Müzayedeciliğin kültür tarihi

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 19, 2020 / 09:42

Bellini tablosunun kültürümüze kazandırılmasından sonra sıkça tekrarlanan müzayedecilik kavramının ardında insanın toplumsal hayatta mesafe almasının ve kültür birikimlerine değer vermesinin tarihi var.

Bakmayın Dünya basınını süsleyen milyon dolarlık müzayede satışlarına. Adını açıklamak istemeyen katılımcıların verdiği dudak uçuklatan peylerin havada uçtuğu satış mekânlarına! Müzayedeler artık sadece lüks otellerin balo salonlarında değil, internette, sokak aralarındaki dükkânlarda ve cep telefonu uygulamalarında. Ev kadınından esnafa, müzelerden şirketlere, çalışmasına değer katmak isteyen yazarlardan bir şey al(a)masa da stres atmak için vakit geçirmeye çalışan meraklılara, tabii ki koleksiyonculara kadar geniş bir kitlenin takibinde müzayede satışları.
Müzayede kataloglarını tarayanlar arasında satışa çıkartılacak eserlerin benzerine sahip olduğunu düşünüp değer belirlemesi peşinde olanlar da var, bilgisini arttırmak isteyenler ya da anılarının ucunu tutmak isteyenler de!
Bazı müzayedeler
“show busIness” misali sahne sanatlarıyla yarışıyor gibi…
Demek istiyorum ki, müzayedeler sadece koleksiyonerlerin uğrak yeri değil! Meraklıları tarafından bir mabede benzetilen toplantılarındaki ritüelleri, kıvrak konuşma becerisi olan sunucuları ve medyanın her alanında yer kaplayan ön hazırlıklarıyla büyük bir gösteriye dönüşmüş durumda. Yani çok bilinen İngilizce ifade bazı müzayedeler tam bir “show business” kıvamında artık…
Müzayede denildiğinde aklınıza hemen paha biçilmez değerli eşyaların el değiştirdiği ve sadece çok varlıklı insanların katıldığı, 5 yıldızlı otellerin lüks salonlarında açık arttırma ile yapılan bir satış şekli gelmesin. Her ne kadar yazılı ve görsel medyada yer aldığı şekliyle müzayede kavramı bu şekilde görünüyor olsa da, hepsi böyle değil. Rekor fiyatlara satılan objelerin haberleri her daim manşetleri süslese de, gerek Internet’te, gerekse de şehrin çeşitli yerlerinde 1 Liradan başlayan peylerle her keseye, her türlü ihtiyaca ve her alanda koleksiyon yapan meraklılara hitap eden müzayedelerin sayısı gittikçe artıyor.
Müzayedecilik, daha doğrusu açık arttırma yoluyla satış yapmak, -arkeolojik kazılardan çıkan bulgulara göre- ilk kez MÖ 500’lü yıllarda eski Yunan’da denenmiş. Evlilik yaşına gelmiş kızlarına açık arttırma yolu ile koca arayan baba, farkında olmadan bugün dünyanın her yerinde yaşatılan “müzayede” kavramının ilk örneği olmuş. Sonrasında yaşananları tam olarak bilmesek de, açık arttırma ile satış kavramına MS 30 yılında bu defa da eski Roma’da rastlanmakta. Soylu ailelere ait mülkler, kullanılmış eşyalar ve savaş ganimetleri bu yıllarda müzayede yoluyla satışa sunuluyormuş. İşgal edilen yerlerden toplanan değerli – yarı değerli eşyalarla birlikte savaş esiri olarak getirilerek köleleştirilen insanların satışı tarihin bu döneminde çok rağbet görüyormuş.
Çekiş yerine mızrak,
zil yerine mum
Koleksiyonculuğun tarihi konusunda araştırma yapanlar, özellikle bu devirde kurulan pazarların, insanlarda farklı eşyalara karşı merak uyandırdığını ve biriktirme güdülerinin etkilenmesiyle de ilk koleksiyonerlerin ortaya çıktığını yazıyorlar. Hatta burada ilginç bir detay var, o da bu yıllarda müzayedeyi yöneten kişinin aksesuar olarak mızrak kullanması ve son yüksek peyi duyduktan ve biraz da bekledikten sonra mızrağını yere sürerek o ürüne ait satışı kapatması. Günümüzde açık arttırmalarda satışlar son teklif sonrasında dikkatleri üstünde toplayacak şekilde çekiç ile vurarak, bazen de zile basarak kapansa da demek ki yüzlerce yıl önce de farklı aksesuarlar kullanılıyormuş. İngiltere’deki açık artırmalarda mezadın başında yakılan mumun alevi ne zaman sönerse o zaman açık artırma sona erermiş. Katılımcıların mumun ne zaman söneceğini ve müzayede süresinin ne zaman sona ereceğini bilememeleri, ciddi tekliflerin geç kalınmadan verilmesini yani gerçek alıcıların ellerini çabuk tutmalarını teşvik edermiş.
