Netlik Ayarı

Bugünlerde muhalefet cephesinde eksikliği duyulan güvenin inşası ve halka umut aşılanması, ancak sorumluluk sahibi ve güçlü bir aday ile mümkün olabilir. Bu nedenle muhalefet, adayını hep bir sonraki aya, bir başka bahara bırakmamalı ve halkın sabrını da daha fazla zorlamamalıdır.

Sandığın milletin önüne getirileceği tarih yaklaştıkça adaylık tartışmasının harareti artıyor. Bütün sorular gelip muhalefetin adayının kim olacağında düğümleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan her vesile ile Millet İttifakı’na veya Altılı Masa’ya “Adayınızı açıklayın” çağrısında bulunuyor. Karşı taraftan ise “Seçim kararı al, adayımız hazır” cevabı geliyor.
Muhalefetin adayının ne zaman belirlenmesi gerektiğine dair ortada iki görüş var: Kimi yorumcular, acele edilmemesi ve adayın seçimin tarihi kesinleştiğinde açıklanması gerektiğini belirtiyorlar. Adayın topluma anlatılması için seçim sürecinin yeterli olduğunu, öncesinde ortaya atılmanın adaya zarar vereceğini söylüyorlar. İki argümanları var: Biri erken meydana çıkacak bir adayın iktidar ve medyasının bombardımanına uğrayacağı, kuvvetli bir anti-propaganda ile yıpratılıp zayıflatılacağıdır. Diğeri ise, adayın uzunca bir süre aynı tempo ile kampanya yürütmesinin ve heyecanı diri tutmasının güç olacağıdır.
Diğer bazı yorumcular, her geçen günün muhalefet adına kayıp hanesine yazıldığı fikrindeler. Onlara göre, sandık başına gittiğinde seçmenler nihayetinde iki isimden birini tercih edecek. Normal vaktinde yapılsa dahi seçimlere bir yıldan az bir süre var ve ayrıca iktidarın baskın seçim yapma ihtimalinin olduğu her zaman akılda tutulmalıdır. Küçük bir gecikme telafi edilemez neticelere yol açacağından, muhalefet artık kendi ismini bir an önce tespit etmelidir. Muhalefetin adayının topluma güven vermesi, ancak sahneye çıkması ve topluma izleyeceği siyasete dair net mesajlar vermesiyle mümkündür.

“Halaya Giren Sallanır”
Ben de muhalefetin bir netlik ayarına ihtiyacı olduğunu düşünenlerdenim. Evet, altı partili bir birlikteliği yürütmek zor; her bir partinin kendi hesabı kitabı, gözetmek mecburiyetinde olduğu kitlesi var. Ortak bir ismin etrafında toplanmak, ortak bir rotayı takip etmek kolay bir iş değil. Ancak bütün zorluklarına karşın böyle güç bir yola çıkılmışsa eğer, o zaman menzile varmak için çabalamak ve eli çabuk tutmak gerekir. Malum hamama giren terler, halaya kalkan sallanır; işin kuralı budur.
İki nedenden ötürü artık muhalefetin adayını açıklığa kavuşturması gerektiği kanısındayım. Nedenlerin ilki, ortak bir adayın muhalefetteki dağınıklığı toparlayacak olmasıdır. Doğru, altı partinin lideri ayda bir toplanıyor, altında imzaları olan metinler yayınlıyorlar ama bu muhalefetteki dağınıklığı gidermiyor, onların ortak bir strateji dâhilinde yürümesini sağlamıyor.
Partiler aynı zamanda birbirleriyle mücadele ettikleri ve birbirlerinin tabanlarına göz diktikleri için, merkeze kendi siyasetlerini oturtuyorlar. İktidar cenahı, muhalefet karşısında bir “biz” hissiyatına sahip ve bir blok halinde davranıyor. Lakin aynı şeyi muhalefet için söylemek mümkün değil, orada “biz”den ziyade “ben” duygusu hâkim. Liderler de partiler de “ben” diye konuşuyorlar. Memleketteki arızaları en iyi kendilerinin bildiklerini ve ancak kendilerinin bu sorunların üstesinden gelebileceklerini söylüyorlar. Çözüm için ortak bir iradeyi değil, kendi şahıslarını ve partilerini adres gösteriyorlar.

