NE VAR NE YOK HALİS BEY

Son Güncellenme Tarihi: Mayıs 4, 2021 / 09:41

Halis Bey’i tanır mısınız?
Kendisi hakem olurmuş.
Daha doğrusu kendisine hakem deniliyormuş.
En doğrusu, kendisine “hakem” olduğunu söyleyen ve “Hadi aslanım, çık bu maçı da yönet, biz senin arkandayız” diyen birkaç kişi varmış. Onlar, bu kişinin hakem olduğuna inanıyorlarmış. Belki de inanmıyorlarmış da, inanıyor gibi yapıyorlarmış. Ama sevgili Halis’in hangi maçları daha iyi yöneteceğini, hangi maçlardan yüzünün akıyla çıkacağını galiba çok iyi biliyorlarmış. Acaba bunu bildikleri için mi oradalarmış, onu bilen yokmuş. Belki, bilen de varmış ama bunlar pek konuşulmazmış.
Galatasaray Ankara’da Gençlerbirliği ile oynuyor. Şampiyonluk ile ilgili az da olsa hesapları var. Rakibinin epey gerisinde kalmış. Gençlerbirliği’nin ise büyük korkuları var. Ligden düşmemek için, her maçtan puan alması lazım.
Gençlerbirliği’nin tüm oyun düzeni Candeais adlı futbolcusunun üzerine kurulu. Daha doğrusu, bu takım Candeais odaklı oynuyor. Oyuncu da üstelik çok formda ve görevini de iyi yapıyor. Bu oyuncuyu oyundan çıkart, Ankara’ takımı sudan çıkmış balığa döner.
Halis bey bunları bilir mi bilemem, ama cin gibi olduğu kesin. Gözlerinden belli.

  1. dakikada Galatasaraylı oyuncu Candeais’ın bileğine, yukarıdan aşağıya, hem de ayağının tabanıyla öyle bir yüklendi ki, Candeais, ilk taklayı omuzunun üzerinden, ikincisini ise başının üzerinden attı. Sonrasında, helva gibi çimlerin üzerine yayıldı. Maç devam ederken de ambulans ile hastanenin yolunu tuttu.
    Halis bey, ne olduğunu çok iyi görebilecek bir yerden bu tekmeyi izliyordu. Galatasaraylı oyuncuyu, hak, hukuk, adalet çerçevesinde, kırmızı kartını göstererek soyunma odasına göndermesi lazımdı. O anda sanırım beyni, en yüksek hacimli bilgisayar düzeyinde çalışıyordu. Ya da, hiç çalışmıyor, kontak kapatmıştı. Atılması gereken oyuncuya sarı kartını gösterdi.
    Candeais, ağır hasarlı olarak sahanın içerisinde 4 dakika kadar tedavi gördü. Ona tekme atan oyuncu, kırmızı karttan yırtmanın verdiği sevinçle, Candeas’ın başından hiç ayrılmadı. Çünkü ne yaptığını, rakibine nasıl tekme attığını çok iyi biliyordu. Özür üzerine özür diledi rakibinden.
    Halis bey o sırada, “iyi bir iş yaptım, bak adamını atmadım” edası ile Fatih Terim ile göz göze geldi mi bilemem. Fatih Terim, karardan çok mutluydu ve yanındakilere hakemi göstererek güleç yüzüyle pozisyon tarifi yapıyordu.
    Pekiyi bu sırada VAR denen odada neler oluyordu acaba? Abdülkadir Bitigen, 4 dakikada en az 50 defa bu pozisyonu seyretmemiş miydi? Kararın kırmızı kart olduğunu görmemiş miydi? Görmüştü de, AVAR (VAR Yardımcı Hakemi) hakemine, “aman bize ne, biz karışmayalım” mı demişti? “Karışırsak, Fatih Terim iki laf eder, bir daha maç alamayız” falan diye mi düşünmüştü. Eski hakem Galip Bitigen’in, “iyi hakem olmak istiyorsan, büyük takımlara pek dokunma” şeklinde bir baba tavsiyesi mi olmuştu da o anda, bu mu aklına gelmişti.
    Abdülkadir Bitigen’in, defalarca izlediği pozisyon sırasında oyun tedavi için 4 dakika kadar durmuştu. Başladığında ise Candeias kenarda tedavi gördüğü için, Gençlerbirliği sahada 10 kişiydi. Ve 10 kişiyken golü yedi. Oysa, o dakikalarda, Galatasaray’ın sahada 10 kişi olması gerekiyordu. Belki de golü, Gençlerbirliği atacaktı.
    4 dakika boyunca, yüreği yetip konuşamayan Abdülkadir bey, adım gibi eminim haftaya bir başka maçta olacak. 4 dakika boyunca yüreği yetip kırmızı kart gösteremeyen Halis Bey de haftaya bir başka maçta görevini en iyi şekilde yerine getirecek. AVAR hakemi Bahattin Duran da durur mu, o da bir başka maça Bahattin bey olarak gidecek.
    Sonra bu üç hakem Futbol Federasyonu Riva tesislerinde, kalan haftaların krtik maçları öncesinde buluşacaklar. Aynı sofraya oturacaklar. Karşılıklı yemek yiyecekler. Birbirlerine kaçamak gözlerle bakacaklar, “Ne var ne yok Halis beyciğim” diyecek Abdülkadir bey. Halis bey de, “İyilik sağlık, sizde ne var ne yok” diyecek.
    Ama eminim ki Gençlerbirliği-Galatasaray maçındaki kritik 4 dakika ile ilgili bir daha hiç konuşmayacaklar.
    Zaten neler olduğunu İstanbul medyası da yazmayacak. Hakemler, mutlu mesut hayatlarına devam ederken, asırlık çınar olan bir kulüp, böylece ikinci ligin yolunu tutacak.
    Ne var ne yok Halis bey, Abdülkadir bey, gerçekten merak ediyorum, nasılsınız acaba?

1956 yılında Ankara’da doğdu. Gazetecilik yüksek okulunu bitirdi.

1976 yılında Tercüman Gazetesinin Ankara bürosunda gazetecilik yaşamına başladı. 1980-85 yılları arasında, İzmir gazetesi Yeni Asır’ın Ankara bürosunda görev aldı.

1986 yılında Sabah Gazetesinin kuruluşunu gerçekleştiren çekirdek kadrodaydı. 1986-2000 yılları arasında Sabah Gazetesinin Ankara ofisinde Spor Servisi Müdürlüğünü yaptı. Aynı zamanda Fotomaç gazetesinin Ankara temsilciliğini yürüttü.

Sonrasında, Milliyet, Habertürk, Ortadoğu ve Fanatik gazetelerine spor ile ilgili köşe yazıları yazdı. Lig TV’de yorumculuk yaptı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top