde bir planlamayla paylaşılmıyor. Hepimizin kurutuluşu en gelişkin aşının toplumsallaştırılması, kamusallaştırılması.
Yeni dönemin elitleri aşılandı. Haklı olarak sağlıkçılar aşılandı, önemliydi ama eşlerinin aşılanmadığını biliyoruz. Öğretmenlerin 80 bini aşılandı. Köylerde öğretmenlerinin tamamı bile aşılanmadı. Batman, Mardin, Diyarbakır ziyaretlerimizde köy öğretmenlerinin neredeyse yarısının aşılanmadığını gördük. Bir veya iki araçla köyüne giden öğretmenlerimiz risk altında. Kalabalık okullar var. Kimi köy okullarında aynı sırayı iki öğrenci paylaşıyor. Seyreltme çalışmaları yeterince iyi yapılmamış çünkü mekân yok. O yüzden köy okulları için ekstra önlemler alınmalı.
Bakan okulların durumu için Ramazan ayı boyunca izleme değerlendirme çalışmalarının yapılacağını açıkladı. MEB şimdiye kadar bunu yapamaz mıydı? Yeterli kadrosu mu yok?
Bakanlığın farklı ülkelerdeki okulların durumunu izleyecek ve süreci değerlendirecek kadrosu var. MEB çeşitli ülkelerdeki gelişmelere bakıyor. 2 Mart tan önce bakanlık riskli bölgelere göre okulların iki gün bile olsa açılmasını önermişti ama ne olduysa cumhurbaşkanı kabinesi toplandı. Hiyerarşiye bir basamak daha eklendi. Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Kurulu da eğitimin durumunu izliyor ama ekonomik ve siyasal kriz koşullarında ekonomiyi önceleyen bir yaklaşım var. OECD’nin raporuna göre bir yıl içinde gün sayısı itibariyle okulları en çok kapatan dört ülke arasındayız. Eğitim politikasına ilişkin kararlar alınırken MEB ile Cumhurbaşkanlığı Kurulu Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu arasında belirli çatışmalar oluyor, lobiler çalışıyor, çıkarlar çatışıyor ve işliyor. Bu süreçte hakkı en az savunulanlar eğitimciler ve çocuklar oluyor. Merkez örgütü kocaman bir örgüt, dünyada her şeyi izleme şansı var ama sahada olan bitenleri değil, bakışları cumhurbaşkanlığında. Gerçekçi ve sağlıklı kararlar almak da sorunlar var.
1 MİLYON 100 BİN EĞİTİM EMEKÇİSİ AŞI BEKLİYOR
Katıldığı programda Bakan Selçuk öğretmenlere yapılan aşı uygulamasını bir başarı olarak nitelendirdi. Burada bir başarı var mı?
Bakan Selçuk Çorum’da bir fotoğraf verdi. Temsil ettiği konum nedeniyle aşılamanın tüm öğretmenler için olacağı biçiminde tüm eğitim ve bilim emekçilerinin aşılanması algısını yarattı. Bakan aşı oldu ama 1 milyon 100 bin civarında eğitim emekçisi aşı olmadı. Okullarda eğitim 15 Şubat’ta başladığı için köy öğretmenleri aşı oldu, “peyderpey size sıra geliyor” diyerek kamuoyu beklemeye sevk edildi. Anlayış gösterilmesi istendi. Ciddi bir başarısızlık var. Öncelikleri hızla gözden geçirmeliyiz. Bakanlıklarda tek veya iki kişilik odalarda oturanların aşılanması yerine sınıflarda 40 öğrencinin olduğu okullar öncelikli olmalıydı. Kaba ve kendi iç ayrımlarını görmeyen riskle karşılaşma anlamında ayrımı gözetmeyen bir yaklaşım sergilendi. Süreci yakından izleyen, demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin karar mekanizmalarına katılımı sağlanmalıydı. Toplantılar yapılıp öneriler sunulsa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve MEB özgün ve yeni fikirlerle karşılaşabilirdi. Hangi kentlerde, hangi mahallelerde, hangi okullarda gerekli önlemeleri nasıl aldınız? Bu sorunun yanıt yok.
MEB’İN DERDİ BAŞARI HİKÂYESİ YARATMAK
Bakanın yayındaki fırsat eşitliği konusundaki sözleri dikkat çekici. Çocukların %95’inin eğitime eriştiği açıklamasını da hatırlatalım.
Bir gün, bir hafta ve bir ayda çocuğun/gencin EBA’ya giriş sıklığına mı bakıldı yoksa bir kez giren de sisteme erişti mi sayıldı? MEB, genel verilerden hareket ediyor ve başarı hikâyesi yaratmaya çalışıyor. Eğitim bölgelerine, semtlere, illere göre ayrıca eğitim tür ve düzeylerine göre hatta cinsiyete göre erişim konusunda verilere ihtiyacımız var. Bakanlık yüz yüze eğitimde başvurduğumuz tüm değişkenlere göre veriyi üretmeli ama öyle yapılmıyor. Yüz yüze eğitime geçildikten sonra çocukların ne kadar eksikleri olduğu bile ortaya çıkartılmadı.
KURAN KURSLARI VE CEMAATLERİN GÜVENCESİ MEB
MEB’in okulsuzlaşmaya dair gizli bir politikası mı var?
Yeni bir rejimle yönetildiğimiz açık. YÖK ve MEB toplumsal cinsiyet eşitliği projelerini kaldırdı, ardından İstanbul Sözleşmesi feshedildi. Okullar kapalıyken Kuran kursları, cemaatlerin yaptığı etkinlikler protokollerle güvence altına alınmıştı. Muhafazakârlar ve eğitim sürecine dair ciddi eleştirileri olan toplumsal kesimler alternatif eğitim olarak evde eğitimi savunuyorlar. Bu yaklaşım toplumsal, çoğul ve kamusal bir alan olarak okulların kapatılması anlamını taşıyor kuşkusuz. MEB’e dilekçe verirseniz çocuğunuzu okuldan alıp uzaktan eğitimi tercih edebilirsiniz deniliyor. Bu yaklaşım yeterli önlem almayacağım, zorunlu eğitimi askıya alacağım anlamına da gelebilir.

