Olur mu?

Kılıçdaroğlu ikinci turu Erdoğan’ın önünde tamamlayabilir mi sorusuna kısa cevabım şu: Teorik olarak evet, pratik olaraksa zor ve fakat imkansız değil. 

Teorik olarak evet çünkü önümüzde ilk turunda kimsenin kazanamadığı bir seçim var. Yine, teorik olarak evet çünkü ilk turda Erdoğan’ı desteklemeyen seçmenler ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu desteklerse Erdoğan kaybedebilir. Teorik olarak mümkün olmakla beraber, pratik durumda Kılıçdaroğlu’nun kazanması kolay değil. Değil çünkü ilk turda Erdoğan’ı destekleyenlere ikinci turda bir miktar daha seçmen eklenirse Erdoğan kazanabilir. Keza, Kılıçdaroğlu’nun kazanması zor çünkü ilk turda Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen seçmenlerin Kılıçdaroğlu’na oy vermemesine sebep olan faktörlerin önümüzdeki on günlük sürede etkisizleştirilmesi zor. Oğan Kılıçdaroğlu’nu desteklemeye karar verse bile. 

Pratik olarak zor görünse de Kılıçdaroğlu’nun kazanması imkansız değil. Eğer büyük bir adım atılabilirse, oyun değiştirici türden bir hamle yapılabilirse Kılıçdaroğlu kazanabilir de. Temel bir adım, oyun değiştiren hamle derken kastettiğim şu: Olur da kalan şu kısa sürede seçimlerin, çok değil, bir kısım seçmen nazarındaki manası, imgesi değiştirebilirse, Kılıçdaroğlu ikinci turu Erdoğan’ın önünde tamamlayabilir. İzah edeyim.

Yanlış olduğu, olmayacağı baştan belliydi ama ilk tur sonuçları şunu kesinkes göstermiş oldu: Herkese kalp yapan adam olarak Kılıçdaroğlu imgesiyle Erdoğan’ın karşısına dikilmek, aslında genel olarak herhangi bir Kılıçdaroğlu imgesiyle Erdoğan’ın karşısına dikilmek akla ziyan bir karardı. Kalan kısa sürede bu karardan hızla vazgeçilir de, seçmenlere 28 Mayıs’taki seçimin Erdoğan’la Kılıçdaroğlu arasında bir seçim değil, başka iki şey arasında bir seçim olduğu anlatılabilirse, çok değil, bir miktar seçmen buna ikna edilebilirse, işler değişebilir. Fikrim, kanaatim bu. İlk turda Kılıçdaroğlu’na oy vermeyen bir miktar seçmen 28 Mayıs’taki seçimin iki Türkiye ihtimali, iki Türkiye fikri,  arasında olduğuna ikna edilebilirse, Kılıçdaroğlu ikinci turu Erdoğan’ın önünde tamamlayabilir. Bir miktar seçmen 28 Mayıs’ta yapacağı seçimin Erdoğan’la Kılıçdaroğlu arasında değil, ehliyetsiz idarecilerce yönetilen, hayatın her geçen gün pahalılaştığı, medeni dünyadan giderek kopan Türkiye’yle, akıl ve liyakatla yönetilen, müreffeh ve medeni Türkiye arasında olduğuna ikna edilebilirse Erdoğan kaybedebilir. 

Ne var ki, bu temel şeyi yapmanın kolay olmadığı da açık. Kalan kısa vakitte seçmenlerin 28 Mayıs seçimine dair imgesini, 28 Mayıs seçiminin seçmenler nazarındaki manasını değiştirmek kolay iş değil. Nitekim, Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi de böylesine zor işlerin peşine düşeceğe benzemiyor. Öte yandan, Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi seçimleri kazanabilmek için oyun değiştiren türden bir hamleye ihtiyaçları olduğunun da farkında. Nitekim, bu türden bir hamleyi yaptılar bile. Biraz can havliyle yapılmış görünse de Kılıçdaroğlu ve ekibinin yeni hamlesi malum. Kılıçdaroğlu’nu destekleyebilecek seçmenlerin bir kısmının Erdoğan’a sığınıp kalmasına bir kısmının da Oğan’a gitmesine sebep olduğuna hükmedilmiş olsa gerek, Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın son zamanda diline doladığı “PKK ve ‘FETÖ’ Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” iddiasına çok sert karşı çıktı ve aynı suçlamayı Erdoğan’a yöneltti. Ardından eli yükseltti ve Erdoğan’ın PKK ve FETÖ’yle işbirliği yaptığını, bunu yapmakla kalmayıp bir de vatanın namusunu korumayıp ülkeye milyonlarca mülteci getirdiğini duyurdu. Özetle, Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi 28 Mayıs öncesinde oyun değiştirici bir hamleye ihtiyaçlarının olduğunu fark etmiş ve bu hamlenin Erdoğan’la milliyetçilik yarışına girmek olduğuna karar vermiş görünüyor. 

Milliyetçiler Yarışıyor

Erdoğan’ı geride bırakabilmek için Kılıçdaroğlu’nun oyun değiştirici bir hamleye ihtiyacı olduğuna katılmakla beraber Erdoğan’la milliyetçilik yarıştırmanın bu hamle olup olmadığından şüpheliyim. Birkaç sebepten ötürü. İlk olarak, “PKK Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” ithamına karşı “çözüm sürecinde temas kuran sizdiniz” suçlaması kısmen de olsa işe yarayabilir gerçekten. Çünkü çözüm sürecinde hem CHP hem de MHP Ak Parti’ye bu suçlamayı yöneltmiş ve malum 7 Haziran 2015 seçimlerinde Ak Parti epey bir oy kaybı yaşamıştı. Ancak, aynı ithamın bugün işe yarama ihtimali kuvvetli değil çünkü evvela söz konusu itham geçmişle ilgili. Dahası, Türkiye’de seçmen “devlet, devleti yöneten parti yapıyorsa vardır bir kerameti” türünden genişçe bir marja sahip olduğundan “esas siz yapmıştınız” suçlaması o kadar da işe yaramayabilir. Kaldı ki, bir de muhafazakar seçmenin “bizimkiler yapıyorsa, yanlış da olsa önemi yok” pragmatizmi var. Hülasa, “esas siz yapmıştınız” ithamı oyun değiştirici hamle olamayabilir. 

Sığınmacılar meselesi kısmen farklı. “Ülkeye 10 milyon Suriyeli doldurdunuz” ithamına abanmak Erdoğan’a sığınan seçmeni yerinden oynatmakta işe yarayabilir gerçekten. Çünkü malum Zafer Partisi’nin ve Oğan’ın yelkenlerini göçmen karşıtı bu siyaset doldurdu son bir iki yılda. Öte yandan, bunun da oyun değiştirici hamle olmama ihtimali var çünkü iki hafta öncesinde herkese kalp gönderen Kılıçdaroğlu’ndan PKK ve sığınmacılar meselesinde el yükselten Kılıçdaroğlu’na yapılan hızlı geçiş seçmende ‘ne oluyor’ şaşkınlığına yol açıp, tereddüt uyandırabilir. Oyun kurucu olabileceğine hükmedilen bu hamlelerin Kürt seçmenler üzerindeki etkisi da ayrı bir bahis. “Kürtler her şeyi sineye çeker, yeter ki Erdoğan gitsin” fikrine çok güvenilir de milliyetçiliği köpürtmenin dozu kaçarsa, zaten düşük olan Kürtlerin seçimlere katılma oranları düşebilir ve bu da evdeki bulgurdan da olmaya yol açabilir. Hülasa, ahlaki açığı ayrı bir bahis, sığınmacılar meselesinde Erdoğan’a yüklenmek de oyun değiştirici hamle olmayabilir.

Bütün bu hal, Kılıçdaroğlu’nun kazanmak için oyun değiştirici bir hamleye ihtiyacı olduğunu ve fakat Erdoğan’la milliyetçilik yarıştırmanın o hamle olup olmadığının şüpheli olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, artık vakit kalmadı, kimselerin niyeti de var görünmüyor ama seçimi Kılıçdaroğlu’nun önde tamamlamasını isteyenlerin başka bir hamle düşünmesi gerekiyor. 

Çok ümitli olmak zor ama bu türden bir hamle şu olabilir: Yukarıda sözünü ettiğim “seçimlerde Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu yarışmıyor, Erdoğan Türkiye’sine karşı başka bir Türkiye fikri yarışıyor” imgesini hızlı çekim devreye sokmak. Bu türden bir hızlı çekim de artık ne yapacağını değil kiminle yapacağını anlatmakla olabilir. İmamoğlu ve Yavaş’ın deprem ve sosyal yardım gibi kilit icra alanlarının, Babacan’ın Dış İşleri, Akşener’in Savunma, Ahmet Davutoğlu’nun İçişleri, Bilge Yılmaz’ın da Hazine’nin başında olduğu bir kadroyla Türkiye’nin yönetileceğini açıklamak bu türden bir son hamle olabilir. 

Zor ama ikinci turda Erdoğan halen geçilebilir diye düşünüyorum. Ama son anda imdat frenine asılarak ya da bütün tuşlara aynı anda basarak değil de hızlı çekim bir hamleyle Türkiye’yi ehil bir kadroyla yöneteceğini açıklayarak belki olabilir bu. Ancak bu türden bir hamle, çok değil birkaç ay önce desteği yüzde 45’e düşmüş Erdoğan’ın çok işe yaramış görünen “beka meselesini seçim gündeminin birinci maddesi yapmak” hamlesini tersine çevirmeye yarayabilir. Ancak bu türden bir hamle ekonomi ve iyi yönetim meselesini seçim gündeminde beka meselesinin önüne geçirebilir gibi görünüyor.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mesut Yeğen Arşivi