Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

ORUÇ TUTMAK, Bunalan insana ve insanlığa çare olabilir mi?

Oruç ayı başladı.

Müslümanlar için değerli bir ibadet ayı olan ramazan ayı içindeyiz.

Belirlenen zaman aralığında aç ve susuz kalmayı, bazı arzulardan vazgeçmeyi ve muhtaç olanlara yardım etmeyi Allah’a ibadete dönüştüren oruç tutmak, bilim insanlarına göre özellikle günümüzde, insan ve toplum hayatı için bir inanç değeri olmanın ötesinde daha önemli bir anlam taşımaktadır.

Özellikle oruç tutanlar, bu ayda bedeni ve ruhsal rehabilitasyondan geçerler. Bunun toplumsal yansımaları olur; ilişkiler ve üslup yumuşar, bir hoşgörü rüzgarı eser bu ayda…

Düzensiz, özensiz ve aşırı beslenme yorgunu vücut bu ayda dinlenir; fazla kilolarından kurtulmaya çalışır. Arzu ve isteklerini iradi olarak sınırlayan ruhlarımız, yoksunluğun hüznünde bir muhasebe ve murakebe yapmak fırsatı bulur, varoluş gerekçesini teffekkür eder. Bir bir tabak yemek, bir bardak su karşısında sınırsız arzularının, hırslarının ve öfkelerinin anlamsızlığını fark eder ve öncelikle iç barışını yeniden kurar, kendi dışına hoşgörü ve sevgi ile bakar ve toplumsal sorumluluklarını yeniden hatırlar. İnsan bu ayda yaptıkları/yapabildikleri ile bedenen ve ruhen rahatlar, yenilenir ve enerji depolayarak yaşama daha insancıl devam eder. Bu ayda toplumun her kesimi, oruç tutamayanlar veya tutmayanlar hatta Müslüman olmayanlar, oluşan bu hoşgörü ikliminin etkisinden nasiplenirler. Orucun bu “yumuşatıcı” etkisine hepimizin ihtiyacı bulunmaktadır.

Dünyaya anlam kazandıran ve yaşamı güzelleştiren tüm değerlerin içinin boşaltıldığı/değersizleştirildiği bir süreçten geçiyoruz. Aile, toplum, çevre, vatan, devlet ve kimliğimizi, şahsiyetimizi oluşturan tüm değerlerin anlamsızlaştığı, değersizleştiği bu süreçte insan, ya hayvani dürtülerle azgınlaşıyor, saldırganlaşıyor ya da yanlızlık/çaresizlik psikolojisi içinde intihara sürükleniyor.

Günümüzde “Oruç tutunuz” ilahi emrinin hikmetine ve yaratacağı hoşgörü iklimine çok acil ihtiyacımız bulunmaktadır.

BM’ler raporlarına göre, dünya genelinde yaklaşık 670 milyonu obez olmak üzere 2 milyar fazla kilolu insan, aşırı beslenme kaynaklı sağlık sorunları ile baş edebilmek için milyarlarca dolar harcıyor. Buna karşılık 821 milyonu aç yaşayan olmak üzere tahmini 2.1 milyar insan ise yeterli gıdaya düzenli erişemediği için yaşam mücadelesi veriyor. Dünyada her dokuz kişiden biri açlık sınırı altında bir gelirle yaşarken obezite yüzünden her yıl en az 3.4 milyon kişi hayatını kaybediyor.

İnsanlık, sefahat ile sefalet arasında ateşle barut misali patlamaya hazır; cinnet geçiriyor. İnsanlığın bu cinnet haline “oruç tutmak” ibadetinin hikmetindeki mana ve güzellik çare olmaz mı?

Geçen yüzyılda 30 yıl arayla ii dünya savaşında 90 milyon insan, siyasi liderlerin hırsları peşinde hayatını kaybetti. Bu gün, çekilen tüm acılar unutuldu, yine siyasi liderlerin anlamsız iddiaları peşinde doyumsuz bir iştaha ile Ukrayna’da, Ortadoğu’da, Güneydoğu Asya’da, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Afrika’da hatta Amerika kıtasında yine kan akıtılmaktadır. İnsanlık, yeniden yeni bir dünya savaşının eşiğinde “insana yakışmaz” ve yaratılış misyonuna aykırı bir vahşetle dizginlenmesi zor bir azgınlık içinde yok oluşa sürüklenmektedir. Dünyanın büyük kısmını arkasına takmış sürükleyen ABD başkanı BIDEN, üçüncü dünya savaşından bahsederken bir diğer yarısını temsil eden Rusya başkanı PUTİN, nükleer savaşla herkesi tehdit etmektedir. İnsanlık çaresiz, insanlar rüzgarın önündeki yapraklar gibi savruluyor, oluşturulan uluslararası hukuk kuralları ve kurumlar bu azgınlığa bir çözüm üretemiyor.

Dünya, ateşle barut arasında dönüp duruyor.

Bu açgözlülük, bu hukuk tanımazlık, bu öfke nasıl durdurulacak?

Oruç tutmak ibadetinin hikmeti bir çare olabilir mi?

Oruç tutmak, insanlığın bilinen ilk dönemlerden bu yana bir inanç değeri, bir sağlıklı yaşama aracı ve kültür unsuru olarak var olagelmiştir. Yeryüzünde mensubu bulunan her dinde, ilahi olsun olmasın değişmez bir kuraldır. Dünyanın her bölgesinde, her toplumda ve tüm zamanlarda oruç tutmak bilinen bir yaşam biçimidir.
Müslümanlar için 5 farzdan biridir. Kur’an-ı Kerim’de Allah, “Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı” denilmektedir.

BENCE
Kısacası, oruç tutmak insanidir, insan içindir ve insan kadar eskidir.

“Yanlışta ittifak olmaz” demiş atalarımız. Oruç, insanın ruh ve beden sağlığı ve toplumun huzuru için insanlığın ittifak ettiği en büyük ortak değerdir.

Aslında, oruç tutmak, aç ve susuz kalmak değil “kendini tutmaktır”, aşırı arzulardan, hırslardan arınmak, azla yetinmek ve paylaşmaktır.

Oruç ayının insanımıza ve insanlığa huzur getirmesini diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi