Parıltısız Muhalefet Mecalsiz İktidar

Son Güncellenme Tarihi: Kasım 5, 2022 / 00:19

Mevcut haliyle Türkiye Yüzyılı beyannamesi şunu gösteriyor: Erdoğan seçmen desteğindeki büyük erimenin sebeplerini ortadan kaldırmaktansa, bu sebepleri retorikle etkisizleştirmeye girişecek. Bu durum da şu iki şeyden birine, muhtemelen her ikisine birden işaret ediyor: Erdoğan’ın hareket alanı artık çok dar ve Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın yeni bir şeyler yapmaya mecali, takati yok.

Muhalif mahfillerdekiler birkaç haftadır 6’lı Masa’nın, muhalefetin yetersizliklerini konuşuyoruz. Adaletsiz, kayırmacı, otoriter olmakla kalmayıp ekonomiyi de berbat etmesine rağmen Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın hâlâ 2023 seçimlerini kazanabilme şansının olmasından 6’lı Masa’yı, muhalefet partilerini sorumlu tutup, kendimizce feveran ediyoruz. Her şey bu kadar kötü giderken muhalefet partilerinin “seçimler çantada keklik” havasına kapılmışlığına şaşırıp, 6’lı Masa’nın parıltısızlığına, ümit uyandırmazlığına öfkeleniyoruz.

Haksız sayılmayız. Lakin biraz rahatlayabiliriz. Muhalefet partileri nihayet değişiyor olduğundan değil, Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın bir şey yapmaya mecalinin kalmamış olduğunun belli olmasından. Haftalardır allanıp pullanarak müjdesi verilen Türkiye Yüzyılı beyannamesi de gösterdi ki, muhalefet parıltısız; lakin iktidarın ve Erdoğan’ın da yeni bir şey söylemeye, yeni bir şeyler yapmaya mecali yok. 20 seneden sonra seçimleri kaybedip iktidardan uzaklaşması bu kadar yakın bir ihtimalken, bunca allanıp pullanan vizyon belgesinden ancak bu kadarının çıkması Erdoğan’ın vaziyeti değiştirmek için büyük şeyler yapmaya takatinin kalmadığını gösteriyor. Yapılabileceklerin sınırlarını kendi elleriyle daraltıp, imkânları berhava etmiş olmalarından mıdır, artık eski havalarında olmamalarından mı bilinmez; ancak, Erdoğan’ın ve partisinin memlekete ve seçmene, durup kulak kesilecek bir şeyler söyleyebilecek mecali kalmış görünmüyor.

Türkiye Yüzyılı
Haftalar boyunca “AK Parti 2.0”, “AK Parti kuruluş kodlarına dönüyor” denilerek müjdesi verilen Türkiye Yüzyılı beyannamesinden bir şeyler çıktı elbette, çıkmadı değil. Ancak sadra şifa olup, 2023 seçimlerinde Erdoğan’ı uçuracak bir şeyler değil çıkanlar. Bir çırpıda özetlemek gerekirse: Üç-beş muhalif gazeteciyi beyannamenin sunulduğu toplantıyı izlemeye davet etmek ve bakanları ve vekilleri tribünlere gönderip davetlilere salonun ortasında yer vermek türünden “yüce gönüllülüklerle” kavgacılık ve kibirlilik imajından sıyrılmaya çalışmak; inanmışlık hissi vermeyen mimiklerin eşlik ettiği “gelin” davetiyle tabanının son senelerin geriliminden yorulmuşlarına “kutuplaştırmadan vazgeçebilirim” mesajını vermek; “gelin” davetiyle ve güçlü devlet ve ordu motifleriyle seküler milliyetçilerin meyyal olanlarını tavlamaya çalışmak vs.

