Ophelia ve Elizabeth Siddal

Resimdeki çiçekler de anlam yüklü; salkım söğüt yitirilmiş aşkı, ısırgan acıyı, papatyalar da masumiyeti simgeliyor; hercaimenekşeler nafile aşkın, iparhanlar da kederin rumuzu; unutmabeni çiçeklerinin adı üstünde…

Hamlet, William Shakespeare’in 1599-1601 yıllarında yazdığı bir tragedya; pek çok kişinin, oyunu izlememiş olsa da konusunu bildiği, en azından adını duyduğu bir tiyatro eseri.

Bugünkü yazı Shakespeare ya da Hamlet değil, John Everett Millais’nin oyundaki karakterlerden Ophelia’nın son anlarını resmeden ünlü eserine modellik yapan Elizabeth Siddal(1) hakkında; onun yaşadıkları da “trajik” sıfatını Ophelia’dan daha az hak etmiyor. Ama Elizabeth Siddal’a geçmeden önce Hamlet’in, Ophelia’nın ölümüne kadar olan bölümünü kısaca aktaralım.

Danimarka Prensi Hamlet, babasının ölümünü haber alınca, eğitim için gönderildiği Almanya’dan ülkesine döner hemen. Hamlet’in amcası Claudius, henüz kardeşinin ölümü üzerinden iki ay geçmeden dul kraliçe Gertrude’la evlenmiş ve tahta geçmiştir. Hamlet, babasının ölümüyle yıkılmış yas tutarken, bir gece babasının hayaleti görünür ve katilinin Claudius olduğunu söyleyerek öcünü almasını ister ondan.

Hamlet, amacını amcası ve diğerlerinden gizlemek için kederden aklını yitirmiş rolü yapmaya başlar; aşık olduğu Ophelia da onun delirdiğine kananlar arasındadır. Ancak Hamlet zaman zaman hayaletin sözlerinden kuşkuya kapılır ve bir türlü harekete geçemez.

Kente gelen gezici bir tiyatro kumpanyası oyuncularından, sarayda yeni kralın huzurunda babasının ölümünü -Hamlet’in aklındaki şekliyle, bir cinayete kurban giderek- canlandırmalarını ister. Kralın oyun sırasında aşırı tedirgin olması ve tam cinayet anında salonu terk etmesiyle Hamlet onun suçlu olduğuna iyice ikna olur.  

Sonraki gün annesiyle yüzleşirken, odadaki bir duvar halısının hareket ettiğini görünce ardındakinin Claudius olduğunu düşünerek bıçağını perdeye saplar; fakat konuşmaları gizlice dinlemekte  olan, kralın danışmanı ve Ophelia’nın babası Polonius’tan başkası değildir. Kral da bunu  fırsat bilir ve bu cinayeti gerekçe göstererek Hamlet’i İngiltere’ye sürgüne gönderir; bu arada İngiltere kralına yazdığı mektupla da oraya vardığında Hamlet’in öldürülmesini ister. Ancak Hamlet kurulan tuzağı öğrenir ve  Danimarka’ya geri dönmeyi başarır.

Ophelia babasının ölümüyle -gerçekten- aklını yitirir ve edepsiz şarkılar söyleyerek sokaklarda dolaşmaya başlar. Sonunda, kıyısında çiçek toplamak için gittiği dereye kazayla düşer ve boğularak can verir.

Rafael Öncesi Kardeşliği

John Everett Millais’nin Ophelia’sı, Hamlet’ten yaklaşık iki yüz elli yıl sonra, 1851-1852 arasında yapılmış bir resim. Millais’nin de içinde yer aldığı “Pre-Raphaelite Brotherhood” (Rafael Öncesi Kardeşliği) akımının sanat ilkelerini başarılı bir şekilde yansıtan bir eser Ophelia. Rönesans döneminde, Rafael ve ardılları tarafından oluşturulmuş egemen sanat biçemine karşı oldukları için bu adı seçmiş bir sanatçı grubu “Rafael Öncesi”. Özellikle doğanın en ince ayrıntısına kadar ve canlı renklerle, mümkün olan en gerçekçi biçimde betimlenmesi akımın gelenekten kopan en temel farklılığı. Yalnızca beş yıl süren ancak etkileri çok daha uzun süren bu akımın belki de en tanınan eseri Ophelia.

Resimde ilk göze çarpan, durgun bir derede -çok da derin görünmeyen- suyun üzerinde batmakta olan bir genç kız. Solgun yüzü ve göğsünün bir kısmı suyun üzerinde, dudakları şarkı söyler gibi hafifçe açılmış, iki elini suyun üstünde tutarken avuç içlerini -yaklaşan eceli sevgiyle kucaklar gibi- yukarı doğru açmış. Üstünde son derece süslü ve ağır olduğu belli brokar bir elbise var, elbisesinin geniş eteği de aynı saçları gibi suya yayılmış, hafifçe dalgalanıyor. Sağ eliyle birkaç dal çiçek tutuyor, karnında ve eteğinde de suda yüzen rengarenk çiçekler görüyoruz, boynunda da kır menekşelerinden bir gerdanlık var.

Genç kızın betimlenmesindeki başarı, dere kıyısında da aynı ustalıkla yinelenmiş, resimdeki her şey olağanüstü ayrıntılı ve canlı. Kıyıda, suya doğru yan yatmış salkım söğüt ağacına gözümüz çarpıyor önce, genç kız çiçek toplamak için derenin üzerine uzanan dalların birine tırmanmış fakat gevrek dal ağırlığına dayanamayınca suda bulmuş kendini. Ancak korkmuş, paniğe kapılmış bir hali de yok Ophelia’nın, suya düşerken geniş eteğinin içine dolan hava sayesinde kısa bir süre daha yüzeyde kalacak ama sonrasında yavaşça suya gömülecek belli ki, ama o  yaklaşan sonun farkında değilmiş ya da farkındaysa da hiç umursamıyormuş gibi, şarkı mırıldanıyor. Zayıf ve solgun yüzü son derece dingin.

Bence resmin büyüleyiciliği de bu tezattan kaynaklanıyor; diz boyu ve âdeta havuz gibi durgun bir dere kıyısı, her yeri kaplayan rengarenk çiçekler ve suyun üstünde neredeyse mutlulukla salınan genç bir kızın uyandırdığı huzur; buna karşılık, kızın belki saniyeler içinde çamurlu dibe gömüleceğini bilmenin izleyiciye hissettirdiği çaresizlik ve keder. Bu iki karşıt duygunun eşsiz bir karışımı, daha doğrusu dolanıklığı resmi bu kadar etkileyici yapan.

Çiçekler, Çiçekler

Resimdeki çiçekler de anlam yüklü; salkım söğüt yitirilmiş aşkı, ısırgan acıyı, papatyalar da masumiyeti simgeliyor; hercaimenekşeler nafile aşkın, iparhanlar da kederin rumuzu; unutmabeni çiçeklerinin de adı üstünde. Ophelia’nın boynundaki mor menekşelerin anlamı iffet ya da genç yaşta ölüm, ki burada herhalde ikinci anlamı baskın olsa gerek. Bunlardan oyunda adı geçmeyen tek çiçek, uyku ve ölümün simgesi olan kırmızı gelincik(2).

Millais bu olağanüstü resmi iki aşamada tamamlar. Önce Surrey’deki Hogsmill Nehri’nin girinti yaptığı, suyun çok durgun aktığı bir nokta seçer. Beş ay boyunca günde yaklaşık on bir saat çalışarak resmin -Ophelia dışındaki- her bir noktasını nakkaş titizliğiyle işler. Resimde Ophelia’yı çevreleyen bitki örtüsüne bir göz attığınızda, ağaç dallarının, çiçeklerin, kamışların hatta suda dalgalanan yosunların inanılmaz bir gerçekçilikle tuvale aktarıldığını görmemek olanaksız.

Sonra bu benzersiz pastoral sahneye Ophelia’nın yerleştirilmesine gelir sıra. Ophelia için bulunan model Elizabeth Siddal’dır. Yoksul bir aileden gelen Elizabeth ya da kendi kullandığı adla “Lizzie”, şiire ve resme meraklı bir genç kızdır; çalıştığı terzi dükkanında ressam Walter Deverell'in babasıyla tanışır bir gün, ona resim çalışmalarını gösterdiğinde baba, oğlu için modellik yapmasını önerir ona.

Lizzie’nin modellik yaptığı ilk resim, konusunu bir Shakespeare komedisinden alan “On İkinci Gece” olur. O sırada on dokuz yaşında olan Lizzie’nin sanat tutkusundan ve modellik sırasındaki sabrından çok etkilenen Walter Deverell onu diğer ressam arkadaşlarıyla tanıştırır.

