MUĞLA’NIN BİTMEZ DERTLERİ…

Ormanlarla kaplı arazilere sahip illerimiz arasında Muğla ilk sıralarda. Bu ormanlar iki denizin kucaklaştığı mavi koylarla adeta gerdanlık gibi örülmüş. Bu coğrafyaya üç termik santral konduruldu ve bu santrallere kömür sağlayan onlarca açık, yarı açık ocak var.

Güney Ege’nin oksijen deposu Sandras’ta maden aramalarına karşı çıkan halk, Akbelen Ormanı’nda kömür için ağaç kesilmesine karşı mücadelesini sürdürüyor.
Muğla’nın Yatağan-Milas-Ören arasındaki yöreleri 35-40 yıldır ağır çevre sorunlarıyla boğuşuyor. Santrallerin baca gazı salınımları, ağır metaller ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Su, toprak ve gıda kirliliği de cabası.

ŞİMDİ DE ÇİMENTO FABRİKASI
Muğlalı çevrecilerin bu yöreyi evi bilen doğa dostlarının bir derdi daha gündeme geliverdi. Menteşe ilçesi yakınlarına çimento fabrikası kurulmasına karar verildi.
Entegre çimento fabrikası Yatağan’a bağlı Deştin Mahallesi ile Menteşe’ye bağlı Bayır Mahallesi ortak sınırında Tekağaç sırtı mevkiinde yer alacak.
Fabrika sahasının etrafında yerleşim yerleri, bağ, bahçe, zeytinlik alanları, tarım alanları, dere ve baraj gibi su kaynakları var.
Söz konusu bölge ayrıca tamamen orman alanı içerisinde yer alıyor.
Bodrum ve Marmaris’i bilirsiniz de Menteşe gözlerden kaçar; yemyeşil dağlarla çevrili Menteşe 3 bin yıl önceki Karya uygarlığının önemli noktalarından biridir. Karya Yolu yürüyüşçüleri buraları iyi bilir.
Zeytincilik, arıcılık, hayvancılık yaygındır. Bu bölgede kirletici unsurları hayli fazla olan bir çimento fabrikasına nasıl izin verilir? Menteşe’yi görünce anlamakta zorlanırsınız.

FABRİKAYA ÇED ONAYI VERİLDİ
Fabrika için gerekli olan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporu olumlu yönde çıktı bile. Çevreciler bu ÇED’e itiraz ediyorlar.
Muğla Mimarlar Odası ve çevreciler raporun ‘şaibeli bir şekilde alındığını’ belirtiyorlar. İtiraz dilekçelerinde altı çizilecek bölüm şöyle:
“Fabrikanın hava kalitesine etkisi değerlendirilirken yakın çevredeki 3 adet katı yakıtla üretim yapan termik santralin ve diğer çimento fabrikalarının verileri topluca değerlendirilmemiş, kurulacak alandaki tek kirletici tesismiş gibi değerlendirme yapılmıştır.”
Yıllardır baca gazlarıyla zehir saçan hem toprağı hem denizi kirleten ve de yıllarca önlem alınmayan termik santraller bu raporda görmezden gelinmiş…
Zaten suyu kıt olan bölgede fabrikanın yol açacağı tehlikelere gelince:
“Tesisin yerleşim alanlarına ve gölete olan yakınlığı olduğundan uzak gösterilmiştir. ÇED raporunda fabrikanın soğutma suyu ve diğer su ihtiyacının nereden karşılanacağı ve ne kadar su kullanılacağı yer almamaktadır. Muğla’nın kuraklık yaşanan illerden biri olduğu, hali hazırda su sıkıntılarının yaşandığı koşullarda bu belirsizlik kaygıyı artırmaktadır. Fabrika alanında bir kısmı kuru bir kısmı ise yağış mevsimlerinde canlı dere yatakları bulunmaktadır. Fabrika inşaatı ve faaliyeti dere yataklarının yapısını bozacaktır. Fabrika alanı tarım alanlarına ve zeytinliklere fazlasıyla yakın olup Zeytincilik Kanunu’nun 20 maddesinde yazılı 3 milometrelik mesafe sınırı gözetilmemiştir.”
İşte böyle; deniz kıyılarında bin bir koyu kucaklayan, dağlarını bal ormanlarının sardığı, ovalarında zeytin ağaçlarının yeşerdiği Muğla’nın derdi pek çok.
Cenneti cehenneme çevirmek bu olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cengiz Erdil Arşivi