Hasan Tahsin Benli

Hasan Tahsin Benli

Müsiad’ın tartışma yaratan projesi

MÜSİAD tüm iller için planlanan “Üretim Üsleri”nin ilkini Haziran ayında Tekirdağ’da uygulamaya sokacak. Çok sayıda işçinin bir arada çalışması döneminden muhtemelen bölünmüş, parçalanmış ve birbirileriyle fiziki teması olmayan, ama bir merkezden yönetilen kompartımanlar dönemine geçilecek. Kovid-19 salgını buna beklenmedik bir gerekçe oluşturdu.

Herkesin ağzından aynı sözler dökülüyor: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Peki ne olacak?
O belli değil…
“Eskisi gibi olmayacak…”
İyi mi olacak, kötü mü?
Çalışanların lehine mi olacak, aleyhine mi?
İş oraya gelince kimse net bir şey söylemiyor.
Bir gizem, bir belirsizlik, bir muamma…
Adeta korku filmi gibi…
• • •
Pratikte yaşananlar bazı uygulamalar için bize ipucu veriyor.
Özellikle bilgisayar ve internet ile iş yapan çalışanların işyerine gitmesi zorunluluğunun olmadığı görülüyor.
Artık plazalara, büyük ve şık binalara gerek yok gibi.
Birçok profesyonel, evinde bilgisayar başında işini yapabiliyor.
• • •
Bu zaten teorik olarak da biliniyor ve sık sık dillendiriliyordu.
Ancak bu süreçteki uygulamalar işverenlere beklenmedik fırsatlar verdi.
Bu şekilde çalışanların işyerlerine taşınması ve onlara için verilen yol parası ve yemek masrafı ortadan kalkacağı gibi, bu çalışanların ‘mesai’ kavramı ile bağları da kesilecek.
İnternet üzerinden istenen her saatte yapılan ve bazen gece yarısını geçen toplantılar, evden çalışanların her an emre amade durumda bırakılması, olmadık saatlerde mail veya mesajla işin bitirilmesi talepleri hem çalışma sürelerini uzatacak hem de çalışanın özel alanını ortadan kaldıracak.
• • •
Çalışma mekanının eve taşınması, çalışanın 24 saat ulaşılabilir olması anlamına geliyor.
Bu durumun çalışan üzerinde nasıl psikolojik bir baskı yapacağı tahmin edilebilir.
Yani ‘iş’ çalışanın yaşamını ve özlemlerini gerçekleştirmeye yarayan bir araç değil, çalışan ‘iş’ için yaşayan bir unsur haline dönüşecek.
• • •
Bu ve buna benzer düşünceler sık sık dile getiriliyor.
Ancak diğer taraftan, konunun uzmanları bunlara kafa yorarken, yeni çalışma ilişkileri üzerine çeşitli tahminlerde bulunurken, birileri bir süredir planladıkları sistemin ilk adımlarını atmış bile.
Herkes Kovid-19 salgınının yarattığı panik havası içindeyken, çalışanlar can derdindeyken çok önemli bir öneriyi/projeyi gözden kaçırmışız.
Meğerse işveren örgütü MÜSİAD, planlarını çoktan tamamlamış, uygulamaya geçmiş…
Herkes “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına” kafa yorarken, anlaşılan MÜSİAD boş durmamış.
Pandeminin ortaya çıkardığı yıkıma karşı bir tedbir olmaktan çok, önceden planladığı belli olan projesini uygulamaya koymuş.
Projenin adı: “Üretim Üsleri.”
MÜSİAD’ın internet sitesinde belirtildiğine göre, tüm iller için planlanan “Üretim Üsleri”nin ilki Haziran ayında Tekirdağ’da uygulamaya sokulacak.
• • •
SOSYAL BİR DENEY GİBİ
Projenin detaylarına bakıldığında öyle aceleyle önerilmiş bir şey olmadığı görülüyor.
Özellikle KOBİ’lerin faaliyet gösterdiği Organize Sanayi Bölgeleri ile muhtemelen Serbest Bölge uygulamalarının çok daha geliştirilmiş bir aşaması olduğu hemen anlaşılıyor.
Bu Üretim Üsleri, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve politik bir deney de olacağa benziyor.
• • •
Bu modelle bir taşla birkaç kuşu birden vurmak amaçlanıyor.
Nedir bunlar?
Birkaç başlıkta açıklayalım:
• Üretim süreçlerinin kompartımanlara ayrılması.
• Evden çalışmanın yaygın hale getirilmesi.
• Çalışanların, 24 saat kontrol altında tutulacağı mekanlarda yaşayıp, üretmesi.
• Çalışma sürelerinin uzatılması.
• Düşük ücretle çalışmanın dayatılması.
• Sendikalaşmanın fiilen ortadan kaldırılması.
• Çalışanlar üzerinde politik, ideolojik ve özellikle teolojik baskı ve koşullanmanın uygulanması.
• • •
Proje dikkatle incelendiğinde, çok sayıda işçinin bir arada çalışması döneminden muhtemelen bölünmüş, parçalanmış ve birbirileriyle fiziki teması olmayan, ama bir merkezden yönetilen kompartımanlar dönemine geçilecek.
Kovid-19 salgını buna beklenmedik bir gerekçe oluşturdu.
İnsanlar arasındaki sosyal mesafe uygulaması, tam da buna uygun bir ortamı sağlıyor.
Bu uygulama bir süredir gündemdeydi ama korona salgını, böylesi bir stratejiye altın bir fırsat oluşturdu.
Asıl önemlisi de, parçalara bölünmüş üretim modelinde o çok sık atıf yapılan ve bizce büyük önem taşıyan “üretimden gelen güç” bir güç olmaktan çıkarılmak isteniyor.
• • •
LOJMANDAN TOPLAMA KAMPINA
Musiad’ın uygulamaya koyacağını duyurduğu “üretim üslerinde”, giriş çıkışın kontrol edildiği lojmanların da olacağı belirtiliyor.
Aileler bu lojmanlarda yaşayacak, çalışanların çocukları buradaki okullarda okuyacak, buradaki camilerde ibadet edecekler ve toplumsal baskı herkesi bu tür toplu yerlerde olmaya zorlayacak, yani vicdan özgürlüğü fiilen ortadan kalkacak.
Herkes herkesi gözleyecek ve Almanya’da Nazi dönemindeki oluşturulan “insan haraları” yeniden uygulamaya sokulacak.
Ya da endüstri ilişkilerinin yetkin ismi Dr. Murat Özveri’nin tanımıyla, “Sanayi Devrimi öncesindeki gibi, işyerlerini çalışanlar açısından birer hapishaneye dönüştüren ve dönemin İngiliz iş müfettişlerini bile utandıran yöntemler yeniden gündemde…
• • •
“Çalışma/toplama kampı” olarak nitelendirdiğim bu kontrollü “üsler”de kuşkusuz yasal çalışma sürelerine uyma zorunluluğunun kontrolü de güç ve giderek imkansız olacak.
Çünkü barınma dahil her türlü ihtiyaç üretime göre yeniden düzenleneceği için, buradaki özne çalışan değil üretim olacak ve her şey üretimin ihtiyaçlarına göre dizayn edilecek.
Örneğin, bir siparişin yetişmesi söz konusu olduğu zaman bu kapalı “üslerde” insanların köle gibi çalışıp çalışmadıklarının kontrolü zor hatta imkansız olacak.
Bunun örnekleri yıllar önce Çin’de görülmüştü.
İşyerinde diktikleri tekstil ürünleri üzerinde uyuyan ve orada yemek yiyen işçilerin zor yaşamları hala belleklerimizde.
• • •
Çalışma saatleri çok uzayacağı için bu çalışma saatine kıyasla alınan ücret de fiilen düşecek.
Bu kontrollü ve kapalı bölgede çalışanın evi, çocuklarının okulu orada olduğu için işi terk etmesi ve başka bir iş araması imkansız olacak.
Böylece kendisine dayatılan ücreti kabul etmek zorunda kalacak.
Belki de kamptan “kaçanlar”, örneğine çeşitli sanayi bölgelerinde rastladığımız gibi, kara listelere alınacak, bir daha hiçbir yerde iş bulamayacak.

