“Müzik mental olarak hiçbir zaman normal insan işi olmamış!”

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 29, 2021 / 14:11

Şu ana kadar gitarıyla birçok isme omuz veren ve bağımsız takılmaktan kaçınmayan Veys Çolak, yeni teklisi Yan ile saf Türkçe rock sound’una yeni bir katkı yaparken, bir yandan gitarını konuşturuyor bir yandan da sanki “Gerçek yerim burası” hissiyatını yaratıyor.

Veys Çolak uzun yıllardır sahnede gitarıyla Peyk, Kesmeşeker, Su Soley, Melek Mosso, Eda Baba, Ceren Gündoğdu, Elçin Orçun gibi alternatif sahnenin isimlerine eşlik ediyordu. Sonrasında yoluna kendi gitme kararı aldı. Özellikle Akustikhane’deki performansıyla dinleyicinin ilgisini çeken Çolak, epey bir handikabı olan müzik sahnesinde ‘bağımsız’ kalma işini de hakkıyla verdi. Şarkılarını herhangi bir şirkete bağlı kalmadan yayınladı. İçinde düet çalışmalarının da bulunduğu yirmi üç şarkısı bulunan Veys Çolak bu kez, son teklisi Yan’ı BBI Music etiketiyle yayınladı.

Daha önceki işleriyle genelde alternatif pop türüyle dirsek teması halinde bulunan sanatçının, gitarların daha ön planda olduğu, gitarist tarafının ağır bastığı Yan şarkısını bildiğimiz saf Türkçe rock olarak yorumlamak mümkün. Şarkının sürprizi ise Türkiye’nin en önemli isimlerinden Akın Eldes’in solosuyla Veys Çolak’a eşlik etmesi. Veys Çolak’ı yakından tanımak için biraz daha derine indik…

Çok uzun zamandır müzik piyasasının içindesiniz. Müzikoloji mezunusunuz. Müzik yazarlığı, fotoğrafçılık… Ve bugünler. Nasıl başladı hikaye?

Kocaeli Üniversitesi’nde Müzikoloji okurken geçinebilmek adına Kadıköy’de barda çalışıyordum. Bir gün Güven Erkin Erkal geldi ve Yüxexes adında bir dergi çıkaracaklarını söyledi. Müzik yazarı arıyormuş ve arkadaşlar benden bahsetmiş. O gün müzik yazarlığı hikayesi başladı. 2011’e kadar altı, yedi dergide düzenli yazılar yazdım, röportajlar yaptım. Fotoğraf-video tutkusu da zamanla işe dönüşünce konserlerde, dizi setlerinde, düğünlerde ve kurumsal işlerde çekimler yaptım. Kişisel olarak da bazı sergiler açıp karma sergilere katıldım. Şimdilerde müzik çok yoğun ilerlediği için pek vakit ayıramıyorum.

Bir röportajınızda müzikle uğraşmanın “Delilik” olduğunu söylüyorsunuz. Sebebi nedir bunun? Biraz açar mısınız?

Müzikle uğraşmanın değil de günümüz dünyasında müzik yaparak hayatını idame ettirmenin biraz delilik olduğunu vurgulamak istedim. Müzik dünyasının sektörel zorlukları sadece müzikle geçinen tüm müzisyenleri bazen delirme noktasına getirmiştir. Tarihsel genelleme yaparsak da mental olarak zaten hiçbir zaman normal insan işi olmamış.

Şu zamana kadar Peyk, Kesmeşeker, Fatih Erdemci, Melek Mosso gibi birçok isimle çalıştınız. Bu isimlerle çalışmak nasıl bir deneyimdi?

Yıllar boyu sahne ve stüdyo kayıt gitaristliği yaparken çok fazla isimle ve grupla çalışma şansım oldu. Her zaman müziğini ya da sesini beğendiğim insanlarla çalıştım. Hepsinden çok şey öğrendim ve çok güzel anılar biriktirdim. Son iki buçuk yıldır kimseyle sahnede çalmıyorum. Stüdyo kayıtlarında çalmaya elbette devam ama kalan tüm zamanımı kendi şarkılarımı yazmaya ve kaydetmeye ayırıyorum.

Yanılmıyorsam 2016’da ilk şarkınız ‘Ne Haldeyim’i yayınladınız. O kadar yıl, o kadar isimle birlikteyken sonrasında sahne ışıkları altında tek başına kalmak nasıl nasıl bir duygu? ‘Ne Haldeyim’den itibaren seyirciyle iletişiminiz nasıl bir yoldan geçti? Sizi ne zaman sindirdiler?

