Nerede o eski kutuplaşmalar?!

Menemen soğanlı mı olur, soğansız mı? Balık elle mi yenir, çatal bıçakla mı? Fenerbahçe mi daha “büyük”, Galatasaray mı? Her an her konuda zıtlaşabilecek bir toplumuz! Siyasetçiler de bunu gayet iyi biliyor, yıllardır insanları birbirine düşürüyor. Oysa Dünya’nın dönüşünde bile ikili yapıların rolü var. Çok renklilik ve “polarizasyon”… Farkı iyi ayırt etmek gerekiyor!


Japon denince aklınıza ne geliyor? Çekik gözlü, ufak tefek, işine ve çalıştığı şirkete âşık insanlar mı? Peki ya İngilizler? Şık giyinen, “beş çayı” içen, kraliçesine bağlı asilzadeler; leydiler ve lordlar mı? Bu durumda tüm Meksikalılar at sırtında haydutluk yapıyor olmalı! Arapların zaten beş vakit namazında çarşaflı kadınlar ve terlikli, sakallı adamlardan oluştuğu hepimizin malumu!
Prototiplere indirgeyince dünyayı anlamak ne kadar kolay değil mi? Oysa ünlü punk grubu Die Toten Hosen’ın geçen ay çıkardığı tekli, hiçbir toplumun göründüğü gibi “yekpare” olmadığını anlatıyordu. “Pis Batılılar” (Schei** Wessis) ve “Pis Doğulular” (Schei** Ossis) adlı iki şarkıdan oluşan “single”da Almanya’nın Soğuk Savaş sırasındaki bölünmüşlüğüydü ana tema… 1949’da kurulan Federal Almanya ile Demokratik Alman Cumhuriyeti, 1990’da yeniden birleşecekti. 41 yıllık ayrılık… Tarihte çok kısa bir süreydi. Ama “komünist” ve “kapitalist” ayrışmasının izleri öyle kolayca silinmeyecekti.


UCUZ SERSERİLER, BEDAVA ŞAMPANYALAR!..

“Pis Batılılar” şarkısı, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hızla gelişen, zenginleşen Federal Almanya’yı tiye alıyordu. Otomobil ve ilaç şirketleriyle kentler ihya oluyor, insanlar villalarda yaşıyordu! Hayat Hamburg’un gece kulüpleriyle ünlü Reeperbahn’ı gibi renkli, istiridye ve şampanya marketlerde satılacak kadar ganiydi! Tamam, insanlar “bulvar gazetesi” Bild’i okuyorlardı belki; ama elbette kültür-sanat köşesini!.. Dert yok tasa yoktu ve ırkçı parti AfD mi? Amaan, boş verin şimdi!
“Pis Doğulular”ı ise rapçi Marteria seslendiriyordu. Evet, ülkenin “batısı” büyük ve gelişmişti. Peki uzaya çıkan ilk Almanya hangisiydi? İstediğiniz kadar “serserilik” deyin; çıplaklık kültürü, kamp ve doğal yaşam, hatta tropikal adalar!.. Bunların hepsi “doğu”da değil miydi? Siz Porsche’yle balolara gidin ancak… Berlin’in “demode” yakası çoktan Tesla fabrikasına sahipti!


KAMPLAŞMA BİZİM İŞİMİZ!

Her iki şarkı da sert sözlerle bir hesaplaşmaya giriyor, finalde ise barış çağrısı yapıyordu. Almanya birleşeli tam 31 yıl olmuştu. İyi de bunca sürede “iki halk” nasıl hâlâ tek bir topluma dönüşemiyordu?
Şarkıları bizim için ilginç kılan da tam bu soruydu. Dışarıdan bakıldığında sarışın, renkli gözlü ve bira içen “Alman” bizim için bir ve tekti. Dahası; yetiştirdikleri filozofları, düzenli kentleri, iş ahlakı ve disiplinleriyle Türkiye için hep bir “ideal”, ulaşılması gereken rol modeliydi. Ama işte orada da “siyah”lar ve “beyaz”lar vardı. E “koskoca Alaman” bile 2022’de bu sorunları aşamamışken, “kültürler mozaiği” Anadolu ve Trakya ne yapacaktı?
Biz ki her an “bölünme” korkusuyla yaşayan “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle”ydik! Ama en ufak meselede bile her an kamplaşabilirdik! Menemen soğanlı mı olur, soğansız mı? Yıllarca tartışıyor, sonunda çareyi Vedat Milor’da arıyorduk! Balık elle mi yenir, çatal bıçakla mı? Nişantaşı’ndan Artvin’e… Bir türlü karar veremiyorduk! Hiçbir şey olmasın: Fenerbahçe mi “daha büyük”, Galatasaray mı? Her yıl yeniden birbirimize giriyorduk.