Erdoğan’ın son birkaç senede yaptıklarıyla kıyaslanarak değerlendirildiğinde az biraz manası var görünmekle beraber 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın kaybedebileceğine işaret eden siyasi tabloyu kesinkes değiştirmekte işe yarayabilecek şeylere pek benzemiyor Türkiye Yüzyılı beyannamesinden çıkanlar. Malum, kamuoyu yoklamalarının gösterdiği şu: Erdoğan’ın 2018’den bugüne 10 puan kaybetmesinin arkasında iki büyük sebep var: Hayat pahalılığı ve yerli ve milli rejim diyerek Kürtlerle ve başkalarıyla girdiği kavga. Erdoğan’dan uzaklaşanların büyük kısmı hayat pahalılığından canı kötü yananlar ve girdiği kavga halini onaylamayıp tedirgin olan Kürtler ve muhafazakârlar. Durum bu olduğundan, sadra şifa olabilmesi için, hayat pahalılığının durdurulabileceğine ve kavga halinin bitirileceğine, hiç olmazsa bunlardan birinin yapılabileceğine işaret eden bir mahiyeti olması beklenirdi Türkiye Yüzyılı beyannamesinin. Gelin görün ki, beyanname bu iki önemli mevzuya dair ikna edici bir vaatte bulunmak yerine, ilkini “güçlü devlet”, ikincisini de “gelin” çağrısıyla ikame etmeyi tercih etmiş. Savunma sanayi, Togg ve Kanal İstanbul denilerek enflasyon meselesi buharlaştırılırken, alt metninde “yerli ve milli rejime teslim olup, biat edin”den “yerli ve milli rejimde size de yer var”a uzanan bir çağrı yer alan bir davetle de kutuplaştırma ve ayrıştırma işlerinin üstü örtülmeye girişilmiş. Bu haliyle beyanname şunu gösteriyor: Erdoğan seçmen desteğindeki büyük erimenin sebeplerini ortadan kaldırmaktansa, bu iki sebebi retorikle etkisizleştirmeye girişecek. Bu durum da şu iki şeyden birine, muhtemelen her ikisine birden işaret ediyor: Erdoğan’ın hareket alanı artık çok dar ve Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın yeni bir şeyler yapmaya mecali, takati yok.
Çarşı pazar fiyatlarının artışının engelleneceğine dair ikna edici bir siyaset oluşturmaktansa dış güçler ve güçlü devlet retoriklerine sarılmanın ardında pek muhtemelen elde enflasyonu bugünden yarına durdurabilecek bir araç olmayışı var. Son dönemde takip edilen uluslararası siyaset ve ekonomideki ‘epistemolojik kopuş’ memleketi yüksek enflasyonla birlikte yaşamaya mecbur bırakmış olsa gerek ki, Türkiye Yüzyılı beyannamesi bu meseleye dair dişe dokunur bir şey söylemiyor. Keza, sahici bir normalleşme ve barışma siyasetindense alt metninde “yerli ve milli rejime biat edin” ya da “yerli ve milli rejimde size de yer var” çağrısının yer aldığı “gelin” retoriğine başvurulmuş olması, pek muhtemelen 2016’dan sonra oluşan güç konfigürasyonundan doğan bir mecburiyet.
Hülasa, Türkiye Yüzyılı programı sadra şifa olup Erdoğan’a kolaylıkla seçim kazandırabilecek bir işe benzemiyor ve bu halinin ardında Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın hareket alanının çok daralmış olması olsa gerek. Ya da 20 senedir iktidarda olmanın ve her şeyi tüketmiş olmanın yol verdiği mecalsizlik.