Ortak Melodi
Muhalefetin bu tarzı bir bulanıklık yaratıyor ve en büyük kitle olduğu söylenen “kararsızılar”a menfi tesir ediyor. Her biri ayrı telden çalınca ortak bir melodiye ulaşmak imkânsız hale geliyor. Birbirleriyle çekiştiği intibaı veren partilerin ortak bir hedef belirleyip belirleyemeyecekleri ve bu hedef doğrultusunda birlikte yürüyüp yürüyemeyecekleri noktasında kuşkular artıyor.
Zannımca bu mahsurları asgariye indirmenin tek çaresi, adayın ilan edilmesidir. Altı partinin arkasında sağlam duracağı bir aday, muhalefet kanadındaki dağınıklığın önüne geçer. Adayın söyledikleri artık onu destekleyen partileri bağlar. Liderler siyasetlerini tanzim eder ve bir söz söylerken, mecburen dönüp adaylarının ne dediğine bakarlar. Partiler de birbirleri hakkında daha dikkatli bir dil kullanır, açıktan çelme olarak nitelendirilebilecek tavırlardan kaçınırlar.
Altı liderin desteğini alan bir aday, kaçınılmaz olarak “ben”i silikleştirir “biz”i öne çıkartır. Altı parti olabilir, altı partinin ortaklaştığı kararlar olabilir ama bu kararları hayata geçirme işini aday üstlenir. Aday olmadıkça her bir kafadan bir ses çıkar ve bu da tek kuşkuları beslemeye yarar. Halkın zihnindeki kuşku bulutları ancak bir ortak aday ile dağıtılabilir.

Adayı Bir Başka Bahara Bırakmak
İkinci neden, seçim yarışının eninde sonunda iki aday arasında geçecek olmasıdır. Elbette bu gerçek, muhalefetin ürettiği metinlerin ve halka verdiği sözlerin ehemmiyetsiz olduğu anlamına gelmez. Fakat ne kadar mükemmel metinler üretilirse üretilsin ve ne kadar güzel sözler verilirse verilsin, halkın diline tercüme edecek ve toplumsallaştıracak bir aday olmadığı müddetçe, bu metinlerin ve sözlerin siyaseten bir anlamı olmaz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, lider odaklıdır. İktidar formülü çok basittir; iktidar için %50+1’i alacak bir adaya ihtiyaç vardır. Halk da meseleyi basitlikte algılar. “Altı parti birlikte yöneteceğiz, kararları komisyon olarak alacağız” gibi söylemler, halkın kafasını karıştırır. Tabii ki partiler bunun müzakeresini kendi aralarında yapabilirler, ama seçmenler sonuçta adaya bakar. Adayı tartar ve iktidarı teslim edip etmeyeceğine öyle karar verir. Halka güven telkin eden bir aday olmadığı müddetçe, istediği kadar parlak olsun ne fikirlerin ne de mekanizmaların bir işlevi olur.
Millet İttifakı veya Altılı Masa’nın metinlerinin beklenen sesi getirmemesinin nedeni budur. Eğer bu metinler Altılı Masa’nın adayı kimliğini taşıyan bir siyasi aktör tarafından kamuoyuna sunulsaydı, durum çok farklı olurdu. İnsanlar ülkeyi yönetmeye aday birine kulak kesilir, söyledikleri çok daha geniş yankı bulurdu. Mesut Yeğen, Perspektif’teki yazısında bu vaziyeti çok güzel resmediyordu:
“Seçmen yeni sistemin esasını ve altı parti her ne üzerine uzlaşırsa uzlaşsın bu esasın değişmeyeceğini kavramış görünüyor. Bu da şu demek: ‘Bu defa olacak’ duygusunun gecikmesinin sebeplerinden biri, aslında başta geleni, 6’lı masanın ulaştığı mutabakatın, daha doğrusu iktidarı değiştirme işinin (seçilebilir) bir adaya zimmetlenmemiş oluşu. Bu zimmetlenme işi olana kadar da seçmenler ‘hah bu iş olacak’ duygusundan uzak kalacak gibi.”
Uzun lafın kısası, bugünlerde muhalefet cephesinde eksikliği duyulan güvenin inşası ve halka umut aşılanması, ancak sorumluluk sahibi ve güçlü bir aday ile mümkün olabilir. Bu nedenle muhalefet, adayını hep bir sonraki aya, bir başka bahara bırakmamalı ve halkın sabrını da daha fazla zorlamamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Vahap Coşkun Arşivi