TARAFINI SEÇ: KOÇ MU, SABANCI MI?!

Kürt-Türk, İslamcı-laik ana eksendi hep… Ama yetmez ki bize… 90’larda popçular-metalciler, Orhancılar-Ferdiciler diye bölünüyorduk. Ali Kırca izlemek “elitlik”ti ekranda… Reha Muhtar’ın acılı-komik “haber şov”uyla alay ediyorduk. Koç-Sabancı, İstanbul-Ankara, Mercedes-BMW derken Audi’ye beyaz çorapla binilmediğini öğreniyorduk! Yoksa yavaş yavaş “modernleşiyor” muyduk?
Dijital çağda yepyeni kamplar eklenecekti hayatımıza… Filmleri altyazılı izleyenler dublaj-severlere burun kıvırıyor, veganlarla et yiyenler sosyal medyada kozlarını paylaşıyordu! Kimileri için astroloji ve yoga olmazsa olmazdı. Kimileri içinse hurafenin dik âlâsı… Peki duş ne zaman alınmalı? Sabah mı, akşam mı? Tatlının sütlüsü mü iyi, şerbetlisi mi? Evde kedi mi beslenir, köpek mi? Ekşisözlük’te her biri ayrı meseleydi! Erken kalkıp spor yapanlar Moda sahilinde… Twitter’da 7/24 gündem okuyan gece kuşları… Ve tabii Starbucks’a giden “beyaz yakalı”… Gerçek bir kentli miydi, “züppe” mi? İşin içinden çıkılamayacaktı.


SÜTTEN ÇIKMIŞ AK BIYIKLAR

Bugünlerde hava durumu forumları bile arenaya döndü adeta… Hava sıcaksa “yazcılar”, soğuksa “kışçılar” seviniyor; her düelloda arada kalan “ılıkçılar” oluyor! Mevcutlar azmış gibi sayısız minik fay hattı hayatımıza ekleniyor.
E siyasetçiler bu fırsatı kaçırır mı? Onlar da oy toplamak için gerilimleri körüklüyor. Döviz ve faiz lobileri, patates ve soğan stokçuları (!) derken ortalık zaten “hain” dolu!.. Ekonomi de çökünce yerel halk “mülteciler”le, ev sahipleri kiracılarla karşı karşı getiriliyor. Ve “sokak röportajları”nda görüldüğü üzere, AKP’li yıllarda gençliği heba olan yeni nesiller yaşlılardan bir hayli nefret ediyor.
Feministleri, LGBTİ+ bireyleri ve çevrecileri “düşmanlaştırmak” en kolayı!.. Zavallı gökkuşağı bile bu ülkede nefret sembolüne dönüşebiliyor!
Ne ilginçtir: Die Toten Hosen’ın “Pis Batılılar” klibinin sonunda grubun solisti Campino ile Marteria, yumruk yumruğa kavga ettikten sonra zoraki de olsa öpüşüp barışıyorlardı. Dudak dudağa iki erkek ve barış mesajı… Etkileyiciydi doğrusu… Bir gün Türkiye de böyle kucaklaşır mı?
Kadınların giyim tercihi ve sütyenine dil uzatılan bir haftada işimiz pek kolay görünmüyor. Hem kucaklaşma iki taraflı olur. Yıllardır “pis laikler” kendilerini yeterince eleştirdi. Oysa 90’larda alay edilen “magandalık” resmi söylem haline gelmiş, üniversitelerin bahar şenliklerinde “ahlaksızlık” arıyor. Sütten çıkmış ak bıyık!.. Hiç de öpülesi durmuyor.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top