Ölen din adamlarına ait kullanılmış eşyalar mezatların gözdesiymiş
600’lü yıllarda skolâstik dönem Avrupa’sında en popüler müzayede eşyaları, ölen keşişlere ait kullanılmış eşyalar olmuş; günahlardan korunma ve cennete gitme düşüncesi çok kişiye önemli ölçüde para harcatmış ve heyecan yaşatmış.
İstanbul’un fethi sonrasında Fatih’in emri ile biri Galata’da, ikisi de sur içinde 3 bedesten inşa edilmiş. Bedestenler hem mezat salonu olarak alıcı ile satıcıyı karşılaştırmışlar, hem de dolaplarını, mahzenlerini para ve kıymetli eşyalarını koymak isteyenlere küçük bir ücret karşılığı kiralamışlar. Yaklaşık 1461 yılında inşaatı tamamlanarak açılan bugünkü bedesten, sadece sandal adı verilen bir kumaşın satışına tahsis edildiği için yıllarca “sandal bedesteni” olarak anılmış. Kısa bir süre sonra etrafına yapılan dükkânlarla canlılığı artmış, şarktan gelen ipekli kumaşlar, marokenler, firuze işlemeli kemerler, hançerler ve günün ihtiyacına cevap veren mallar mezat yoluyla el değiştirirmiş.
İlerleyen yıllarda Osmanlıda müzayedeciliğin kuralları da yerleşmeye başlamış. Değeri on bin kuruştan fazla olan mallar sadece Perşembe günü “huzur münadileri” adı verilen özel bir mezat ekibi tarafından mezada çıkmış. Bedestenlerde eşyalar öğle namazına kadar müzayedede kalır, mal sahibinin beklemeden gitmesi halinde de öğle namazından sonra son peyi verene satılırmış.
Müzayedelerin statü kazanarak lisanslı hale gelmesi ilk kez 1500’lü yıllarda İngiltere’de
1500’lerde Kral III. Richard’ı öldürerek Tudor Hanedanı üyesi ilk kişi olarak İngiltere Kralı olan 7. Henry müzayede kavramına ilk olarak resmi bir statü vermiş ve bu işi lisanslı hale getirmiş. Yani açık arttırmacılığın sorunlarıyla uygulama yolları mevcut tecrübeler eşliğinde yeniden değerlendirilmiş ve kuralları belirlenmiş. Böylece İngiltere’de müzayedecilik lisansa bağlanmış, yapılış şekilleriyle kimlerin açık arttırma ile satış yapabileceği yazılı hale getirilmiş.
Bugün müzayede dendiğinde gerek katılımcı sayısı, gerekse de mal çeşitliliğiyle ilk akla gelen Amerika, 1600’lü yıllarda kıtaya ilk yerleşenler olarak kabul edilen “Pilgrimsler” sayesinde açık arttırma kavramıyla tanışmış. O yıllarda nelerin satıldığı konusunda yapılmış çok detaylı bilimsel araştırmalar yok ama şu bir gerçek ki, köle ticareti uzun yıllar boyunca yapılan alım – satımlar arasında ilk sıralarda yer almış; hatta neredeyse Amerika’da müzayede sözcüğü ile özdeşleşmiş.
Müzayede bugün için dünyanın her yerinde, hatta internet yoluyla aynı anda her milletten insanı peşinden sürükleyen, eş zamanlı çok ilginç ve renkli bir etkinlik. Müzelerin, geçmişine değer veren büyük şirketlerin, koleksiyonerlerin ve özel bir alanda yoğunlaşan ilgisini deşmek isteyen araştırmacıların eşelendikleri bir alan. Bence hiç müzayede katalogu ile karşılaşmayanlar için bile denenmeye değer –yerine göre- uygun fiyatlara hayallerin satın alınabileceği bir etkinlik; yeter ki nereye ve nasıl bakacağını bilen gözleriniz olsun. Müzayede satışları ve organizasyonları konusunda haftaya bıraktığım yerden devam edeceğim.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

Scroll to Top