Galip Umut Özdil

Galip Umut Özdil

NE KESTİK KOÇ, NE YEDİK HİÇ…

Güçsüz, kendisi adına toplu anlaşma yapacak sistem ve kurumlardan yoksun çiftçiyi çok güçlü alıcılarla karşı karşıya bırakırsanız ne olur?
Hele bir de taban ya da alım fiyatı açıklanan bir ürün ise söz konusu olan, hatta devletin açıkladığı alım fiyatının altında fiyat açıklayacak kadar cesaret sahibi (bu cesareti nereden alıyorlarsa) kartel olmuş firmalar varsa piyasada…
Ekonomik zorunluluklardan dolayı mahsulünü hemen elden çıkarmak zorunda olan çiftçinin zaman zaman cılız sesiyle duyurmaya çalıştığı ‘’Ürünümüzün fiyatını bir belirleyelim.’’ çağrısının bir geçerliliği olur mu sizce?
Üretici örgütlerimiz, ulusal ürün konseylerimiz var, evlere şenlik. Üreticinin adı var, kendisi yok. Yukarıdan ne söyleniyorsa onu açıklayan, acıdır ki; savunmaya da çalışan, dostlar alışverişte görsün örgütleri.
Küresel Covid-19 salgının ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin (bugün bitse dahi) özellikle enerji piyasasına etkilerinin 2030 yılına kadar sürebileceği tahmin ediliyor. Gıdayı kontrol eden toplumları kontrol eder cümlesine artık enerjiyi de eklemek zamanı geldi. Avrupa’da ise üretici örgütleri, gıda sanayi çatı kuruluşları bir araya gelip, ‘’Aman enerji başta olmak üzere girdi maliyetlerimiz arttı. Bize destek verin.’’ diyebiliyorlar. Kime, kendi hükümetlerine, kime, Avrupa Birliği çatı kurumlarına… Bizde böyle bir şey olabileceğini düşünebilir misiniz?
Belediyelerin saman yardımına muhtaç hale gelen üreticileri sözde temsil eden örgütler kulağının üzerine yatmış, birbirleriyle mücadele etmekle meşgul. Arkalarından en basit tabirle olumsuz sözler söyledikleri siyasilerle ertesi gün dalkavukluk yarışlarının yapıldığı leş gibi ortamlarda fotoğraf çektirmek için yarışan üretici temsilcisi geçinen şark kurnazı, küçük ölçekli çiftçinin üretimden çekilmesini hızlandırıyor, işin daha da acı tarafı bunu bilerek ve isteyerek yapıyor.
Tarımsal üretim bitmez; giderek doğallıktan uzaklaşır, maliyetleri artar, çiftçinin yapısı, ekonomik büyüklüğü değişir, tekelleşir hatta kartelleşir ama bitmez. Üretim ve ihracat rekorları kırabilirsiniz ama önemli olan bu üretimi kimin, nasıl yaptığıdır. Girdi sağlayıcının da, alıcının da, satıcının da uluslararası şirketler veya onların temsilcileri olduğu bir sektörde üretici de şirketlerin eline geçerse veriler ne kadar büyürse büyüsün kaybedersiniz. Gerçek üretici örgütleri bu süreci tersine çevirmek, en azından yavaşlatmak için çalışmalıyken, yöneticilerinin kişisel kâr ve ikbal amaçlarının kurbanı oluyor.
Üretici örgütlerine, kooperatiflere verilen destekleri sayfalarca anlatabilirler. Hangi kooperatifin dünya markası olmuş bir ürünü var diye sorarsanız, cevabı yoktur. Küçük ölçekli çiftçilere etkin ve sürekli destek vermek, tedarik zincirlerinin elde olduğunca yerelleştirmek küresel tarım ve gıda sorunlarının çözümüyken, hem üretim hem de ticarette iki elin parmaklarını geçmeyen sayıda şirketin değirmenine su taşımak, gelişmekte olan ülkelerin direncini kırmaya yarıyor. Sadece küçük üreticilerin değil, artık orta ölçekli işletmelerinde işletme sermayeleri ediyor.
Yetmiyor, sırf gıda enflasyonu düşük çıksın diye üretici fiyatlarına baskılanıyor. Çiftçinin cebine girecek 3 kuruş çok görülürken, girdi maliyetleri karşısında kuşa dönen tarımsal destekler müjde diye açıklanıyor. Peki gıda enflasyonu düşüyor mu? Hayır. Tarımsal hasıla açısından dünya 10.’su olan ülkemiz Zimbabve, Venezuela, Lübnan ve Sri Lanka’dan sonra gıda enflasyonunda dünya beşincisi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Galip Umut Özdil Arşivi