Japonya’dan Yayılan Manga Çılgınlığı

Bu hafta Ayraç’ta gençler arasında her geçen gün daha da popülerleşen mangaları masaya yatırıyoruz. Manga nedir? Çizgi romanlardan farkı ne?

Neden bu kadar çok okunuyor?

Kitabevlerinin raflarında ayrı bir bölümde sergilenen, pek çok gencin elinden düşmeyen mangalar son dönemde çok popüler. Çizgi roman formunda ancak tersten okunan kitaplar Japon karakterlerin hikâyelerini genç okurlarla buluşturuyor. Bu kitapların 11 yaş ve üzerindeki çocuklar için neden bu kadar çekici olduğunu işin uzmanlarıyla konuştuk. Çizgi Roman Okurları Platformu’nun yöneticiliği yürüten, aynı zamanda Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Bölümü’nde “Çizgi Roman” dersleri veren Ümit Kireççi ve ‘Bir Kültürel Direniş Aracı Manga’ kitabının yazarı, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Mehmet Korkut Öztekin manga kitaplarla ilgili sorularımızı yanıtladı.

Manga nedir?

Ümit Kireççi: Manga, dünyayı saran ve her geçen gün okur kitlesini arttıran Japon kökenli çizgi roman ekolüdür. Kavram iki farklı sözcüğün bir araya gelmesiyle oluşmuştur: “Man” – İstemsiz, başıboş, rastgele ve “Ga” – Resim, çizgi. Bu kavramın yaratıcısı 1814 yılında eskiz defterini adlandırmak isteyen ressam Hokusai’dir. Ancak modern manganın ortaya çıkışı bu tarihten ortalama 150 yıl sonrasına denk gelir. Birçok tarihçi ve araştırmacı manganın ilk örneklerini Japon resminde arasa da işin aslı bu değildir. Japonlar geleneksel resim sanatından uzak batılı çalışmalarla çok sonra tanışmış ve o tarzda eserler vermeye başlamıştır. Önce Japon kültürünü alaya alan, ardından da batılılara özenen “sonradan görme” Japonları hicveden karikatürlerle tanışmışlar. İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmelerinin ardından ülkelerine gelen işgalci ABD askerlerinin yanlarında getirdikleri “comics” ekolü çizgi romanlarıyla tanışmalarının peşi sıraysa kendi çizgi romanlarını; yani “manga”yı yaratmışlardır.

Çizgi roman ve manga arasında ne tür farklılıklar var?

Ümit Kireççi: Bu sorunun kaynağı ABD’dir ve haliyle dünya piyasasında yer edinme savaşı veren iki büyük gücün markalaşma mücadelesinin odak noktasıdır. Ama ülkemiz içinde bu ayrımın/çatışmanın hiçbir şekilde karşılığı yoktur. Boşa kürek çekmektir. ABD – Japon çatışmasının başlıca sebebi her ikisinde de çizgi roman sanatının karşılığı olarak üretilmiş bir üst kavramın olmayışı. Örneğin; Resim sanatı üst başlıktır, Soyut, Rokoko, Barok, Sürrealizm gibi ekoller de altında yer alır. Ülkemiz kendi özel anlatım tekniklerini yaratan bir ülke olmadığından, çizgi roman sanatını dışarıdan ithal edip onu adlandırmaya çabaladığından üst kavram-ekol ayrımını yapan nadir ülkelerdendir. “Çizgi Roman” ülkemizde sanat dalını adlandırmak için kullanılan kapsayıcı kavramdır, manga (Japon), comics (ABD), bande dessinée (Fransız-Belçika), fumetti (İtalya) gibi özgün anlatım teknikleriyse ekollerdir. Manga – çizgi roman çatışması da işte birçok ülkede bu ayrımın olmayışından kaynaklanıyor ve aslı “manga – comics” çatışmasıdır.

M. Korkut Öztekin: Manga, Japon yaratıcılar tarafından, Japon kültürüne özgü estetik kodlara sadık kalınarak ve üretim alışkanlıklarına uygun üretilmiş çizgi romanları tanımlamak için kullanılan bir şemsiye terimdir. Kültürel aidiyet belirteci olarak kullanılır. Manga maymun iştahlı resimler, uçarı resimler demek; Böylece çizgi romanların eskiz vari estetiğine, anın geçiciliğine dikkat çekmek istemişler.

