NEYE YARADI?

Yaklaşık bir aylık aranın ardından Gazete Pencere’nin kıymetli okuyucularına bir kez daha merhaba. Öncelikle yeni yılın herkese sağlık, huzur, mutluluk, başarı ve kazanç getirmesini diliyorum. Herkesin hak ettiği güzellikte bir yıl olsun 2022.

Üzülerek görüyoruz ki; Omicron varyantı dünyada hızla yayılıyor. Bizde de son vaka sayıları yetmiş beş binleri aştı. Yayılma hızı yüksek olmasına rağmen, öldürücülüğü zayıf gibi görünse de ülkemizde hâlâ her gün yüz kişiden fazla insan bu virüs yüzünden canını kaybediyor. Lütfen herkes sağlığına aşırı özen göstersin. Zor günler, geçecek elbette ama unutmayalım her şeyin başı sağlık. Sağlığı kaybetmemek lazım.

Biliyorsunuz ben bu köşede ayda iki kez yazıyorum. Son yazım 17 Aralık tarihinde yayımlanmış. Bir yazı sıramı pas geçtim zaten ne oldu ise o arada oldu. Neler olmadı ki aslında?

Dolar kuru 18,50 TL seviyesini test etti. Bunun arkasından 20 Aralık Pazartesi akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kur Korumalı TL Mevduat” ürününün hayata geçirildiğini açıkladı. Bunun ardından farklı müdahale yöntemleri de kullanılarak dolar kuru 11 TL’nin altına kaysa da bugünlerde 13,50 TL seviyesinde bir dengelenme çabası olduğunu görüyoruz.

“Kur Korumalı TL Mevduat”a yönelen tutarın 100 milyar TL’ye yaklaştığını görüyoruz. Ancak burada pek de konuşulmayan bir sorun var. Yatırımcılar dövizlerini satarak bu ürüne ya da bir başka ifade ile TL’ye geçmiyorlar. Zaten parası bankada ve TL’de olan vatandaş bundan yararlanıyor. Buradaki teşvik dövizini satıp TL’ye geçen yatırımcıya uygulanmalı idi. Sonrasında döviz ve altın için de bu ürün hayata geçirildi ama öylesine alelacele ortaya kondu ki; her gün bir düzeltme, bir düzenleme gelince herkesin kafası daha da karıştı.

Diğer taraftan devlet tarafından verilen kur farkı garantisi (TL’de olanlara Hazine, dövizi satanlara TCMB ödeyecek) aslında kamunun üstüne yüklenmiş bir risk. Kur yukarı giderse aradaki farkı Hazine ödeyecek demek aslında birisinin alacağı kur farkını bütün milletin ödemesi demek. Neticede Hazine’deki para bu ülkenin tüm insanlarının. Daha da ileri gideyim. Tasarrufu olmayan vatandaş tasarrufu olan ve birikimini dövize karşı koruyan vatandaşın kur farkını ödeyecek.
İki gündür de yeni bir düzenlemenin hayata geçirileceğinden söz ediliyor. Konuşulan konu şirketleri ilgilendiriyor.

Deniliyor ki; “Kurumlar vergisi mükellefleri 31.12.2021 tarihi itibari ile aktiflerindeki yabancı paraları Türk Lirası’na çevirir ve minimum üç ay vadeli hesapta tutarlarsa elde ettikleri kur farkı ve faiz geliri kurumlar vergisinden istisna tutulacak”. Hatta “Dur daha bitmedi” deniyor. “17.02.2022 tarihine kadar yabancı paralar Türk Lirası’na çevrilirse son geçici vergi döneminde yani 2021 yılının son geçici vergi döneminde de bu istisna geçerli olacaktır”.

Yukarıda yazdıklarım piyasada konuşulanlar. Henüz net bir açıklama ya da düzenleme yok. Hayata geçirilirse atılan adımların en doğrusu ve en işe yarayanı olma ihtimali yüksek. Tabi burada devletin ciddi bir vergi geliri kaybına uğrayacağı net. Çünkü kasasında ya da banka hesabında dövizi olan şirketler elde ettikleri kur farkı gelirleri için devlete vergi ödemeyecekler. Ama diğer taraftan kur baskılanır ise vatandaşın satın aldığı “Kur Korumalı TL Mevduat” için ödenecek olası kur farkı minimize edilecek belki de oluşmayacak.

Bu yeni ürünü kullanan yatırımcıların neredeyse tamamına yakını üç ay vadeli olarak tercih ediyorlar. Bu da en azından üç aylık bir dönemde kurun yukarı gitmesinin engellenmesi yönünde adımların atılmasını sağlayacak gibi duruyor. TCMB net rezervindeki eksi miktar rekor seviyeye ulaştı. Tam rezervdeki eksi miktar azalıyor diye hafif hafif sevinirken o da kursağımızda kaldı.

Haftaya 2022 yılının ilk PPK toplantısı yapılacak. TCMB’nin bu toplantıda pas geçeceğini ve faizleri %14’te sabit bırakacağını düşünüyorum. Son PPK metninde de bir ilk çeyrek vurgusu zaten vardı. Döviz kurlarının yukarı gitmesinin nasıl sonuçlar doğurduğu da anlaşılmıştır umarım. Hatta enflasyona kur geçişkenliğinin olduğu da netleşmiştir inşallah. Hani öyle bir geçişkenlik yok diyenler vardı ya. Bu kadar geçmesi yetmiştir herhalde. Zaten ÜFE gelmiş %80’e, TÜFE gelmiş %36’ya ve daha da acısı bu seviyelerin hâlâ zirve olmaması. Herhalde bu ortamda faiz indirimlerine devam etmez TCMB. Bir diğer risk ise ABD Merkez Bankası FED. Attıkları adımlar, verdikleri mesajlar önümüzdeki dönemde dünyada doların güçleneceğinin işaretleri. ABD tahvil faizleri hızla yükselirken vazgeçtim faiz artırımından ama bari duralım, daha da indirmeyelim.

TCMB faizleri %19’dan %14’e indirdi de ne oldu? Piyasaya yansıdı mı?

Cevap açık seçik ortada. “HAYIR”

TCMB faizi indirirken piyasada faizler yükseldi

Mevduat faizleri yükseldi.

Tahvil faizleri yükseldi.

Ticari kredi faizleri yükseldi.

Otomobil kredi faizleri yükseldi.

Konut kredi faizleri yükseldi.

Bireysel ihtiyaç kredi faizleri yükseldi.

Ülke risk primi yukarı gitti.

Peki neye ve kime yaradı bu faiz indirimi?

Faiz insin, bu faizler yüksek, kredi kullanıp yatırım yapamıyoruz diyen sanayiciler ve onların üyesi oldukları STK’lar bile gelinen noktadan şikâyet etmeye başladılar.

Biz anlattık, anlatamadık. Sıra sizde hanımlar, beyler.

Buyurun şimdi siz anlatın.

Anlatabilirseniz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mert Yılmaz Arşivi