4O YILLIK KİN!

Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nde bir değişiklik yaptı. Öğrencinin yurtta kalabilmesi için “Cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkûm olmamak” şartı aranacak. Bu da yukarıda belirttiğiniz zihniyetin bir sonucu mu?
Sert eleştirinin iktidar tarafından hakaret olarak nitelendiği bir süreç yaşıyoruz. Bu yurt sorunlarını çözemeyen, işsizlik sorununa çözüm üretemeyen siyasal iktidarın niceliği az kimi konumlara ulaşabilmek için kendince keyfi eleme mekanizmaları oluşturmak olarak da değerlendirilebilir. Bu olguyu güvenlik soruşturmasından farklı biçimde değerlendiremeyiz. Örneğin babası 12 Eylül’den sonra öğretmenlikten atılmış, sonrasında avukat olmuş tanınmış bir avukat var. Kızı bir üniversiteye asistan olarak girdi. Aradan geçen 40 yıla rağmen babasının bu durumu yüzünden, hısımlık üzerinden kızının işe girişi engellendi. Despotik bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu süreci iktidarın ömrüyle sınırlı bir süreç olarak görmeliyiz. Geniş bir toplumsal muhalefet örebilirsek gelecek ve bugünkü kuşaklar için olumlu çalışmanın içine dahil olmuş oluruz. Korkular bizi engellemesin. Doğru, iyi ve güzel şeyleri savunmayı sürdürelim.

İLKOKUL ÖĞRETMENLERİ AŞILANACAK

Eğitim-Sen raporuna göre, son iki ay içerisinde yüz yüze eğitim sırasında binlerce öğretmen ve öğrenci koronavirüse yakalandı; virüsün neden olduğu Covid-19 hastalığı sonucu 24 sendika üyesi eğitim çalışanı hayatını kaybetti. Sağlık Bakanı Koca ilkokul öğretmenleri için aşılamaya başlayacaklarını duyurmuştu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi