Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

ONUR

Son gününü yaşadığımız haziran ayı dünyanın birçok ülkesinde “Onur Ayı” olarak kutlanıyor. Bilenler vardır, bilmeyenler için yazmakta fayda var. Onur Ayı’nın resmi olarak ilk kutlanması ABD Başkanı Bill Clinton tarafından 1999 yılında başlatılıyor. Clinton’dan sonra Obama ve Biden da Onur Ayı’nı resmi olarak kutlayan başkanlar. Dolayısıyla, Onur Ayı’nın anavatanı ABD ve zaman içinde buradan birçok ülkeye yayılıyor.

Ancak, onur kutlamalarının tarihçesi çok daha öncelere, 28 Haziran 1969 tarihli Stonewall Ayaklanması’na kadar gidiyor.

New York Greenwich Village’de bulunan Stonewall Inn isimli bir gay bara düzenlenen polis baskınına karşı bar sahiplerinin, çalışanların, müşterilerin, çevredeki diğer bar müşterilerinin ve mahalle sakinlerinin ayaklanması eşcinsel hareketin tarihinde bir dönüm noktasını oluşturuyor. Emniyet kuvvetlerine karşı direniş ve ayaklanma geceler boyunca devam ediyor. Hedef, tutuklanma korkusu olmadan cinsel yönelimini rahat rahat yaşayabilmek. Kuşkusuz ki, Stonewall Ayaklanması alttan alta kuvvetlenen ve yaygınlaşan eşcinsel hareketin bir doruk noktası, hareketin toplumla buluştuğu bir sembol an.

Bu ayaklanmanın bir sene sonrasında, 28 Haziran 1970 günü başta New York olmak üzere birkaç ABD şehrinde ilk eşcinsel onur yürüyüşleri düzenlenmeye başlıyor ve o günden bu güne değin bu onur yürüyüşleri tüm dünyada benzer bir dönemde kutlanıyor.

Onur yürüyüşleri, LGBTI+ bireylerin kişisel, sosyal, siyasi, ekonomik, hukuki ve kültürel taleplerinin dile getirildiği, kazanımların kutlandığı ve çoğunlukla bir karnaval coşkusunda geçen etkinlikler olarak toplumsal hafızalara kazınıyor.

Ülkemizdeki ilk onur yürüyüşü 1993 yılında İstanbul’da gerçekleştirilmek istendi, ancak hem onur yürüyüşü hem de diğer etkinlikler toplumdaki örf ve adetler gerekçe gösterilerek valilik kararı ile yasaklandı. Bu yasaktan tam on sene sonra ilk onur yürüyüşü 2003 yılında yapıldı, bu güne değin yapılan en görkemli yürüyüş ise Gezi Olayları’nın da etkisiyle 2013 yılında düzenlendi. Aslında toplum Gezi Olayları sayesinde ülkemizdeki LGBTI+ hareketinin gücünü keşfetmişti. O nedenle de yürüyüşe büyük bir toplumsal destek verildi. Onur yürüyüşleri o günden bu yana ülkemizde yasak.

Onur yürüyüşleri bazen ramazan, bazen koronavirus, bazen aile ve ahlak yapımız nedeniyle, bazen de huzur, güvenlik ve esenliğin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla valilikler tarafından yasaklanıyor. Ancak bu yasaklar LGBTI+ bireylerin sokağa inmelerine ve yürüyüş gerçekleştirme azimlerine engel olmuyor. Sonuç, bu yıl da olduğu gibi, polis engeli, baskı ve yüzlerce gözaltı.

Onur yürüyüşleri özellikle ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde bir kutlama ve bir coşku ortamında geçerken, bizde ve bizim gibi birkaç ülkede yasaklamalarla ve baskı ile özdeşleşiyor. Ancak, şunu da kabul etmek lazım ki, kadın hareketi ile birlikte LGBTI+ hareketi ülkemizdeki en güçlü toplumsal hareket ve bu baskılar, yasaklamalar aslında harekete can suyu katıyor.

Bu topraklar LGBTI+ bireylere ve kimliklere hiç de hoşgörülü ve saygılı olmayan topraklar. Her ne kadar yirmi otuz yıl öncesine kıyasla bir gelişme olsa da bu toplumun ezici çoğunluğu hâlâ LGBTI+ bireyleri yok sayıyor ya da bu kimlikleri toplumsal tahayyülünde ancak dönüştürerek ve kendi istediği kalıplara uydurduğunda kabullenebiliyor. İşte tam da bu nedenle bu hareketin aktörlerinin görünürlük, eşitlik ve özgürlük talepleri son derece önemli ve onur yürüyüşleri adının hakkını layıkıyla veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Ayna

21 Mart 2024 Perşembe 07:00