“MANGALARIN ERİŞİMİ DAHA KOLAY”

Mangalar Türkiye’de nasıl bu kadar popüler oldu? Gençlerin ilgisini nasıl açıklamak gerekir?

M. Korkut Öztekin: Japon yaratıcıları özellikle dünya piyasasını hedef alarak marka, karakter veya hikâye çalışmıyor. Ancak hem Japon okuyucusu hem de sanatçıları, dünya tarihi, farklı kültürler, bilim ve spekülasyonlarla çok ilgili. Hemen her konuda ve kapsamda Manga üretiliyor; Bilim-Kurgu, Romantik, tarihi, biyografik, polisiye, fantastik…  Dünya çapında türün meraklıları hemen her zaman bu yeni başlıkların peşinde. Ayrıca Amerikan çizgi romanı, ağırlıklı olarak genç ve çocuk okuyucuya yönelik “süper-kahraman” hikâyeleri odaklı. Yani aslında dar bir demografileri var. Avrupa çizgi romanlarının farklı bir eko-sistemi var. Yerel ve milli olmak özellikle Fransız çizgi romanlarında bir koşul gibi görünüyor. Ayrıca kağıt ve baskı kalitesi, türe verilen aşırı abartılı büyük değer yüzünden hiçbir zaman Manga kadar ekonomik ve erişimi kolay olmuyorlar.

“MANGALARDA HER YAŞA UYGUN MUZİPLİKLER VAR”

Ümit Kireççi: Bence bunun iki sebebi var: Birincisi; mangalardaki türler ayrımı. İkincisi; ikiyüzlülükten uzak yansıtmalar. Hem lisans tezimi yazarken (Çizgi roman senaryosu) hem de yüksek lisans tezimi yazarken (Çizgi romanın dili ve çevirisi) karşılaştığım büyük güçlük çizgi romandaki türler ayrımının net olmamasıydı. Batılı ekollerde bu ayrım daha çok içeriğe göre belirlenmeye çalışılmıştı. Ancak ortak bir karar vermişlik yoktu. Mangadaysa türler ayrımı çok netti: Yaşa ve cinsiyete göre. Yaşa ve cinsiyete göre ayrım yapılması okur kitlesinin saptanması bağlamında son derece olumlu bir yönlendirme metodu. Sanatçı ve editörü hangi görselleri, hangi anlatım tekniklerini, hangi dili, hangi içerikleri nasıl anlatacaklarını kolaylıkla belirleyebilmektedir. Haliyle doğru okura doğru eser üretilirken doğru bir iletişim de kurulabiliyor. Okur eserdeki kişilerle özdeşlik kurar. Bu noktada üzerinde durulması gereken şey “nasıl yansıttığıdır?” Açıkçası bütün kültürler olduğu gibi biz de çocuklarla gençlerin bilgilenmesini, zeki olmasını, konuşkan olmasını, mizah anlayışı olmasını, öz güvenli olmasını isteriz. Ama aynı zamanda hadlerini bilmelerini, çok lafa girmemelerini, büyüklerine saygı adı altında abartılı düzeyde itaat etmelerini, terbiyeli olmalarını, sululuk etmelerini de isteriz. Ayrıca küfür de etmesinler, yaşlarına uygun düzeyde cinsellik konuşmasınlar da isteriz. Onlardan beklentilerimizle kısıtlamalarımız arasında ciddi tezatlıklar bulunmaktadır. Mangalar işte benim ikiyüzlülük olarak gördüğüm bu davranışın dışında yer alırlar. Eserlerde her yaş grubunun ve cinsiyetin seviyesine uygun muziplikler yer alır. Öte yandan da özendirici bir işlevi yoktur. Sadece dürüstçe yansıtma görevini üstlenmiştir o kadar. Yapay bir terbiye ve “doğru”culuk barındırmaz.

“TÜRKİYE’DE MANGALAR ALT KÜLTÜR ÜRÜNLERİ”

Türkiye’de mangaların “alt kültürün alt kültürü” olduğunu söylüyorsunuz. Neyi kastediyorsunuz? Neden alt kültür ürünü gibi görülüyor?

