Öğretmenlik Meslek Kanunu, eğitim ve nitelik

Son Güncellenme Tarihi: Ocak 12, 2022 / 15:25

Haftalardır hazırlandığı söylenen Öğretmenlik Maslek Kanunu 10 Ocak tarihinde TBMM’nin ilgili komisyonunda görüşülerek 5.maddesindeki “ve/veya” eklemesi dışında, muhalefet partileri ile komisyonda dinlenmek üzere davet edilen 7 sendikanın teklifin bütününe dair itirazlarına rağmen komisyona geldiği gibi AKP’li ve MHP’li üyelerin oy çokluğu ile kabul edildi. Eğitim sendikaları ile muhalefet partilerinin, eğitim bilimcilerin ve uzmanların itirazlarını dikkate almadan komisyondan geçirilen bu yasa teklifi, içinde barındırdığı “kozmetik” bazı maddeler dışında eğitimin niteliğine ve öğretmenlerin mesleki gelişimine çözüm üretmekten uzaktır.

Çözüm üretmek bir yana içinde barındırdığı ayrıştırıcı maddeler ile zaten bozuk olan “eşit işe eşit ücret” ilkesini daha da bozucu etkisi nedeniyle de öğretmenlik mesleğinin itibarını toplum nezdinde zedeleyen bir işlev görecektir.

Muhtemelen önümüzdeki hafta TBMM’ye indirilecek olan düzenlemenin bu haliyle yasallaşması beklenmektedir. Yasa teklifi içinde yer alan Öğretmen Kariyer Basamakları maddesinin yaratacağı olumsuzluklar bu yazımızda ele alınarak eğitimin niteliğine sağlayacağı katkının yetersizliği özetlenecektir.

Yaklaşık 550 bin öğretmenin görev yaptığı 2005’te getirilen ilk düzenlemede uzman öğretmenliğe 125 bin 12 başöğretmenliğe ise 62 bin 360 kontenjan ayrılmıştı. Alanında tezli yüksek lisans ve doktora yapanlar sınavdan muaf tutulmuş yüksek lisans ve doktora alanları tanımlanmıştı. Başvuru için meslekte yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte 7 yılını doldurmuş olma, sınavda başarılı sayılmak için 60 puan almış olma koşulu belirlenmişti. En çok kontenjan sınıf öğretmenliğine ayrılmış, özel öğretim kurumları, diğer bakanlıklar ile DİB ve Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı birimlerde görev yapan öğretmenlerde düzenlemenin kapsamı içine alınmıştı.

ÖSYM sınav sonuç verilerine göre, 27 Kasım 2005 ve 30 Nisan 2006’da 152 bin 652 başvurunun yapıldığı sınavlara 143 bin 937 öğretmen girmişti. Sınav doğru soru çözme ortalaması; Türkçe 54 soruda 33, genel kültür 36 soruda 16, pedagojik formasyon 72 soruda 35, MEB Mevzuatı, eğitim yönetimi ve eğitim sistemi 18 soruda 8 olmuştu. Söz konusu tarihte 92 bin öğretmen uzman 350 öğretmen başöğretmen yapılmıştı.

Yasa teklifi, 2006’da uygulanan Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yükselme Sınavları sonrasında uzman ya da başöğretmen olanların okuttuğu sınıflardaki öğrencilerin durumlarına veya bu öğretmenlerin mesleki gelişim sonuçlarına ilişkin Bakanlık tarafından detaylı bilimsel bir araştırma yapılmadan, ayrıca öğretmenlerin görüş, eleştiri ve önerileri alınmadan hazırlanmıştır.

Uygulama ile ilgili akademik alanda ise çok sınırlı sayıda öğretmenin katılım gösterdiği birkaç araştırma söz konusudur. Oysa bu denli geniş kitleyi ve eğitim gibi çok önemli bir alanı ilgilendiren düzenlemede, mümkün olan en geniş kesimin katılımı ve geçmişte başlatılmış uygulamanın araştırma sonuçlarının süreçlere etkisinin ne olduğunun açıklanması gerekirdi.

Bu yönüyle de teklif “ben yaptım oldu” anlayışının mizah konusu yapılacak bir eseri olarak tarihteki yerini alacaktır. İçerik olarak nesnellik ve bilimsellikten uzak, sadece sınav başarısına odaklanmış, hazırlık süreçleri ve sonuçları alınacak sertifika ile sınırlı, uygulama denetim ve diğer değerlendirme ölçüt, yöntem ve araçları zaman içinde unutularak uygulanmayacak düzenlemenin, bütün dengeleri bozulmuş eğitim sistemini daha da bozmak dışında başka bir amaca hizmet etmeyeceği görülmelidir.

Sonuç olarak, mesleki gelişimin beraberinde kişisel, kurumsal ve kamusal kapasite ile toplumsal yarar amaçlı hizmet süreçlerine fayda sağladığı bilinmekte. Öğretmenlik mesleğinin temel yeterlilikleri bilgi, beceri, başarım, öz değerlendirme, ulusal evrensel ölçekte ortaklaşılmış değerler ile planlamaya odaklanmakta. Bahsi geçen yeterliliklerin yetiştirme ve hizmet sonrası süreçlerde bütün öğretmenler tarafından içselleştirilmesi yönünde atılacak her olumlu adım ve yasal düzenleme çok değerli ve anlamlı bulunmakta. Ancak bunun uzman öğretmenlik için 30 iş gününe karşılık gelen 180 saatte, başöğretmenlik için 40 iş gününe karşılık gelen 240 saatte tam olarak sağlanamayacağı da bilimsel bir olgu olarak karşımızda durmakta. Bu nedenle sıkıştırılmış/hızlandırılmış programları içeren kursların beklentileri karşılamayacağı, ulaşılmak istenen hedeflere hizmet etmeyeceği geçmişte yaşanmış deneyimler sonucu ispatlanmış ve kabul görmüş bir düzenlemeyi yeniden gündeme getirerek yasalaşmasında ısrarcı olmak, eğitimin niteliğine, öğretmenliğin yeterlilik ve liyakatına yarardan çok zarar veren bir işlev görecektir. Eğitim emekçilerinin tamamının özellikle de yüzde doksanını oluşturan öğretmenlerin mesleki gelişimleri için akademik kariyer yapmaları eğitimin niteliğine önemli katkılar sağlayacağı bilimsel bir olgudur. Alanlarında gelişme sağlamak üzere akademik kariyer yapmak isteyen eğitim emekçilerinin başlayacağı her girişim teşvik edilmeli ve ekonomik olarak desteklenmelidir. Ayrıca bu işler için ve bütün eğitim emekçilerinin yaşam standartlarını yükseltmek için bir meslek yasası ya da şimdi olduğu gibi “kozmetik” maddeler içeren bir yasa teklifine gerek yoktu. Başta 1739 ve 657 olmak üzere diğer ilgili yasalarda yapılacak maddesel bazı değişiklikler yeterli olacaktı.

Alaaddin Dinçer

Alaaddin Dinçer. 1956 yılında Trabzon Çaykara’da doğdum. Liseyi Ankara’da okudu. 2 yıllık eğitim enstitüsünü Kırklareli Lüleburgaz Kepirtepe Eğitim Enstitüsü’nde bitirdi. Uzun yıllar işçi ve kamu sendikalarında yöneticilik yaptı. En son 2008 yılında Eğitim-Sen Genel Başkanlığı’ndan ayrıldı. Eğitim ve bilim üzerine yazılar yazıyor.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top