Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

MUHALEFET, İKTİDARI BESLEYEN GÜÇ

Muhalefet, en kısa tanımı ile itiraz etmektir; muhataplarına, yapılanlara ve yaşananlara itiraz etmek, eleştirmek ve kendince öneriler sunmaktır. Muhalif, eleştiri ve önerisini topluma mal ederse veya uluslararası gündeme taşırsa muhalefet edilen konuda yeni bir dönemi başlatır; insanlık tarihine geçer.

Karşı olmak, eleştirmek ve özgün öneriler sunmak onurlu/sorumlu bir duruştur.

Türkiye, Türkiye’yi ve Türk Milleti’ni temsilen Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde böyle bir konum yakaladı. Bazı konularda küresel düzeyde yaşanan krizlerin sebeplerine ve sorumlularına karşı yaptığı itirazları, getirdiği çözüm önerileri ve insiyatif geliştirerek krizlerin çözümü için attığı adımlar, BM Genel Kurulu’nda görüldüğü gibi birçok ülke ve kuruluş tarafından takdirle karşılandı.

Bölgesel çatışmalara ve terör örgütlerine verdikleri destekler dolayısıyla ABD, Rusya, Çin, İsrail gibi küresel güçlere ve onların liderlerinin yüzüne karşı nezaketle ancak ısrarla ortaya koyduğu muhalefet, mazlum milletlerin umudu oldu sevgisini kazandı.

Şangay İşbirliği Teşkilatı’nın Semerkant toplantısında misafir ülke olmasına rağmen Çin Lideri’ne karşı Uygur Türkleri’nin haklarını savunması, Rusya’ya karşı Ukrayna’nın yanında durması ve İran’ın destek verdiği Ermenistan’ın karşısında Azerbeycan’ı sahiplenmesi özellikle de Türk Devletleri Teşkilatı’nı gündeme getirmesi gurur vericiydi.

BM 77. Genel Kurul toplantısında “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek Güvenlik Konseyi üyelerine doğrudan karşı çıktığı gibi tüm dünyaya “Daha adil bir dünya mümkündür” diyerek umut verdi.

Türkiye’nin, herkese rağmen terör örgütleri ile mücadelede kararlı olduğunu belirterek ABD, Fransa, Rusya ve İran’ı teröristleri silahlandırmaktan, desteklemekten vazgeçmeye çağırdı. EGE Denizi’ni mülteci mezarlığı haline getirdiğini söyleyerek Yunanistan’ı dünyaya şikayet etti.

Küresel güçlere karşı yaptığı eleştirilerin yanında küresel sorunlara çözüm önerileri de yaptı. Rusya-Ukrayna savaşının bitirilmesi için “taraflara krizden onurlu çıkış imkanı verecek diplomatik bir çözüm bulunmalı” teklifini yaparak Türkiye’nin buna arabulucu veya kolaylaştırıcı olacağını belirtti. Filistin- İsrail savaşına, “iki devletli bir çözüm”, Kıbrıs sorunun çözümü için KKTC’nin tanınmasını önerdi. Dünyanın yaşadığı enerji ve gıda arz krizi ve iklim değişikliği dolayısıyla hızla gelişen açlık sorunu karşısında “Ortak gündemle harekete geçilmesini” teklif etti. Göç olgusunu dikkate getirerek mültecileri sorununda Türkiye örneğini anlattı, işbirliği çağrısı yaptı.

Türkiye, uzun zamandan beri bölgesel ve küresel krizlerde güçlüden yana değil mazlumdan yana bir tavır ve politika geliştirerek uluslararası sorunlarda arabulucu veya kolaylaştırıcı bir diplomasi yürütmektedir. Katar, İran, Irak, Libya, Ukrayna, Azerbaycan sorunlarında müttefiklerinden ayrışarak hatta yaptırım kararlarına uymayarak sorunun çözümüne olumlu katkı vermesi doğru politikaydı. Ukrayna- Rusya savaşında Ukrayna’dan yana, Batı ve ABD’ye karşı Rusya’dan yana, Arap ülkelerine rağmen Katar’ın, ABD ambargosu karşısında İran’ın yanında yer alması şahsiyetli bir dış politika örneği olarak tarihte yerini almıştır.

Kısacası Türkiye, küresel güçlere muhalefet yaparak ve sorunlara çözüm için özgün önerilerde bulunarak ve müttefiklerinden bağımsız hareket ederek yani diklenmeden dik durarak ekonomik gücüne bakılmaksızın küresel bir siyasi güce dönüşmüştür.

BM Genel Kurul toplantısı öncesinde çok sayıda ülke liderinin Newyork’ta BM binası karşısına dikilen görkemli Türkevi binasında Sayın Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmesi bunun ispatıdır.

Türkiye’nin coğrafyasının jeopolitik değeri çok önemli bir güç kaynağıdır.

Türkiye, Avrupa’nın doğusunda Asya’nın batısında jeopolitik bir merkezdir. AB üyeliğini stratejik hedef olarak belirleyen ve NATO güvenlik sistemine dahil bir devlet olmasına rağmen Asyalı köklerinin farkındadır. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurucu üyesi olarak Asya jeopolitiğine de ortaktır. Ayrıca doğu-batı ve kuzey-güney yönünde en ekonomik ulaşım yolları/enerji boru hatları Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ulaşmaktadır.

Türkiye, savaş için de barış için de vazgeçilmezdir. Küresel güç olmak iddiasında olan her ülke, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile iyi geçinmek zorundadır. Çünkü Türkiye’nin özgül ağırlığı küresel boyutta bir büyüklük oluşturmaktadır; hangi tarafta durursa o taraf kazanır.

BENCE
Türkiye’yi yönetenler, bu büyüklüğün farkında olmalı, “bağlantı ve ittifaklarından” vazgeçmeden Ankara merkezli bağımsız bir dış politika takip etmelidirler.
Aslında, “Zamanın ruhu” ve “Coğrafyanın kaderi” bunu dayatmaktadır.

Sayın Erdoğan’ın son dönemde takip ettiği dış politika bu gerekliliğe uygundur ve takdire şayandır. Ancak, dış politikada sürdürülebilir bir güç yakalamak için yalnız jeopolitik değer yetmez. Sayın Cumhurbaşkanı’nın öncelikle hukukun üstünlüğüne dayalı denetlenebilen bir devlet sistemi, temel hak ve özgürlüklerin korkusuzca yaşandığı bir toplum düzeni ve insanca bir yaşam standardı gerçekleştirmek gibi bir sorumluluğu/zorunluluğu bulunmaktadır.

Günümüzde bunların yeterince olduğunu söyleyebilmek mümkün mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi