Alaaddin Dinçer

Alaaddin Dinçer

Okul Ne Yana Düşer Usta

2021-22 MEB İstatistiklerine göre resmi ve özel Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumlarında 1 milyon 833 bin 717 öğrenci okumakta. Bu öğrencilerin 400 bin 219’u kısa adı MESEM olan kurumlara devam etmekte. 2020-21 İstatistiklerine bakıldığında bu rakamın 159 bin 773 olduğu görülmekte. Mesleki Eğitim Merkezlerine devam eden öğrenci sayısı (Çocuk İşçi) Bakanlığın son açıklamalarına göre 1 milyon 247 bin 773’e çıkmış bulunmakta. Faaliyetler 34 alan 184 dalda yürütülmekte. Yukarıda yer alan istatistiklere bakarak, eğer bu yüzde 320’lik artışta 18 yaş üzeri açık ortaokul ve lise mezunları yoksa meslek liselerinde okuyan öğrencilerin yüzde 68,05’i hafta 4 gün bir işyerinde çalışıyor demektir.

Türkiye’de son yıllarda mesleki eğitimde okul tabanlı eğitimden işletme tabanlı eğitime geçiş için mevzuat düzenlemeleri yapılarak yoğun uygulama sürecine geçilmiş durumda. Bu geçiş sürecine bağlı olarak mesleki eğitim, özel sektöre ucuz iş gücü ve finans aktarma aracı işlevi görecek şekilde düzenlenmekte. Buna göre uygulama iki koldan yürütülmekte. Birincisinde, yaygın eğitime bağlı çıraklık eğitim merkezlerinde sürdürülen eğitim, bu kurumların örgün eğitim kapsamına alınmasıyla birlikte çıraklık eğitim merkezi olmaktan çıkarılıp Mesleki Eğitim Merkezlerine (MESEM) dönüştürülerek örgün eğitim kapsamına alınmakta. İkincisinde ise mesleki ve teknik liselerin büyük bir bölümü, döner sermaye üzerinden özel sektörün üretim atölyelerine dönüştürülmekte.



MESEM programına dâhil olan öğrenciler için işletme sahiplerine, devlet katkısı adı altında 9. 10. ve 11. sınıflar için asgari ücretin yüzde 30’u (2.552 lira) 12. sınıflar için yüzde 50’si (4.253 lira) oranında kamu kaynağı aktarımı yapılmakta. İşverenler ‘mesleki beceri edinme’ ya da ‘işi öğrenme’ bahanesiyle genç/çocuk iş gücünü stajyer olarak kullanmayı olağan bir süreç haline getirmekte, Çocuklar bu uygulama ile bir gün okula dört gün işletmeye gitmekte. Böylece 4 asgari ücretli yetişkin çalıştırmak yerine bir asgari ücretli yetişkin çalıştırıp 4 ya da 5 çocuk işçi çalıştırmak işverenlerin işine gelmekte. Bunun yanında ekonomik zorluk ve yoksulluk içinde yaşama tutunabilmek için çareler arayan ebeveynler ise bu durumu bir gelir kapısı olarak görüp çocuklarını bu merkezlere gönderme çabası içine girmekte. Bu şekilde öğrenciler, örgün eğitimden uzaklaşıp ucuz iş gücü olarak iş piyasasında sömürüye açık hale gelmekte.

Milli Eğitim Bakanlığının 2023 yılı eğitimde hedefler raporunun mesleki eğitim ile ilgili bölümde;

-Mesleki eğitimin güçlendirilmesi kapsamında mesleki eğitim merkezlerinde çırak ve kalfa sayısı 7 kat artışla 1 milyon 200 bine ulaştığı,

-Gelecek yıl çırak ve kalfa sayısının 1 milyon 200 binden 1 milyon 500 bine çıkarılacağı, bilgisi yer almakta.

Yukarıda analizi yapılan tablonun düzeltilmesi ve çocukların “iş gücü” tanımından çıkarılmaları için ulusal ve uluslararası düzeyde kabul edilen sözleşmeler bulunuyor.
182 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesinin (ILO) 3. maddesinde, çocuk işçiliğin en kötü hallerinin bir bölümü şöyle açıklanmakta:

“Çocukların alım-satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburî çalıştırılmaları gibi kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm biçimleri olarak çalıştırılamaz.”

