Nerenin peynirini seversiniz; Kars mı, Ezine mi, Venezuela mı?

Tarımda kendi kendine yeten bir ülke olduğumuzla öğündüğümüz günler geride kaldı. Üstelik bir gün petrolden daha değerli olacağına inandığımız temiz su kaynaklarımız da tükeniyormuş.

Çok yakın zamana kadar, bizlere okullarda öğretildiği şekliyle, “tarımda kendi kendini beslemeye yeten bir ülke” olduğumuzla öğünür, ihtiyacımızın çok üstünde olduğunu düşündüğümüz zengin su kaynaklarımızın bir gün çok değerli hale gelerek ekonomimizi kurtaracağını her duyduğumuzda sevinirdik. Oysa son veriler gösteriyor ki, temiz içme suyu kaynaklarımız tükeniyor, tarımda da büyük sorunlar baş gösteriyor. Hububat gibi, bakliyat gibi bir zamanlar rekoltesi ile örnek gösterilen temel gıda besinlerini bile gittikçe artan miktarlarda yurt dışından getiriyoruz. Bizler Orta Anadolu’yu tahıl ambarı olarak düşüne duralım, buğday ithalatımız artan bir ivmeyle neredeyse 2 Milyar Dolara yaklaşmış bile! Mısır, nohut, arpa, ayçiçeği, pirinç, çay, kuru fasulye, incir, üzüm, domates hatta saman bile ithal ettiğimiz ürünler arasında artık.
Bu haftaki konu kızımdam geldi
Kızım Anday’la tarımın, hayvancılığın ve et - süt pazarının giderek nasıl önemli olduğunu konuşurken söz çoğumuzun yadırgayarak karşıladığı Venezuela’dan peynir ithal edeceğimizin müjdeli haberi (!) üzerinde yoğunlaştı. Adım gibi eminim, bu haberi sizler de ilk duyduğunuzda basit bir alışveriş olarak düşünmemişsinizdir. Öyle ya; Türkiye gibi her yöresinde kendine özgü peynir çeşitleri olan bir ülkenin, dünyanın bir ucundan peynir getirmesi normal mi?
Bu peynir konusu öğlesine enteresan ki, -bence- peynirlerimizin özelliklerini anlatarak tanıtımını yapabilseydik, bu konuda isim yapmış üretimleriyle, dünya peynir devleri arasında gösterilen Hollanda’yı, Fransa’yı bile dize getirmemiz çok zor olmazdı. Ama gel gör ki, hayvancılık için samanı yabancı ülkelerde arayan güçlü (!) ekonomimiz, son yıllarda giderek belirginleşen şekilde, sapla samanı aynı kefeye koyan bir anlayış altında, ürettiği ile değil –sanki- dışarıdan getirdiği ile övünüyor.
Neden Venezuela
Konunun tarımsal üretimi geliştirmek, yakın zamana kadar ihracat potansiyeli olan ürünleri ithal etmek gibi unsurlarını bir tarafa bırakırsak yadırganacak bir şey daha var ki; o da Venezuela gibi şu an için halkına kıtlık tehlikesi yaşatan bir ülkeden peynir satın alınması. Şaka değil bugün adı geçen bu ülkede insanlar bir bardak pirinç için, bir bardak süte erişmek için yaşam mücadelesi veriyorlar, ayakta kalmak, yaşamlarını idame ettirebilmek adına tüm olumsuzluklara göğüs geriyorlar.
Yani sorumun cevabını sütte, hayvancılıkta ve karşı konulamaz lezzette (!) olacağını düşünmediğim Venezuela peynirlerinde aramak niyetinde değilim. Amacım sizi bu haftaki yazımda, Dünyanın öte ucunda yoksullukla, siyasi kargaşalarla sürüklenen Venezuela topraklarında kısa bir yolculuğa çıkarmak ve kararı size verdirmek.
Hatırlayanlar olacaktır, 1998’de Devlet Başkanı seçilen Sosyalist Hugo Chavez’in ülkenin ekonomik yapısında köklü değişimlere gitmesi ve ABD dış politikasına karşı da sert bir muhalefet yürütmesi, Latin Amerika siyasetinde çok etkili olmuştu. Hugo Chavez öldükten sonra, Devlet Başkanı olan Nicolas Maduro, ikinci 6 yıllık dönemde de başkanlık koltuğunda oturmak üzere, muhalefetin büyük ölçüde boykot ettiği –tartışmalı- Ocak 2019 başkanlık seçimlerini kazandığını söyleyerek göreve başlamak üzere yemin ederken ülkenin büyük kısmında kıyamet kopuyordu. Temsilciler Meclisindeki çoğunluğa sahip muhalefetin seçtiği meclis başkanı, 35 yaşındaki Juan Guaido, Maduro’yu “hakkı olmayan bir mevkii ele geçirmekle” suçlayıp sonuçları gayrimeşru ilan ederek, serbest seçimler yapılana kadar Anayasanın 233. maddesi uyarınca Devlet başkanlığını kendisinin üstlendiğini açıklıyordu.