İZOLE EDİLEN İŞÇİLER SENDİKALAŞAMAYACAK

Bütün bu süreçle birlikte elbette ki, bu “kamplarda” sendikalaşma da mümkün olmayacak.
Bu tür “çalışma kampları” genellikle kentler dışında ve özellikle de KOBİ’lerin toplandığı yerlerde bulunacak.
KOBİ’lerde zaten sendikalaşma oranı çok düşük ve sendika düşmanlığı yaygın.
Serbest Bölge uygulamalarında da görüldü ki, bu bölgelere girip işçileri örgütlemek imkansız denecek kadar zor.
İşyeri dışında işçilerin gidecekleri kahve gibi yerler de bu çalışma kampları içine olacağı için, sendikaların buralara girmesi tahmin edileceği gibi olamayacak.
En iyi ihtimalle yönetimin uygun gördüğü sendikalara izin verilecek.
Yani sendikalaşma bir hak olmaktan çıkacak, işveren lütfederse, son yıllarda kamu çalışanlarının üye olmaya zorlandığı türden “kayırılmış/icazetli sendikacılık” mümkün olacak.
• • •
Bu “toplama kampları”nda çalışanlar üzerinde politik, ideolojik ve özellikle teolojik koşullanmanın uygulanması kolaylaşacak.
Çalışanları aileleriyle izole bir kampa toplayıp, onları çeşitli konularda şartlandırmak ve hatta buna zorlamak çok kolay olacak.
Özellikle de vicdan özgürlüğü bağlamında nelerin yaşanabileceği tahmin edilebilir.
Camiler birer ibadethaneden çok bu şartlandırmanın atölyeleri haline dönme potansiyeli taşıyor.
• • •
Bu konuda yaşanmış örnekler yok değil.
Yıllar önce Trakya’da Teksif Sendikası’na üye olmak isteyen tekstil işçilerine, cami imamlarının ve tarikat şeyhlerinin söylediklerini hatırlayın.
“Siz işverene bağlılık sözü verdiniz, sendikalaşma isteğiniz bu ahdinize vefasızlık demektir ve dinen yasaktır” dediklerini unutmayın.
Bu “toplama kampları”nda bu türden propaganda artık kolayca uygulanabilecek ve bu üste yaşayan herkes bu tür bir baskı altında kalacak.
• • •
Birileri sürekli “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını” söyleyip duruyor.
Bizler de meraktan çatlıyoruz.
Alın size “artık eskisi gibi olmayacak”lara bir örnek.
“Üretim Üsleri” adı altında çalışma/toplama kampları, köle pazarları kurulmak üzere…
Vatana, millete hayırlı olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Tahsin Benli Arşivi