Ne Haldeyim’i benim bağımsız olarak kendi şarkılarımı kaydedip yayınlama sürecimdeki naif bir başlangıç olarak görüyorum. Tüm hikaye o şarkıyla başladı. Açıkçası ilk şarkılarda ben de kendimi sindiremedim. Şarkı yazarlığı ve solistlik anlamında pişmem gerekti. Ama onca yıl birçok enstrümanı çalmış olmak ve müziğin çeşitli alanlarında deneyim kazanmak sizi besliyor. Her yeni şarkıda biraz daha ilerliyorum gibi görüyorum. Sahnedeyse hiçbir zaman ışıkların altında tek başınıza kalmıyorsunuz. O biraz egoist solist işi gibi geliyor bana. Sahnede kaç müzisyen varsa bir bütündür ve aynı hislerle tınladıklarında tarif edilemez anları yaşarsınız. Herkesin enerjisi müzikle birleşiyorsa zamanı durdurmak istiyorsunuz. Bunu yakalayabilmek en değerli şey belki de.

Şarkılarınızda melodinin hep daha ön plana çıktığını düşünüyorum. Bunu sözler arkada kalıyor şeklinde anlamayın. Sound’unuz hep enerjik. İlk dinleyişte insanı kendine çekiyor. Katılır mısınız buna?

Evet müzikal anlamda çok fazla denemeler ve eskizler yapıyorum ama söz her zaman o kadar kolay çıkmıyor. Üzgün şeylerden bahsederken müzikle bunu daha umut dolu söyleme yoluna gidiyorum. Sanırım bu kişiliğinizle de alakalı. Planlı olmuyor, içimden geleni yazıp içimden gelen seslerle melodilerle süslüyorum. Benim için de hala hiç bitmeyen bir keşif sonuçta. İtlik Serserilik’de (Ey Aşk) sahilde yürüyen birinin o anki yaşadıklarını anlatmaya çalışıyorum. Merhum’da aşktan öldüğünü sanan bir salağı betimliyorum. Hal’de ve Huy’da sürekli haylaz bir atışma var. Naz yalnızlıktan keyif alan birinin hikayesini anlatıyor. Uzaktayım’da her şeyden kaçan ya da kaçtığını sanan biri kendini sorguluyor.

Yeni şarkınız ‘Yan’ yayınlandı. Çalışmalarınızda şu zamana kadar pop tarafı biraz daha ağır basıyordu. ‘Yan’ ise özellikle gitarlarıyla öne çıkan sıkı bir rock şarkısı. Asıl yapmak istediğiniz bu muydu?

Ben metal ve rock geleneğinden yetişmiş bir gitaristim ama zaman içinde müzikal yolculuk, deneyimler, okuldaki klasik eğitimim derken tüm türleri çalmaya yöneldim. En çok funk ve fingerstyle çalmayı seviyorum ama şarkı yazarken kendimi rahat ifade ettiğim tarza günümüzde sanırım alternatif pop diyorlar. Ben alterNAİF pop diye bir isim koydum. Şarkıların geneline bakarsanız reggae, gypsy, country, rock, folk gibi türlere yaklaşabiliyor. Bu benim çok sevdiğim bir olay. Sadece gitar ağırlıklı bir müzik yapmak istemem. Her türden beslenmek gerek. Yan aslında eski bir şarkım ama yeniden kaydettik ve remix-remastered yapıldı. Çok severek yazdığım bol acılı ama çok güçlü bir şarkıdır. Sözleri biraz türküdür, Anadolu’dur, azınlıklardır, müziği de o hislerle alakalı rock oldu. Sağ olsun o şarkının sound’unda Ege Semercioğlu’nun payı büyük. Fakat özetlersek tam olarak asıl yapmak istediğim müziği ve şarkılara yakın şeyler yapıyorum. Fakat sound olarak hala hayalime ulaşmadım. O da imkanlarla gelişen bir süreç.

Uzun süre şarkılarınızı bağımsız olarak yayınladınız. Şimdi ise BBI Music ile berabersiniz. Arada nasıl bir fark var?

Evet bağımsız olarak yayınlamak birçok zorlukla savaşmanızı gerektiriyor. Özellikle şarkıyı bitirdikten sonra dinleyiciye ulaşmanız bu algoritmalarda çok zor. Kapaktı, klipti derken zibilyon tane detay var. Bir noktada yoruldum. BBI ile zaten eski bir dostluğumuz var. Bir çok noktada destek alıp fikir paylaşmak iyi hissettiriyor.

Burak Soyer

Burak Soyer 9 Ocak 1986’da Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Radikal Kitap’ta stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2006-2008 yılları arasında Akşam gazetesi Ekler servisinde muhabir olarak çalıştı. 2008’in sonunda “memleketim” dediği Çanakkale’ye geri döndü. Burada çeşitli yerel gazetelerde görev yaptı. 2010 yılında internethaber.com’da editör olarak işe başladı. 2012 yılında Reklam Store şirketine bağlı 12 sektörel internet sitesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Buradan ayrılıp sözcü.com.tr’de editör olarak işe başladı. Bu dönemde İstanbul Oyuncu Tayfası’ndan oyunculuk eğitimi aldı ve tekrar Çanakkale’ye dönerek Çanakkale’nin ilk özel tiyatrosu Tiyatro Troya’da oyunculuk eğitimine devam etti. Bu eğitimler neticesinde Son Mektup filminde George karakterini canlandırdı. 2009 yılında girdiği Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldu.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top