Ümit Kireççi: Her toplumda geniş kitleler tarafından benimsenmiş ve kabul görmüş egemen bir kültür mevcuttur. Mesela; türküler, ritüeller, milli bayramlar, folklor gibi. “Alt kültür” kavramıysa bu geniş kabul gören kültürün içinde sadece belli bir grubun ilgi duyduğu konuları işaret eder. Metalciler, yogacılar, kuş gözlemcileri, gurmeler, rap dinleyicileri gibi birçok grup hep alt kültürdür. Çizgi roman okurları da aynı kategoride değerlendirilmiş alt kültür olarak görülmüştür uzun yıllar. Ben, ülkemizde yıllarca manga basılmamasından dolayı da mangayı alt kültürün alt kültürü olarak tanımlamıştım. Ancak yakın zamanda görüldüğü üzere manga satışları öyle noktalara ulaştı ki artık manga alt kültürün başlıca temsilcisi olma yolunda ilerlediği gibi egemen kültürün bir parçası olmaya doğru ilerlemektedir.

“ANİME PAZARI 2027’DE 43 MİLYAR DOLARA ÇIKABİLİR”

Japonya’nın aslında dünyaya bir kültür de ihraç ettiğini söyleyebiliriz. Japonya için mangalar ve o kitaplarda yer alan karakterler nasıl bir pazar?

Ümit Kireççi: Çizgi roman okurları çizgi romanı sadece okumazlar. Çizgi roman okurları yeri gelir çizgi romanı evlerinde toplamayı, yeri gelir kahramanlarını misafir etmeyi, yeri gelir canlandırmayı isterler. Bundandır ki comics kültürünün başlattığı çizgi roman toplamak, koleksiyonunu yapmak, orijinal sayfaları imzalatmak, kahramanların figürlerini toplamak, kahramanlar gibi giyinerek etkinliklere katılmak manga kültüründe de vardır. Haliyle Japon pazarı dış ülkelere de yayılarak etkin olmayı arzulamaktadır. Bir tahmine göre anime pazarı 2027 yılında 43 milyar 73 milyon dolara ulaşacakmış. Mangada da 610 milyon yenin üzerinde bir artış bekleniyor.

“JAPON MANGA VE ANİMELERİNİN İLHAM KAYNAĞI BETTY BOOB”

Mangalar için popüler kültürün yeni ürünleri diyebilir miyiz?

M. Korkut Öztekin: Mangalar sanılanın aksine çok daha uzun zamandan beri ortalıktalar. Sadece gelişmekte olan bir kültürün fertleri olarak biz onlarla şimdiye kadar yaşamadığımız kadar derin bir ilişki içindeyiz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi başlangıçta düz yazı karşısında çizgi romanlar akademik çevreler tarafından hep hakir görülmüştür. Bu durum Japonya için de çok farklı yaşanmamıştır. Japonya’da çizgi roman sever entellektüeller türün izlerini, kökenleri 16.y.y. öncesine dayanan ve geleneksel Japon resim sanatının bir alt dalı olan Man-Ga türü ile ilişkilendirmişlerdir. Oysaki 19.y.y.’ın ikinci yarısından itibaren Japonya’da başlayan batılılaşma hareketleri bünyesinde batı kökenli grafik mizah ürünleri Japonya’da karşılığını bulmuştur. Japon manga ve animelerinin alameti farikası olan iri göz bebekleri olan tiplemelerin ilham kaynağı Max Fleitcher’ın Betty Boob karakteridir. Bazı manga karakterleri ve markaları saman alevi gibi parlayıp sönerken kimileri çok uzun zamandan beri yayınlanmaktadır.

1959 ve 1979 arasında Japonya’da yaşanan bir ekonomik büyüme dönemi var. Bu dönem Japon mucizesi olarak adlandırılır. Japonya’nın her türlü ürünü, bilgisayar hesap makinesi gibi bilişim teknolojilerini, fotoğraf makinesi, araba, oyun konsolları, oyuncaklar, hediyelik eşyalar ve her türlü kültür ürününü dünyaya ihraç etmeye başladığı bir dönem. Yani Japon çizgi romanları olan Mangalar yaklaşık kırk yıldan beri batılı kültürlerce biliniyor ve popülerler.

