ÖZGÜR BASIN BUNU DA YAZIN

ÖZGÜR BASIN BUNU DA YAZIN
Bu sloganı büyük takımlarla kendi sahasında oynayan Anadolu taraftarı bulmuştur. Hakemin çalmadığı ofsaytı, vermediği penaltıyı, saymadığı golü ertesi gün gazete sayfalarında yer almayacağından emin olan taraftarlar daha...

Bu sloganı büyük takımlarla kendi sahasında oynayan Anadolu taraftarı bulmuştur. Hakemin çalmadığı ofsaytı, vermediği penaltıyı, saymadığı golü ertesi gün gazete sayfalarında yer almayacağından emin olan taraftarlar daha maçın başında bağırırdı.
Maç öncesi kaleler belli olduktan sonra ağırlıklı olarak İstanbul basınına mensup foto muhabirleri bir güruh halinde Anadolu takımının kale arkasına geçer. Doğaldır gol çekmek istediklerinden orada pozisyon almaları.
Ev sahibi Anadolu takımının tribünleri buna daha maçın başında içerler. Basın güçlüden yanadır görüntüsü önce burukluk yaratır, sonra bu duygu öfkeye döner. Hatalı olduğuna inandıkları ilk pozisyondan sonra tribünde bu ses yükselir:
“Özgür basın bunu da yazın…”
Orta hakemin adaletine kalmış misafir basın mensupları, adalet gecikince yahut hiç gelmeyince özgür basından, ‘bibbb…ne’ basına geçer, ardından da “Basın dışarı” sloganlarıyla uğurlanır.
Anadolu’nun dört bir tarafındaki müsabakalarda yaşanan bu olaylar kimseye ders vermez. Gazete sayfalarında Anadolu takımlarına yapılan haksızlıklar görülmez, sadece beceriksizlikleri anlatılır.
Bugünlerde özgür basının kıymeti yeniden hatırlandı. Onlar, “Ortak” dese de tek manşet, tek haber, tek fotoğraf, tek lider ideolojisiyle gündemi araklayanlara tepki artıyor. Tekçilerin işi zor yani.
BABACAN’IN ÇOK İZLENEN VİDEOSU
Kısa sürede 1 milyon 500 bini aşkın internet kullanıcısının izlediği 30 küsur dakikalık 140journos ekibi tarafından hazırlanan videoya ben de baktım.
Ali Babacan son derece pozitif portre çiziyor. Uzun zamandır görmeyi unuttuğumuz siyasetçi tipi daha Batılı duruşla karşımıza çıkarılmış gibi.
Babacan’a ciddi bir medya ambargosu uygulanıyor. Hatta O ve Davutoğlu’nun baskın bir seçime girememesi için mayın döşeme faaliyetlerinin başladığı haberleri malum basında manşetten veriliyor.
İnternet yayınlarıyla sesini işittiğimiz Ahmet Davutoğlu da heybesinden çok şey sakladığının işaretlerini verdi. Türkiye’nin özellikle dış politikada Osmanlıcılık hayalleriyle yaptığı yanlışları unutulmayacak olan Davutoğlu, eski defterlerle muhalefet edeceğini göstermeye başladı.
Davutoğlu da kendilerine yakın bir televizyondan basınla gerçekten tanıştı. Sesi titriyordu, millet ne yapsın?
Her ikisini de sormak gerekir. Şimdi özgür basının, soru soran, sorgulayan, halk adına araştıran, sesi kısılanların sesini duyuran basının önemini anladınız mı?
Ali Babacan daha anlamış görünüyor. DEVA partisinin tüzüğünün hemen başına basın özgürlüğünü koyduklarını sözünü ettiğim videoda söylüyor.
Demokrasinin karanlıklarda öldüğü, karartıldıkça gerçeklerin toprağa karıştığı geç de olsa anlaşılıyor.
Devletin basın araçlarının, tek bir yerde toplanan ulusal medyanın, ele geçirilen yerel medyanın tek işlevinin kendinden olmayanı yok saymak, aşağılamak, kandırmak olduğunu görmek için böyle bir deneyim gerekiyormuş, ne yapalım.
Eminim izlenme, okunma, dinlenme, tıklanma oranları ellerindedir. Kendilerini ne kadar kandırsalar, reklam verenlere ne denli baskı yapsalar da iletişim yeni hayata evrildi.
Amirallerin sözü geçmiyor, sabahtan akşama hakaret eden, küfreden, adına gazete diyemeyeceğimiz paçavralar, kamu bankalarının reklamlarıyla çıkabiliyor.
SUNİ GÜNDEM TUTMUYOR ARTIK
Hayatı evi ile cüzdanı arasında sıkışmış ahali daha çok televizyon izliyor, dışarıda olanları daha merak ediyor.
Suni gündem eskiden işe yarıyordu. Bir yanlışı gözden mi kaçıracaksın, cambaza baktırma planı tıkır tıkır işliyordu.
Şimdi pek öyle değil büyük çoğunlukta.
En son İzmir’de Çav Bella rezaleti yaşandı. Tepki gösterenlere baktım, cümlelerinin içinde mutlaka provokasyon lafını geçiriyorlar.
Artık gündemi değiştirsin diye ortaya atılanlar çabuk alıcı bulmuyor. Oltalar değerli. Bunlar önce cüzdan ve vicdan muhasebesinden geçiriliyor.
Sorun aslında gündemi elinden yitirmek. İktidar, yıllardır tepe tepe kullandığı devlet ve millet gündemini, yerel seçimler, üstüne de bu virüs belasıyla tutamıyor.
Seferleri yasaklanacakken, uçak biletlerinde KDV indiriliyor, 81 ilde sokağa çıkma yasağı deniyor, köprü ve otoyolların (Yanlış olmasın bunlardan önceki Türkiye’nin yaptığı) ücretsiz olacağı duyuruluyor.
29 Mayıs geliyor, İstanbul’un fethi. Ayasofya ibadete açılsın diyenler, sosyal medyada yola çıktı bile, ha gayret.
Gündem kaçınca elden, icraat ile mizah, mizah ile de hayat iç içe geçiyor. Güldürmüyor, acı bir gülümseme bırakıyor.
Taraftar yaratıcıdır ve bu taraftar tüm numaraları görür.
Günlerinizin bayram tadında geçmesini dilerim. İyi bayramlar.