Venezuela nüfusunun üçte ikisi geçen yıl ortalama 11 kilo vermiş
Kilo vermek bugün çok kişinin hayali ama bu şekilde olmasa gerek! Venezuela’da yıllardır süre gelen ve giderek de derin bir toplumsal dönüşümlü insani krize dönüşen ekonomik - siyasi istikrarsızlıklar, günlük yaşamın her alanında da kendini göstermeye başlamış durumda. Uluslararası Para Fonu (IMF) öngörülerinde, % 1 milyona ulaşması beklenen enflasyon, yaşanan krizi iyice derinleştirmiş durumda. Ülkede fiyatlar ortalama her 26 günde bir tam katına çıkıyormuş. Yayınlanan bir araştırmaya göre coronavirus salgını yanında kıtlıkla da mücadele eden Venezuela halkının % 87’si yoksulluk sınırının altına inmiş durumda. Marketlerin rafları boşalmış, karaborsaya bulaşmadan pazarlarda yiyecek namına bir şey bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş.
Ülkedeki hiper enflasyonun sokağa yansıması o kadar çok hızlı olmuş ki, satın alınan orta boy bir tavuk için ödenen kâğıt paraların ağırlığı, tavuğun ağırlığını geçmiş. 2018 Yılında tedavüldeki para birimi değiştirilip 5 sıfır atılsa da sıkıntılar bitmemiş.
Elektrik kesintileri nedeniyle, morglardaki cesetler çürümeye başlamış, kâğıt yokluğundan dolayı çok sayıda gazete kapanmış
Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkede benzin bulunamaz olmuş, elektrik kesintileri günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş, insanların yaşam umutları azalmış, ilaçlar tükenmiş, hastalar çaresizlik içinde kaderine terk edilmiş. Yarınlara ait hayat sevincinin kaybolması sonrasında bireylerin canını kurtarma paniği içine girmeleri kargaşayı arttırmış. Yani denilen o ki; Venezuela’nın çökmekte olan tüm alt yapısıyla birlikte kötüye giden sağlık sisteminin salgınla başa çıkamamasından endişe ediliyormuş.
Krizin uluslararası yansıması da tartışmalı olmuş; 35 yaşındaki -yetkileri alınmış - Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido’nun Devlet Başkanlığı, aralarında ABD ve İngiltere’nin de bulunduğu 70 kadar ülke tarafından tanınırken, Maduro yönetimi, Türkiye, Rusya, Çin, İran ve Küba tarafından destekleniyormuş.
ABD yaptırımları nedeniyle verdiğim olumsuz örneklerin çok daha fazlasını yaşayan Madura yönetimine bir darbe de 2018’in yılından beri el koyduğu altınları serbest bırakmayan İngiltere Merkez Bankasından gelmiş. Merkez Bankası, kendini geçici Devlet Başkanı ilan eden Juan Guaido’nun isteği doğrultusunda, Ocak 2019’da Maduro yönetiminden gelen altınları geri alma talebini reddetmiş; üstüne üstlük de, mevcut yaptırımların ihlal edilmemesi konusunda diğer ülkeleri, yabancı bankaları ve şirketleri uyarmış.
Bu sırada Venezuela Madencilik Bakanı tarafından yapılan bir açıklamada, uygulanan uluslararası yaptırımlar nedeniyle İsviçre’de yaptırmaktan vaz geçtikleri altın rafinajını, Türkiye’ye aktarmak istediklerine dair gelen açıklama satır aralarında geçen detaylar arasında kalmış.
Şimdi bu konunun peynir ithalatı ile ne ilgisi var derseniz açık söyleyeyim, ben de pek ilişki kuramadım. Ama şuna eminim ki, ekonomik ambargolar altında ezilen ülkelerin mali kaynaklara ulaşabilme adına neler yapabileceklerini kendi içinizde biraz düşünmenizi, değerlendirmenizi istiyorum.
32 Milyonluk nüfusunun son derece zor şartlarda yaşadığı Venezuela’nın tüm sorunlarını aşması; insanlarının aşa, işe, sağlığa ve tüm Latin Amerika ülkeleri için mutluluğun kaynağı olan danslı günlere bir an önce ulaşabilmesi umuduyla, güzellikleri biriktirmenizi dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İrfan Yalın Arşivi