“BİR KÜLTÜREL DİRENİŞ ARACI OLARAK MANGALAR”

II. Dünya Savaşı sonrasında Japonya’da modern çizgi romanlar gelişiyor. Siz mangaları “bir kültürel direniş aracı olarak” değerlendiriyorsunuz. Neden? 

Sakoku döneminin ardından, Meiji restorasyonu ve Shova dönemi boyunca manga var Japonya’da. Bu İkinci Dünya Savaşı ve sonrasını kapsıyor olsa da İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaşık bir seksen yıl öncesine kadar uzanan bir süre demektir. Ülkeye giren ilk batı tarzı politik grafik mizah dergisi Tokyo Puch 1905’te çıkmış. Japonya’da kitap resimlemesi çok köklü bir geleneğe sahiptir. 

Portekizli denizciler 15.y.y.’da Makau’da koloni kuruyorlar, ilk Cizvit keşişleri böylece Japonya’ya geliyor.  Hristiyanlık Japonya’da yayılırken, otorite figürleri, kendi güç alanlarında yeni kaynaklar arayışı içinde olan yeni ve çok da iyi tanımadıkları, teknolojik üstünlüğe sahip siyasi aktörler olduğunun farkına varıyorlar. Sömürgeci Avrupalı krallıklar! Portekizliler, Hollandalılar ardından İngiliz ve Almanlar, hatta Rusya… Kültürel asimilasyon ve askeri işgalden çekindikleri için Asya-Pasifik sistemine yeni gelen bu oyuncuların önünü kesmek amacı ile ekonomik ve kültürel ambargo uyguluyorlar. Bu döneme Sakoku dönemi diyorlar. Bu dönemde kendilerini hasımlarından bir nebze daha iyi ifade etmeyi başarabilmiş Hollandalılara ise istihbarat karşılığında kapitülasyon veriyorlar, ticari ayrıcalık tanıyorlar. Hollandalı bürokratlar ve tüccarlar, böylece dünya ve Avrupa tarihini, gündem haberlerini, yeni çıkan teknolojileri ve gelişmeleri düzenli olarak Japon otoritelere rapor ediyorlar. Böylece Hollanda gemileri Japon limanlarını ve kaynaklarını kullanabiliyor.

Japonya, dünyanın geri kalanında neler olup bittiğini öğrenerek olası bir işgal durumunda yeni taktikler geliştirebilme fırsatına sahip oluyor. Çok uzun süre Batı kökenli sanat eserlerinin ülkeye girişi yasak ama yönetici zümreden insanlar Avrupa sanatının ve edebiyatının örneklerini görüyorlar. Böylece faydalı olabilecek kavramların ülkeye gelişini kontrol etmeyi amaçlıyorlar. En çok korktukları ise geleneğin değişmesi…

HAFTANIN KİTAPLARI

Bu bölümü edebiyatımızda emeğin ve umudun yazarı Orhan Kemal’e, unutulmaz dizelerin şairleri Ahmed Arif ve Nâzım Hikmet’e ayırıyoruz. Dünyayı daha yaşanır kıldıkları ve ölümsüz eserler bıraktıkları için onları saygıyla anıyoruz.    

ESKİCİ VE OĞULLARI

Orhan Kemal

Everest Yayınları

Türk edebiyatının büyük ustası Orhan Kemal, Eskici ve Oğulları kitabında ekonomik koşulların aile bağlarını nasıl da zorlaştırdığını ele alıyor. Edebiyatımızda her zaman emeğin, umudun, aydınlığın yanında tavır almış olan yazar, insan eliyle kurulan çarpık düzenin insanın kendini yozlaştırdığını en iyi dile getiren yazarlarımızdan biri. Eskici ve Oğulları, ekonomik zorluklar nedeniyle çözülmenin eşiğine gelmiş aile ilişkilerini tüm canlılığıyla gözler önüne seriyor.

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM

Ahmed Arif

Metis Yayıncılık

Türk edebiyatının unutulmaz şairlerinden Ahmet Arif, en sevilen şiirlerinin bir araya geldiği Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı ile edebiyatseverlerin gönlünde taht kuruyor. İlk baskısı 1968 yılında yapılan şiir kitabı, yeni baskılarıyla yaklaşık 50 yıldır okur kitlesini genişletmeye devam ediyor. Nefes kesici dizeleriyle okurlarının yüreğine dokunan Hasretinden Prangalar Eskittim, şairin yaşamı ve fikir dünyasına dair bilgiler sunuyor. 

