ÖZKALAN’IN ORKESTRALARI

GÜLE GÜLE İSMAİL
Yazıya başlamadan önce 10 yılı aşkın süre yaşayıp gazetecilik yaptığım Almanya’dan gelen acı bir haberle sarsıldım. Hürriyet’te “gerçek gazetecilik” yapıldığı yıllarda Almanya’da birçok işe ortak imza attığımız arkadaşım, dostum İsmail Tipi’nin genç yaşta aramızdan ayrıldığı haberini aldım. Ben bir süre sonra Türkiye’ye döndüm, o Almanya’da kaldı. Hürriyet’ten koptuktan sonra da siyasete girdi ve Hessen Eyalet Parlamentosu’nda Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) milletvekili olarak görev yapmaya başladı. İsmail’le birlikte gazetecilikte o kadar çok tarihi olaya tanıklık edip, unutulmayacak anılar biriktirdik ki… Bu nedenle kısacık da olsa İsmail’e “Güle güle kardeşim, nurlar içinde yat” demek istedim.

Suna Özkalan’ınn eli, 87 yaşına rağmen hiç durmuyor. Mustafa Ayaz’ın tanımladığı gibi “eli geveze olan” ressamlardan Suna hanım. Yanından eskiz defteri hiç eksik olmuyor. Özkalan denilince akla ilk gelen senfoni orkestralarıdır. Sanatçının resimlerinin büyük çoğunluğunu Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) yansımaları oluşturur.

Özkalan, aldığı özel izinle CSO’nun provalarını yakından takip etmiş bir ressam. Provaları izlerken de sürekli eskiz çalışmaları yapmış. Sanatçı bu eskizleri daha sonra atölyesinde tuvale ya da kartona yağlıboya çalışmalar olarak işlemiş.

Özkalan ilerleyen yaşı nedeniyle elbette şu sıralar CSO’nun provalarını izleyemiyor. Ama sanatçı buna da çözümü bulmuş. Duyduğuma göre Özkalan’ın evinde sürekli klasik müzik kanalı Mezzo açıkmış. Mezzo izleyerek hem senfoni dinliyor hem de eskizlerini yapıp, daha sonra yağlıboya çalışmalara geçiyormuş.

Özkalan’ın ilk dönem eserleri, ağırlıklı nü çalışmalar. Daha sonra ders aldığı merhum Lütfü Günay’ın yönlendirmesiyle gecekondular ile yaz aylarını geçirdiği Foça’nın peyzajlarına ağırlık vermiş. Yine Günay’ın tavsiyesiyle Özkalan, senfoni orkestralarını kendi anlayış tarzına göre soyutlamada karar kılmış.

Sohbetlerinde müziğin kulağı, resmin de gözü terbiye ettiğini söyleyen Özkalan’a göre senfoni orkestraları hayatın yansıması. Orkestralardaki çok sesliliğin birey olmayı, uyumu ve demokrasiyi ortaya koyduğunu düşünen sanatçı, senfoni orkestralarını resmederek “demokrasinin” her zaman ulaşılabilir olduğunu vurguladığını söylüyor. Özkalan, 7 yıl önceki bir söyleşisinde, şöyle demiş özetle:

“Müzikle demokrasiyi birlikte düşünürüm. Demokrasi de müzik de bir takım oyunu, birlikte uyum içinde çalışma ve tek sesin yerine çok sesliliğin egemenliğidir. Çok seslilikte olduğu gibi demokraside de farklı görüşler genel amaç içinde var olurlar, ama hedefe ulaşmak için bir potada birlikte erirler.”

Özkalan’ın bazı resimlerinde orkestranın tamamı yerine tek bir kemancıyı veya bir viyolonseli de görebilirsiniz. Ama sanatçı tekli çalışmalarında en çok orkestra şeflerini önemser. Bunun gerekçesini anlatırken söyledikleri adeta bugün Türkiye’yi yönettiklerini zannedenlere ders niteliğinde: “Orkestra şefleri başlı başına yıllarca çalışılsa bile bitmeyecek bir resim konusudur. Şefin elindeki baton, eli, vücudu ve yüzündeki mimikler onun konuya hakimiyetini yansıtır. Orkestra şefinin görevi değişik sesleri bastırmak değil, bu sesleri uyuma kavuşturmaktır.”

Özkalan’ın konuğumuz olmasının nedeni, sanatçının Ankara’da Fırça Sanat Galerisi’nde açılan sergisi. Özkalan resimleri ile birlikte galerinin diğer salonunda genç kuşak kadın ressamlardan Elif Aydemir’in “Modern Julietler” adını verdiği sergiyi de görebilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Uğur Ergan Arşivi