Türkiye, taraf olduğu ILO Sözleşmeleri kapsamında hazırladığı Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programında (2017-2023) üç öncelikli alan belirlemiş ve 2023’e kadar bu alanlarda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik taahhütte bulunmuştur:

1. Sokakta Çalışma,

2. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Ağır ve Tehlikeli İşlerde Çalışma,

3. Tarımda Aile İşleri Dışında.



Çocuk İşçiler İstismara Karşı Korumasız
Çocuk işçiliği, çocukların fiziksel ve ruhsal olarak zarar görme riski altında kalmasına neden olmakta. Çocuk işçiler, çalışmak zorunda bırakıldıkları tarım, sanayi, sokak ve hizmet alanlarında her türlü istismara karşı korunaksız kalmakta. Çocuk işçiliği, çocukların eğitimini tehlikeye atar, haklarını kısıtlar ve gelecek fırsatlarını sınırlandırır. Ayrıca yoksulluğun ve çocuk işçiliğinin kuşaklar boyunca devam etmesine yol açmakta.

ILO ve UNICEF, çocuk işçiliğindeki artış eğilimini tersine çevirmek amacıyla aşağıdaki hususlarda çağrıda bulunmakta:

“Kapsayıcı çocuk yardımları da dahil herkes için yeterli sosyal koruma.

Yetişkinler için insan onuruna yakışır işlerin teşvik edilmesi, böylece ailelerin gelir elde etmek için kendilerine yardımcı olması amacıyla çocuklara başvurmak zorunda kalmaması.

Çocuk işçiliğini etkileyen zararlı toplumsal cinsiyet normlarına ve ayrımcılığa son verilmeli, çocuk koruma sistemlerine, tarımsal kalkınmaya, kırsal kamu hizmetlerine, altyapıya ve geçim kaynaklarına yatırım yapılması.”

Sonuç olarak; Küresel bir sorun olan çocuk işçiliğini önlemek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından 12 Haziran, Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Çocuk işçiliğin başlıca sebepleri arasında yoksulluk ve işsizlik geliyor. Bu konular nüfus, göç, eğitim düzeyi, ekonomik gelişim ve sosyal kalkınma kavramlarıyla doğrudan ilgilidir ve çocuk işçiliğinin temel sonuçlarından biri eğitime devamsızlıktır. Çocuk işçilik; çocukların, çocukluklarını yaşayamamasına, eğitim ve temel haklarından mahrum kalmasına ve dolayısıyla sağlıklı fiziksel ve zihinsel gelişimlerini engelleyen zararlı işler olarak tanımlanmakta.

Ailenin yoksullukla mücadele etme yolu olarak çocuklarını çalıştırması benimsenmiş bir yöntem olduğu söylenebilir. Türkiye’nin 2017-2023 Eylem Planı’nda belirtildiği üzere, İş Kanunu kapsamında olan işyerlerinin denetiminin çocuk işçiliği özelinde yapılmaması, denetim yapan kurum ve kişilerin konuya duyarlılığı ile farkındalık düzeylerinin yeterli olmaması bu alanda çözüm bekleyen önemli sorunların başında geliyor. Ancak, çocukların çalışması konusunda “genç yaşta sorumluluk bilincini kazansın” ve “aileye maddi olarak destek olsun” anlayışının değişmesi gerekiyor.

Eğitim, çocukların onlara biçilmiş olan rolün dönüşebilmesi için kritik. Temelinde bir insan hakları sorunu olan çocuk işçiliğin önlenmesi, çocukların eğitimlerine devam etmesi ve çocuklukların sağlıklı bir şekilde yaşayabilmeleri için ülkeyi yönetenlere önemli görevler düşmekte. Dünya mesleki eğitimi ortaöğretim sonrası dönem sonrasına başlatmayı tartışıp bir bölüm ülkede uygulamaya geçilmişken, ülkemizde bu alandan sorumlu kişilerin çocuk işçiliğini artırmayı ve çocuk emeğinin sömürülmesini savunmayı onaylamak mümkün değildir. Yapılması gereken çocuk haklarıyla ilgili ortaklaşılmış uluslararası normlara aykırı olan bu yanlışa son vermektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alaaddin Dinçer Arşivi