Soğuk Suda Poz

Görür görmez Lizzie’nin gösterişsiz, sade güzelliğini Ophelia’ya yakıştıran Millais’nin resmi tamamlaması bir dört ay daha alacaktır. Ophelia’nın su içindeki pozunu canlandırmak için alttan birkaç gaz lambasıyla ısıtılan ayaklı metal bir küvete yatan Lizzie’nin -saatlerce suda kalsa da- sızlandığı hiç duyulmaz; hatta bir keresinde resmine dalan Millais’nin, yakıtı biten gaz lambalarının söndüğünü fark etmemesi yüzünden saatlerce soğuk suda poz vermek zorunda kaldığı zaman bile, ressamın dikkatini dağıtmamak için suyun soğuduğunu söylemez. O gün soğuk suda geçirdiği saatler yüzünden ağır bir zatürre geçirdiğinde bile hiç yakınmaz(3).

Lizzie’nin Ophelia için poz verirken tanıştıkları arasında “Rafael Öncesi” ressamlardan Dante Gabriel Rossetti de vardır. Bir süre onun için de modellik yapan Lizzie’yle Rossetti arasında tutkulu bir aşk gelişir. O günden sonra Lizzie yalnızca Rossetti için modellik yapacaktır(4).

Ancak bir sorun vardır, Rossetti sürekli Lizzie’ye onu çok sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemesine rağmen bir türlü onu ailesiyle tanıştırmaya yanaşmaz. Lizzie yoksul bir aileden geliyorken sevgilisinin ailesi oldukça varlıklıdır; Rossetti, ailesinin tepkisinden korkar. Lizzie’yi yıllarca oyalarken çapkınlıkları da eksik değildir, birlikte yaşarlarken bile pek çok başka sevgilisi olduğu bilinir.

Rossetti’yle geçirdiği yıllarda Lizzie’nin fiziksel sağlığı gitgide bozulur, üstelik ağır bir depresyona girer. Çareyi, bir süre sonra bağımlısı olacağı “afyon ruhu”nda bulur(5) zavallı Lizzie.

[Elizabeth Siddal’ın hastalığı hakkında çok şey bilmiyoruz ancak bazı hekimler geçmiş anlatımlara dayanarak onun anoreksiya ya da tüberküloz hastası olabileceğini düşünüyorlar.]

Sonunda tanışmalarından on bir yıl sonra, 1860’da Hastings’de evlenirler, yanlarında aileleri ya da arkadaşları yoktur, yalnızca sokaktan buldukları birkaç tanık eşliğinde kıyılır nikahları. Ancak Lizzie o kadar zayıf ve hastadır ki nikah için kiliseye kadar bile yürüyememiş, birilerinin onu taşıması gerekmiştir.

Afyon Ruhu

Sağlık sorunlarına karşın bir yıl sonra hamile kalır Lizzie fakat ne yazık ki doğumda bebeğini kaybeder. Bunun etkisiyle depresyonu ve afyon ruhuna bağımlılığı daha da artar.

Durumu çocuk doğurmaya hiç elverişli olmamasına karşın aynı yıl yine hamile kalır. Bir Şubat akşamı Rossetti eve döndüğünde onu yatağında cansız yatarken bulur, aşırı dozda afyon ruhu alarak canına kıymıştır(6). Rossetti onun öldüğüne inanamaz, eve çağırdığı hekim yapılabilecek bir şey olmadığını söylese de üç farklı hekimi daha çağırtır ve onu yaşama döndürmeleri için yalvarır her birine.

Lizzie’nin ölmeden önce bıraktığı not Rossetti tarafından yakılır. Anlatılanlar doğruysa, Rossetti, eşinin geceliğine iğnelenmiş ve “Lütfen Harry’e(7) iyi bakın” yazılı notu -eşinin intiharının doğuracağı skandalı düşünerek- yok eder. Sonradan eşinin, kendi canına kıyanlardan esirgenen dini bir törenle gömülebilmesi için bu notu yok ettiğini söyleyecektir.

Öykünün sonrası biraz garip; Rossetti cenaze töreninde, Lizzie için yazdığı tüm şiirlerin bulunduğu defteri de tabutun içine koyar ancak aradan yedi yıl geçince, tek kopyanın o olduğunu söyleyerek mezarın açılması için yetkililere başvurur. Lizzie’nin mezarı açılarak şiir defteri alınır ve Rossetti’ye teslim edilir. Mezarın açılmasında hazır bulunanlar, cesedin hiç bozulmamış olduğunu ve canlıymış gibi göründüğünü anlatırlar sonradan, yalnızca kızıl saçları uzamış ve tüm tabutun içini kaplamıştır.

Millais’nin Ophelia’sı ilk sergilendiğinde çok da iyi eleştiriler almaz ancak aradan yıllar geçtikçe eserin değeri daha iyi anlaşılacak ve 19. yüzyıl İngiliz sanatının bir başyapıtı olarak selamlanacaktır.

