“Paranın ne önemi var” mı demiştiniz?

“Paranın ne önemi var” mı demiştiniz?
Yaşanan küresel kriz, ekonomik sıkıntıların halkı bezdirmesi ve bu şartlar altında iktidarını kaybetme korkusu yaşayan ülke yönetimleri giderek insan hakları ve adalet duygularını yitirdiler. Para güçlüydü ve adalet duygusu...

Yaşanan küresel kriz, ekonomik sıkıntıların halkı bezdirmesi ve bu şartlar altında iktidarını kaybetme korkusu yaşayan ülke yönetimleri giderek insan hakları ve adalet duygularını yitirdiler. Para güçlüydü ve adalet duygusu geri planda kaldı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın sadece Türkiye’ye değil, uluslararası alanda gördüğü ilgiden söz ediyorum.

Özdemir Erdoğan’ın şarkısı, ‘Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık’ diyordu. Acaba öyle mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Riyad’a ziyaretinden sonra bir Suud yetkilisi, “Bizim ona ihtiyaç duyduğumuzdan çok onun bize ihtiyacı var, bu yüzden ticaret koşullarını biz belirleyeceğiz” dediğini unutmadık. Suud resmi makamlarının Muhammed bin Selman’ın Türkiye ziyareti sonrasında paylaştığı fotoğraf da aynı söylemin görsel haliydi adeta. Başı öne eğik bir şekilde el sıkan Erdoğan ile objektiflere gururla gülümseyen ve Erdoğan’ın elini göğsünün hizasında kavrayan bir Selman fotoğrafıydı…

Daha dün “Katil Prens… Selman için yolun sonu. Çember daralıyor. Ölüm emri Prens Selman’dan…” diye başlıklar atan ve “Şerefsizler” manşetiyle gazete basan yandaş medya ne düşünür acaba?

Yanlış anlaşılmasın. Türkiye’nin Riyad’la yeni bir sayfa açma gayretlerini eleştirmiyorum. Ekonomik olarak köşeye sıkışmış olan AKP’nin başka çaresi olmadığını da görüyorum. Ama bu gayreti, ülkemizde işlenen vahşi cinayeti yok sayarak, 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü olduğunu unutarak gerçekleşmesini ve bu vahşeti yapan ülke ve liderinin hiçbir şey olmamış gibi sarıp sarmalanmasına tepki gösteriyorum. Riyad’dan gelecek ‘Swab’ı, Kaşıkçı ve 15 Temmuz’da hayatını kaybedenlere karşı işlenen en büyük günaha, yani ‘Swab’ın Sevaba tercihidir.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’un Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının Riyad’a iade edilmesinden tam üç hafta sonra Suudi Arabistan’a gitti. Kısa bir süre sonra da karşı ziyaret Ankara’ya yapıldı. Üstelik söylenen o ki, bu ziyaretlerin hiçbirinde Kaşıkçı’nın adı bir kez dahi telaffuz edilmedi.

İki ülke rekabeti
İki ülke arasında adı konmasa da ‘İslam dünyası önderliği’ konusunda hep bir rekabet söz konusu oldu. İslam’ın en katı yorumlarından biri olan Hanbelilik temeli üzerine inşa edilmiş Vahhabiliği resmi din anlayışı olarak kabul eden Suudi Arabistan’la, laiklik temelinde din ve devlet işlerini birbirinden ayıran, demokrasiye bağlı, insan haklarını ön plana çıkaran, ‘medeni bir toplum’ olarak ‘model ülke’ halini korumaya çalışan bir Türkiye…

Türkiye Mekke ve Medine’nin ve özellikle Kabe’nin ve dolayısı ile hac faaliyetlerinin Suudi Arabistan’ın kontrolünde olmasına hep olumsuz gözle baktı. Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte iki ülke uzunca bir süre birbirlerini ‘yok’ saydılar. Ama Suudi Arabistan, Türklerin geçmişte, “Araplara zulmettiği” iddiasından, Türkiye ise “Arapların Osmanlı’yı sırtından vurduğu” tezinden hiç vazgeçmedi.

Artık Suudiler için Türkiye, halifeliği ortadan kaldıran, Atatürk önderliğinde laiklik ilkesini benimsemiş, yüzünü Batı’ya dönmüş bir ülke oldu. Türkiye için ise Suudi Arabistan petrol zengini ve hac dönemlerinde vatandaşlarının gittiği bir ülke olmanın dışında özelliği olmayan ülkeydi.

AKP iktidarıyla değişen politika
AKP’nin iktidara gelmesiyle durum farklılaştı. Eski Osmanlı coğrafyasına siyasi, İslam coğrafyasına ise dini önderlik yapma arzusu ikili arasındaki rekabeti artırdı ama bir o kadar da Suudileri sevindirdi.

Suudi Arabistan, Türkiye’yi Kemalizm’den kurtaracak bir hükümetin iş başına geldiğini, AKP ise yakın İslami anlayışta olduğu ülkeler ile “ümmet birliği” içinde yeni bir dünyanın temellerini atabileceğini düşündü. Hatta iki ülke Suriye’de BAAS’ı devirmek için ortaklık yaptılar. Muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da bizzat Suud Konsolosluğu’nda katledilmesi olayı ile ipler gerilse de paranın dili her zaman kazandı. AKP iktidarının dış politikadaki Libya, Mavi Marmara, Rahip Bronson, Deniz Yücel gibi örneklerle hatırlanan manevralarından birine ‘Kaşıkçı Dosyası’da eklendi.

Batı ile ‘İnsan Hakları ve Demokrasi’ konusunda gerginlik yaşayan AKP iktidarı, Türkiye Arap – İslam dünyasına dönmek üzere dümen kırdı. Katar ile arası iyiydi, Suud ve BAE ile arasını düzeltince de ‘Para arayışı’ içine girdi.

Geleceği yatırım yapan Suudlar
Suudi Arabistan, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasının yanı sıra dünya siyasetinde giderek ağırlığını artıran bir ülke konumunda… Geleceğe yönelik çok büyük yatırımlar yapıyor. İsrail ile bazı bölge ülkeleri arasında yaşanan olumlu gelişmeler, Ortadoğu’da yeni dengelerin oluşmasına yol açtı. Türkiye’nin bu dengeler içinde önemli stratejik konumu var. Ama ekonomik beklentileri nedeniyle eli zayıf durumda…

Demokrasi, insan hakları gibi kavramları önemsemeyen, kötü yönetim nedeniyle ekonomisi batmış, ‘Çağdaş Uygarlıktan’ uzaklaşıp, paraya muhtaç olan bir ülke konumunda…

İşte bu nedenle dün, başı öne eğik Erdoğan’ın elini göğüs hizasında kabul ederek objektiflere gururla gülümseyen bir Muhammed bin Selman fotoğrafı ortaya çıktı.