Yetmezse?
Peki durum buysa, Türkiye Yüzyılı beyannamesi bu kadar yetersizse, havlu da atmış olmadıklarına göre, Erdoğan ve Cumhur İttifakı 2023 seçimlerini nasıl kazanmayı düşünüyor? Muhalefetin üzerine çok konuşulan yetersizlikleri ve 6’lı Masa’nın HDP bağlantısının zayıflığı gibi beyannameyle ilgisiz olarak ya da beyannameden önce işleyen faktörler baki. Bunların Erdoğan’ın seçimleri kazanmasına katkı yapacağına güvenilmeye devam ediliyor olsa gerek. Ancak özel olarak beyannameden çıkan şey şu: Erdoğan ve Cumhur İttifakı Türkiye’yi bir tür Yenikapı 2.0 iklimine sokarak seçimleri kazanmayı deneyecek. Beyannamede Kürtlere yapılan esas vaadin “kimlik siyaseti değil birlik siyaseti” olması, Cumhur İttifakı’nın Kürt meselesindeki cari pozisyonunu değiştirmeyeceğini gösteriyor. Aksine, işaretler Erdoğan’ın Kürtlerden umudu kestiğini ya da Kürtlere ‘dönerek’ seçimleri kazanmayı denemeye niyetinin olmadığını gösteriyor, en azından şimdilik. Bunun yerine, seküler milliyetçilerin meyyal olanlarını Yenikapı ruhunu güncelleyen bir anlaşmaya davet ederek seçimleri kazanmaya çalışacak görünüyor Erdoğan. Mansur Yavaş’a verilen kuvvetli seçmen desteğinden cesaret alarak CHP, İYİ Parti, Zafer Partisi ve Memleket Partisi saflarındaki seküler milliyetçileri yanına çekmeye çalışmak, Erdoğan’ın öncelikle denemeye çalışacağı yol olacağa benziyor. Yenikapı ruhunun terkibine bir tutam daha milliyetçilik ve Atatürkçülük ekleyip, terkipteki muhafazakârlığın dozunu azaltarak seküler milliyetçilerin meyyal olanlarıyla yeni bir ahitleşmeyi deneyecek gibi Erdoğan seçimleri kazanabilmek için. Atatürk’ün hiç olmadığı kadar sahiplenilmesi, Alevi açılımı, Mahir Ünal’ın görevden affı vs. bütün bunlar bu yeni ahitleşmenin işaretleri olsa gerek.
Peki, bütün bu yeniden ahitleşme Erdoğan’a seçimleri kazandırır mı? Bir başına zor. 6’lı Masa bir arada kalır, ortak bir programda anlaşır ve HDP’nin de desteğini alacak bir adayda uzlaşırsa bu yeni ahitleşmenin Erdoğan’a ihtiyaç duyduğu 10 puanı getirmesi zor. Ne var ki, işlerin muhalefet için yolunda gideceğinin de garantisi yok ve olur da muhalefet cephesinde işler bozulursa bu yeni ahitleşmenin getireceği seçmen, Erdoğan’ın seçimleri kazanmasına yetebilir. Bu durum Erdoğan’ın bu mecalsiz haliyle bile iktidarda kalabileceğini gösteriyor. Kaldı ki, muhalefet dağılmaz da yeni ahitleşmenin Erdoğan’ı iktidarda tutmaya yetecek kadar bir destek üretmediği anlaşılırsa, Erdoğan’ın son bir hamleyle Kürtlere ve kutuplaşmadan bezip AK Parti saflarından uzaklaşmışlara dönük yeni bir adım atması ihtimali de var.
Türkiye Yüzyılı beyannamesi Erdoğan’ın mecalsizliğine işaret ediyor ve fakat mecalsizliği Erdoğan’ın kaybedeceğini göstermiyor. Erdoğan’ın kaybetmesi için muhalefetin bir arada kalıp bir pırıltı göstermesi gerekiyor.

Mesut Yeğen

1964’te Siverek’te doğdu. Ankara Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden lisans (1986) ve yüksek lisans (1989), Essex Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden doktora (1994) derecesini aldı. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Halen İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesidir. Türk milliyetçiliği, Kürt sorunu ve Türkiye’de yurttaşlık meseleleri üzerine çalışmaktadır. Yayımlanmış kitapları şunlardır: Devlet Söyleminde Kürt Sorunu (İletişim, 1999), Müstakbel Türk’ten Sözde Vatandaşa: Cumhuriyet ve Kürtler (İletişim, 2006), Son Kürt İsyanı (İletişim, 2011), İngiliz Belgelerinde Kürdistan (Dipnot, 2012).

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top