Fotoğrafa Karşı Resim

[“Rafael Öncesi Kardeşliği” çok uzun ömürlü olmaz, ancak sonrasında resim sanatını etkilemeye devam eder. Büyük olasılıkla dönem İngiltere’sinde Kilise’nin azalan etkisi ve yaşamın daha seküler olmasıyla gelenekten kopan ve doğayı olabildiğince gerçekçi resmetmeyi amaçlarken konularını klasik eserler gibi din ya da antik mitoloji yerine edebiyattan alan bu akımın fotoğrafla ilgisini araştırmak ilginç olabilir.

Resmin o güne dek neredeyse tekelinde bulundurduğu, bir şeyi görsel olarak aktarabilme ayrıcalığının,  Ophelia tablosundan yirmi yıl önce icat edilen fotoğraf çekme düzeneğiyle birlikte yavaş yavaş ortadan kalktığını unutmamak gerekir. “Rafael Öncesi”nin Gerçekçi biçeminin, fotoğrafın gitgide gelişmesiyle birlikte önemini yitirdiğini düşünmek yanlış olmaz(8). Kim bilir belki de sonradan İzlenimcilik, Dışavurumculuk, Kübizm, Dadacılık ya da Gerçeküstücülük gibi sanat akımlarının ortaya çıkmasında, fotoğrafla yarışamayacağının bilincinde olan sanatçının, bir fotoğrafın gösteremeyeceklerini resmetmeye yönelmesi de etkili olmuştur.]

“Rafael Öncesi Kardeşliği”nin kurulduğu ve Elizabeth Siddal’ın ikinci katındaki bir odada Ophelia için küvette poz verdiği bina bugün hâlâ ayakta, sayfada fotoğrafını görebilirsiniz. 2014 yılında çıkmış bir gazete makalesinde, binanın bir gaz şirketi tarafından kiralandığı ve ünlü küvetin olduğu yerde şimdi ruhsuz bir fotokopi makinasının olduğu yazılıydı.

Şimdi yeniden baktım, anlaşılan gaz şirketi binayı terk etmiş, ofislerin çoğu kiralık.

John Everett Millais’nin Ophelia’sı hâlâ çok popüler bir eser, büyük olasılıkla daha önce gördünüz, bundan sonra da karşınıza çıkacak. Gördüğünüzde, aldığı aşırı doz uyuşturucu yüzünden yatağında yaşama veda ederken belki de tıpkı Ophelia gibi avuçlarını açarak ölümü kucaklayan Elizabeth Siddal’ı da hatırlayın…

  • Elizabeth’in asıl soyadı Siddall’dır ancak ilişkileri başladıktan sonra Rossetti onun soyadını Siddal olarak değiştirir.
  • Çiçeklerin simgeledikleri, o dönem İngiltere’sine özgüdür; başka bir yerde ya da çağda bunlar değişik anlamlara gelir doğal olarak.
  • Yalnız, Lizzie’nin babası Millais’i arayıp kızının tedavi masraflarının elli pound tuttuğunu, eğer bu tutarı ödemezse ressamı polise şikayet edeceğini söyler, Millais de tedavi masraflarını öder elbette…
  • Rossetti’yle birlikte olduğu yıllar boyunca Lizzie hem resim hem de şiir üzerine çalışır ancak sağlık sorunları yüzünden bunların belli bir düzeyi aşması mümkün olmayacaktır.
  • Afyon tentürü, Laudanum. 16. ve 17. yüzyıllarda İngiltere’de ağrı kesici ve yatıştırıcı olarak  bugünkü aspirin ya da parasetamol ilaçları gibi yaygın olarak kullanılırdı; düzenli kullanımda bağımlılık yapan bir maddedir.
  • Elizabeth Siddal’ın, karnındaki bebeğin birkaç gün boyunca hareket etmemesi yüzünden, onun da ölmüş olduğunu düşündüğü, canına bu yüzden kıydığı da söylenir, ancak bunların hiç biri tahminden öte değildir.
  • Lizzie’nin özürlü kardeşi.
  • 20. yüzyılda, adında “realism” geçen sanat akımları bile olmuştur kuşkusuz ancak bunların hiçbiri fotoğraf kadar gerçekçi olma sav ve amacında değildir; belki Hiperrealizm’i bunun dışında tutmak gerek ancak bu akımı sanattan çok zanaat olarak değerlendirmek bence daha doğru.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Oğuz Pancar Arşivi