Ooo düşünsene bir de rasyonel bir zemine oturuyormuş Türkiye…

Bu ara herkes Mehmet Şimşek ile ilgili bir şeyler yazıyor, içini döküyor. Bir süre de böyle devam eder sanki. Ekonomi alanında hiç yazmayan gazeteciler köşelerini ekonomi başlıklarıyla donattı. Twiter’da akış #şimşek ile doldu. Haber bültenleri Şimşek’ten bahsediyor. Tartışma programları Şimşek’siz olmuyor. 

Şimşek gibi çaktı vallahi! 

Ama asıl sorunumuz da bu tam olarak. Biz hep kişiler üzerinden tartışıyor, kişilerden medet umuyoruz. Hâlbuki doğru olan ilimi bilimi takip etmek, akılcılıktan ayrılmamak. Aynı hareketi yaparak farklı sonuç çıkmasını beklememek. Nedensellik ilişkisini kurabilmek. 

Bu nedenle kavramlarla başlayalım derim.

Rasyonel nedir?

Aklın kurallarına uygun olan, anlaşılmaya uygun durumda olan, tutarlı, mantık çerçevelerine uygun anlamı taşır.

Rasyonalite nedir?

Duygusal ya da rastgele tepki vermeyi değil, verimlilik ilkesine göre hareket etmeyi ifade eder. Rasyonalite, tutarlılık demektir. Bir başka ifadeyle amaç ile araçlar arasındaki ilişkinin tutarlı bir şekilde ortaya konmasıdır.

Mehmet Şimşek ne dedi?

Şimşek, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır” dedi. 

Şimdi bu hatırlatmaların ardından hadi başlayalım. Her şeyden önce son irrasyonel olduğunu umduğum veri ile, enflasyon ile...

TÜİK'e göre mayıs ayında tüketici fiyat endeksi bir önceki aya göre yüzde 0.04 arterken yıllık yüzde 39.56'ya geriledi. ENAG'ın, doğalgaz fiyatının değişmediği varsayımıyla açıkladığı verilerine göre ise mayıs ayında enflasyon yüzde 7.35 artarken, yıllık artış yüzde 109.01 gerçekleşti.

Her şeyden önce açıklanan rakam düşük diye gerçekleşen rakam düşük olmuyor. Bu rasyonellikten uzak bir durum mesela. Üstüne üstlük koca bir istatistik kurumunun itibarı yerle bir oluyor. 

Söz kurumlardan açılmışken asıl rasyonel davranması gereken kurum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. 

Politika faizi ile piyasadaki diğer faizler arasındaki makas çok açık. Asıl görevi olan fiyat istikrarını sağlamak konusunda çok zayıf. Bizatihi eski bakanın ifadesiyle önemsizleştirilmiş bir politika faizi dolayısıyla olan yine kurumun itibarına oldu. Bu ay yapılacak olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısını uzunca bir aranın ardından piyasa izleyecek, önemseyecek. Elbette dünya da.

Dünya demişken, dünyaya rasyonel gelecek politika; görev süresi içinde her sabah kalktığında aynı kişiyi işinin başında görmek olacaktır. Sürekli değişen mevzuatlar, yeni alınan tedbirler, alındıktan bir gün sonra değiştirilen kararlar yoruyor yabancıyı. Açıklamaların arasında boğulup kalıyorlar. 

Hazır açıklamalar deyince, işte onlar da rasyonel olmalı elbette, mesela politika başarılı olmazsa ne yaparsınız sorusunun cevabı “Üzülürüm” olamaz. Ya da yeni ekonomi modeline ilişkin kamuoyunu bilgilendirirken “Gözlerimdeki ışıltı” derseniz pek de rasyonel bulunmamanız şaşırtıcı olmaz. 

Ben açıkçası Sn. Şimşek ile Sn. Erdoğan’ın en azından temel prensiplerde uzlaşmadan böyle bir görevlendirme olacağını düşünmüyorum. Ama bir yandan bunun pek çok örneğini de yakın zamanda yaşadık.  

Yabancı cephesinde tanınırlığı olan, Ortodoks politikalardan yana olduğunu bildiğimiz, üstelik ilk cümlesi “rasyonellik” olan Sn. Şimşek’in işi elbette çok zor. Ama sonuçta doğru atılacak adımlar. Kararlılıkla sürdürülecek doğru politikalar ile yol yürünürse üstesinden gelinmeyecek bir durum yok. 

Baksanıza duymaya bile ne kadar ihtiyacımız varmış. Ne güzel sözcükmüş rasyonellik. Düşünsenize bir de gerçekten “rasyonel zemine” oturuyormuş Türkiye…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mine Uzun Arşivi