SANAT VE EDEBİYAT ÜSTÜNE

Nâzım Hikmet

Evrensel Basım Yayım

Nâzım, döneminin kısıtlı olanaklarına karşın diyalektik materyalizmi özümsemiş ve bu anlayışı sanat ve edebiyat alanına başarıyla uygulamıştır. Bundandır ki, Can Yücel, içinde yer aldığı kuşağın, Nâzım’dan yalnızca şiir değil, bilimsel sosyalizmi de öğrendiğini söylemektedir. Nâzım’ın şiirini böylesine güçlü ve devrimci kılan özelliklerin başında, kuşku yok ki, onun sosyalizmin genel teorisini sanat ve edebiyat alanına uygulayışındaki başarısı ve sanat ve edebiyat konularında sahip olduğu birikim bulunmaktadır. Bu kitapta Nâzım’ın çok geniş bir alana yayılan yazıları özenli bir araştırmayla derlenmiş, mantıksal bir sıraya göre düzenlenmiştir.

ÇOK SATANLAR

1. Kozmos: Evrenin ve Yaşamın Sırları, Carl Sagan

2. Gece Yarısı Kütüphanesi, Matt Haig

3. Tiamat, İhsan Oktay Anar

4. Doğdum. Kızdım, Ayşe Kulin

5. Zamansız, Latife Tekin

ÇOCUK KİTAPLARI

SEVDALI BULUT

Nâzım Hikmet

Yapı Kredi Yayınları

“Edebiyat bütün çeşitleriyle masalla başlar, masalla biter” diyen Nâzım Hikmet’in çocukların hayal dünyasından büyüklerin gerçek dünyasına uzanan, 100 Temel Eser’de de yer alan masalları ‘Sevdalı Bulut’ kitabında okurla buluşuyor. Usta yazarın çağdaşla gelenekseli kaynaştıran zengin anlatımı, Cem Kızıltuğ’un resimleriyle Sevdalı Bulut kitabında.

TÜYLÜ BİR UZAYLI MACERASI

Sabri Safiye

Günışığı Yayınları

Dilek, Rıza, Mert ve Belma’nın okul servisi diye bindikleri minibüs, onlara beklenmedik bir rota çizer. Pembe ve fıstık yeşili bu eski moda araçtaki tuhaf yaratıkların yardım çağrısı üzerine afallayan çocuklar, kayıp kedi için harekete geçerler. Ancak, bir yandan uzaylı dostları, bir yandan gizemli motosikletli derken, bu “tüylü” macerada başlarına gelmedik kalmaz. Gizlice girmeyi başardıkları ürkütücü laboratuvarda da hiç beklemedikleri sırlar ortaya dökülecektir… Günışığı Yayınları çocukları yine renkli bir maceranın içine sürüklüyor.

SEKSEN GÜNDE DÜNYA GEZİSİ

Jules Verne

İş Bankası Yayınları

Londralı beyefendi Phileas Fogg, üyesi olduğu Reform-Kulüp’te gazetesini okurken seksen günde dünyayı dolaşmanın mümkün olduğunu öğrenir. Bu olağanüstü yolculuk 19. yüzyılda sanayi devrimiyle gelen tren ve buharlı gemi gibi toplu taşıma araçlarının yanı sıra 1869 yılında açılan Süveyş Kanalı sayesinde yapılabilmektedir. Kulüp arkadaşlarıyla bu yolculuğu seksen gün içinde tamamlayacağına dair bahse tutuşan Fogg, aynı gün uşağı Passepartout’yla birlikte Londra’dan ayrılır. Bu meydan okumayla başlayan bin bir türlü maceraya, bir polis soruşturmasıyla, bir de aşk hikâyesi eklenir. Yayımlandığı 1972 yılından beri popülaritesinden hiçbir şey yitirmeyen ve klasikleşen ‘Seksen Günde Dünya Gezisi’ çocuklar için vazgeçilmez bir eser.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top