Hüseyin Tapınç

Hüseyin Tapınç

PARİS İKLİM ANLAŞMASI

Adını Avrupa’nın en güzel şehirlerinden birisi olan Paris’ten alan son derece önemli uluslararası bir anlaşma bulunuyor. Kısaca Paris İklim Anlaşması olarak adlandırılan ve 2021 yılı itibarıyla 190’dan fazla ülkenin taraf olduğu bir anlaşmadan söz ediyoruz. Anlaşma, adını Paris’ten alıyor, çünkü bu anlaşmanın metni 2015 yılı Aralık ayında bu şehirde yazıldı ve imzalandı. Anlaşma son derece önemli, çünkü anlaşmanın günümüzün en önemli sorunu olan iklim krizine müdahale edilebilmesi, küresel ortalama sıcaklık artışının 1.5 derece ile sınırlandırılması, krize yönelik adaptasyon yeteneklerimizin artırılması ve bu alanda finansman akışının yönetilmesi gibi son derece önemli hedefleri bulunuyor.

47 sivil toplum kuruluşunun bu anlaşma ile ilgili hazırladığı bir broşüre göre, Paris İklim Anlaşması küresel iklim krizi karşısında bize sihirli bir değnek sunmuyor, ancak küresel iklim eylemi için uluslararası işbirliğini tesis eden ve bu ölçekte olan elimizdeki tek araç (1).

Bu anlaşmanın yakın dönemde gündemimize girmesinin iki önemli nedeni oldu. Birinci önemli gelişme, Trump yönetiminde 2020 yılında anlaşmadan çekilen Amerika Birleşik Devletleri’nin Biden yönetiminin göreve gelmesi ile birlikte 2021 yılında Anlaşma’ya geri dönmesi oldu.

İkinci önemli ve doğrudan etkileyici gelişme ise dünyada en çok emisyona sahip 20 ülkeden biri olan Türkiye’nin bu anlaşmaya taraf olduğunu açıklaması oldu. Türkiye, yüksek emisyon hacmine karşın dünyada Paris İklim Anlaşması dışında kalan üç beş ülkeden biri idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 76. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada anlaşmanın en kısa sürede Meclis onayına sunulacağını sürpriz bir şekilde açıkladı ve Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 7 Ekim 2021 günü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na taraf olması gerektiği konunun uzmanları ve sivil toplum kuruluşları tarafından çok uzun zamandır dile getiriliyordu. Sonunda Türkiye anlaşmayı yürürlüğe koydu. Peki, kamuoyu bu anlaşmadan ne kadar haberdar ve anlaşma hakkında neler biliyor? Toplum bu anlaşmanın öneminin ne kadar farkında? (2).

Sia Insight’ın yaptığı bir araştırmaya göre, metropol illerinde yaşayan yetişkin tüketicilerin yüzde 78’i Paris İklim Anlaşması’nı duymamış; yetişkinlerin sadece yüzde 22’si bu anlaşmadan haberdar. Anlaşmayı bilenler özellikle 35 – 55 yaş grubu, erkek ve orta ile üst sosyo-ekonomik sınıf mensuplarıdır. Gençler ve kadınlar arasında anlaşmayı duyanların oranı yüzde 12’lere kadar düşmektedir.

Paris İklim Anlaşması’nı duyan sınırlı sayıdaki kitlenin de yaklaşık yüzde 30’u bu anlaşmanın içeriğinden hiç haberdar değildir ve dörtte biri de anlaşma hakkında yanlış bilgilere sahiptir. Bu kitle de toplam metropol nüfusu içinde yüzde 11’e tekabül etmektedir ve özellikle gençlerden ve kadınlardan oluşmaktadır.
Dolayısıyla, metropol nüfusunun yüzde 78’i Paris İklim Anlaşması’nı duymamıştır, yüzde 11’i anlaşmayı duysa da yanlış bilgilere sahiptir ya da anlaşmanın içeriğini hiç bilmemektedir, ancak geri kalan yüzde 11’i anlaşma hakkında doğru bilgilere sahiptir.

Paris İklim Anlaşması’nı duyan bu sınırlı tüketici kitlesinin yüzde 60’ı, Türkiye’nin bu anlaşmanın bir tarafı olmasını desteklemektedir. Anlaşma sınırlı bir kitle nezdinde bilinmektedir, ancak bilenler arasında güçlü bir desteğe sahiptir.

İklim krizi ülkemizin gündemine ancak doğal felaketler ve orman yangınları yaşandığı sırada gündeme giren, ancak ömrü sınırlı konuşma konularından. Ağustosta ve eylülde canımızı çok yakan orman yangınlarını bugün unuttuk. Oysa ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafi konum iklim krizinden en çok etkilenen ve önümüzdeki yıllarda daha da şiddetle etkilenecek olan alanların başında geliyor. Su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve hatta çölleşme ile bunların tetiklediği gıda krizi, iklime bağlı göçler gibi birçok konu önümüzdeki yılların ana gündem konularını oluşturacak. Bu nedenle, toplum olarak iklim krizi karşısında daha bilgili ve bilinçli bir toplum olmamız kaçınılmaz görünüyor. İklim okur-yazarlığında yetkinliğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Hem kendimiz hem de gelecek kuşaklar için buna mecburuz.

1- WWF, 10 Soruda Paris Anlaşması,

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Tapınç Arşivi

Ayna

21 Mart 2024 Perşembe 07:00